GenelGüncelKültür SanatTürk Dünyası

Türk Töresinde Kadın

Türk kadını olmak her zaman ayrıcalıklıdır, ataerkil toplum olmalarına rağmen Türklerde kadının değeri diğer toplumlara göre daha fazladır. İslamiyet’in kabulü ile değişimler her alanda olduğu gibi bu alanda da yaşanmaya başlanmıştır. Burada asıl etken İslam dini olmamakla beraber, Ortadoğu kültürü ile tanışmak, kültür ile iç içe geçmiş olan dinle tanışmak daha dikkat çekicidir. Türk düşüncesinde kadın her şeyden önce “ana”dır. Doğuran, besleyen, büyüten ve emek veren olması hasebiyle her zaman ayrı bir yerde tutulmuştur. Kadının Türk kültüründeki önemine Türklerden kalan kitabelerde, masallarda, destanlarda ve mitlerde rastlamak mümkündür.Mitolojiye baktığımız zaman kadını ön plana çıkaran pek çok hadise anlatıldığını görmekteyiz. Altay yaratılış mitlerinde denizin dibinden Ak- Ana’nın çıkması  ve dünyanın yaratılışı hakkında Bay- Ülgen’e fikir vermesi, bir kadının danışma makamı ve ya bir yol gösterici olduğunu göstermektedir. İlk defa Göktürk Yazıtlarında rastladığımız “Umay” adı, resmi Türk kaynaklarında zafer veren ve yardım eden işlevleri ile beraber çocuk koruyucu olarak kalıplaşmıştır. Türk mitolojisinde yaratıcılardan biri arasında yer almıştır.Türklerde kız ve erkek evlatlar arasında bir ayrım gözetilmez. Bu Hun ve Göktürk belgelerinden anlaşılmaktadır. Kadın ve kız kavramları arasında bir fark bu dönemde de kendisini göstermiştir. Bu ayrımın ana noktası bekâret anlayışından kaynaklanmaktadır. Kız evlendikten sonra evin sahibi olurdu. Bu nedenle evci, evlik, evdeş, eş gibi sözcükler İslam öncesi Türklerde evli kadını belirtmek için kullanılmıştır.İslam öncesi Türk kadını, erkeğin sosyal konumuna yakındır. Kadının günlük hayatıyla siyasi hayatı arasında benzerlik vardır. Erkek gibi ata biner, ok atar, kılıç kullanırdı. Orhun Kitabelerinde Türk kadınından saygıyla ve hürmetle söz edilir. Türk devletlerinin kuruluş dönemlerinde hükümdar Kağan unvanını alırken eşi de Katun (hatun) unvanını alırdı. Ziya Gökalp’in verdiği bilgilere göre, kadın ve erkek sosyal hayatta birlikte bulunmak zorundaydı. Bir emirname yayınlanacağı zaman “hakan ve hatun emrediyor ki” diye sözleriyle başlanırdı. Hatta elçiler hatun ile birlikte kabul edilirdi. Toplumu ilgilendiren her olayda; toylarda, doğumlarda, ibadetlerde, hatun her zaman erkeğinin yanında yer alırdı. Eski Türklerde tek eşlilik esastı ve kadın tesettür  için zorlanmamaktaydı. Üstelik kadınlar, hükümdar, kale muhafızı ve vali olabilirlerdi.

