GenelGüncel

TÜRKLÜĞÜN ONURU – RAFET KARANLIK

Her akşam kurşun yarası gibi Türklüğün onuru ile göğsündeki kanayan vatan ayrılığı yüreğinde için, için devamlı olarak yandı…! Yüreği çok zengindi. Vatanı Türkiye bir parçası, bir parçası Kırım ve diğer bir Dünya Türklüğüydü..

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga, dalga bayrağım! 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık; 
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen! 
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim! ( Arif Nihat Asya )
Arif Nihat,’ın bu himaye ediliş macerasını: “Babamdan dedeme, dedemden halama, halamdan amcama kaldım. Sonunda amcamdan halama dönmüş ve halamdan millete kalmışım.” sözleriyle özetlemiştir….!
Türklüğün muhteşem ışığının gösterdiği yolda Rafet Karanlık, gözlerini dünyaya açmasıyla Türklük güneşinin devamı için rücu ederek bunun özlemini ruhunda hisseden ve bu yolda ki çalışma ve mücadelesinin en önemli neferlerinden biri olarak son nefesine kadar yaşamıştır…!
Türk olmanın kıvancı ile gurbet ellerde sahipsiz atalarının mezarlara sahip olmak için damarlarındaki dolaşan kan ile soluklanmaya zaman bile ayıramayan, uykusuz gecelerini yazın yıldızlarla paylaşan, kışın her tarafın beyazlarla kaplandığında mücadelesini beyaz karlarla anlatan bir muhteşem insan dünyaya geldiğinde her ağlamasında, ben ülkem için dünyaya geldim diye ağlayan, değerli hemşerim, dostum. Rafet Karanlık’tı….! 
Bu saygı değer insanı tarif etmek için onun düşünce dünyasını yaşamanız ancak mümkün olabilirdi…! Kendisiyle gerektiğinde telefon veya görsel iletişim imkanları ile ancak görüşme imkanına sahip oldum…! Yüz yüze görüşebilmenin mutluluğunu gözlerindeki bitmeyen Türklük ,Türkiye ve Kırım Aşkını görmek bana kısmet olmadı…! 
“Ney” dediğimiz kamış, sazlıktan kesilen dallardan yapılmış bir müzik aletidir. Boğum boğumdur. Üflendiğinde, havanın belirli, mesafeleri içerisinde dalgalanmasıyla, çeşitli sesler çıkarır. Her zaman sesi çok maznundur..! Sanki feryat edercesine..! 
İnsanlar “Ney”i dinlerken duygulanmaktadırlar. zaman zaman içimizden gizli şekilde gözyaşlarımızı dökeriz..
Mevlana, bunu şöyle sembolize etmektedir; 
“Sazlıktan koparılmış bir dal’da olsa, bu dal vatanına olan özlemini, vatanından ayrılmasını yanık bir şekilde dile getirmeye çalışmaktadır.”
Rafet Karanlık, Kırım’dan katledilircesine, ve akıllara gelmeyecek eziyetler edilerek sonucu öldürülerek ayrılmaya, asimile edilen insanlarımızı düşündüğünde içindeki zapt edemediği Türklüğü, ve toprağına olan aşkı, her saniye ruhunda yaşamıştır..! Rafet Karanlık, Bedeni Batı Avrupa’da olsa da ruhu devamlı olarak şöyle isyan etmiştir…!

Sazlıktan kesilen, bu neyin ateşi bir hava değil, ateştir.
Kimde Türk olmanın ateşi yoksa yok olsun