türk kadını

Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile barış antlaşmasını, Mete Han’ın Hatunu imzalamıştır. Hakan Alp İlteber’in annesi Uluğ Hatun, ülke içindeki anlaşmazlıkları çözümlüyor, yargı yetkisini kullanıyordu. İbn Batuda, Kıpçak Türklerinin kadına verdiği değeri ve kadının toplum içindeki yerini şöyle özetlemektedir: “ Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan tutumlardan birisi de, buradaki erkeklerin kadınlara gösterdikleri aşırı saygıdır. Bu memlekette kadınlar erkeklerden daha üstün sayılırlar.”                Yakut Türklerinde, Isıah denilen törenlerin yapıldığını ve bu törenlerde kadın ve erkeklerin el ele tutuşarak dans ettiğini, hep birlikte kımız içtiğini tarihi kaynaklar ortaya sunmaktadır. Öte yandan Bilge Hatun, Kül- Tekin’in annesi idi ve devlet yönetiminde başarılı işler görmüş bir kadındı. Kül- Tekin, iktidarı eşi Kutlulu Sultan ile birlikte paylaşmıştır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Han, Bağdat’ı aldıktan sonra halifenin kızı ile evlenir ve kadını büyük bir saygı ile tahta oturtur. Marco Polo, seyahatnamesinde Türk Kadınının özgürlüğüne, bağımsızlığına dikkat çekmektedir.Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa adlı yapıtında Cengiz Han ailesinden söz eder ve Türk kadınının yeteneklerinden övgüyle bahseder. Özellikle Töregene Hatun’un devlet işlerindeki becerikliliğinden, haysiyet duygusuna verdiği önemden bahseder. Eski Türklerde kadın siyasi nüfuz sahibiydi. Atilla’nın hatunu Arıkan’ın kendine ait bir sarayı vardı ve Bizans’a elçiler göndermekteydi.Türklerde kadının bu derece üstün tutulduğu dönemlerde Batı dünyası,  tıpkı  Arap dünyası gibi kadını ikinci plana atmıştı. Oysaki Türk ülkelerinde kadın, erkeğine eş değerdir. Ancak Ortadoğu kültürü ve Bizans ile karşılaşınca, Türklerdeki bu gelenekler yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Bunun vahiy dini ile bir alakası olmayıp, Ortadoğu’nun kültürü ile alakası vardır. Çünkü İslam dini, Arap coğrafyasında kadın haklarına ve kadının konumuna dair adeta bir devrim yapmıştır.Türklerde tek eşlilik (monogami) esastır ve dışarıdan evlenme (egzogami) görülmektedir. Türk ailesinde baba bir kral ise anne de kraliçedir. Türk ailesinde hayat müşterektir, çocuklar üzerinde baba ve anne velayet sahibidir. Erkek daima karısına hürmet eder, onu arabasına bindirir ve kendisi de arkasından yaya olarak yürürdü. Türk ailesi yapısına zarar verecek şeylerden kaçınılırdı. Ayrıca iffetli kadınlara da hayli saygı duyulurdu. Devlet idaresine dahi katılan kadın, aile içinde de çocuğunun terbiyesi, ev işlerinin nizamı, çadır- çorap örme, peynir ve tereyağı yapma gibi işleri de yapmaktadır. Çalışkan olan Türk kadını gebeyken dahi çalışmasına ara vermeyen kadındır.

türklerde kadın

Dede Korkut hikâyelerinde Türklerin hatunlara karşı duydukları hürmet hakkında önemli hikâyeler bulunmaktadır. Salur Kazan Bahadır’ın hikâyesi, dünya edebiyatında eşi benzeri bulunmayan bir hikâyedir. Annesini kurtarmak için gösterdiği çaba Dede Korkut kitabında anlatılmaktadır.Türk kadını, hem ana, hem asker, hem komutan olmayı başarmış bir kadındır ve Türkler İslam dini ile birlikte kadını daha da yüceltmeleri gerektiğini anlamışlardır. Fakat zamanla Ortadoğu kültürünün nüfuzuyla beraber bu durum bazı kesimler için değişiklik göstermiştir. Önemli olan bu duruma neden olan faktörün İslam dini olmadığının, aksine Arap kültürünün bir tecellisi olduğunun farkına varmaktır. Arap’ın marufu ile Peygamber’in sözlerinin ve Kur’an ayetlerinin çeliştiğinin farkında olan bir insan, İslam dininin kadına verdiği değeri anlayacaktır. İslamiyet’ten önce ve sonra Türkler, kadına en çok değer veren toplumdur. Yukarıda anlattığımız misaller Türk Milli Kültürü’nün kadına verdiği değeri ortaya koymaktadır.
Yazar: Ebru Aktaş

kaynak :turktarihivekulturu.blogspot.com/2016/09/turk-toresinde-kadn-turk-kadn-olmak-her.html

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest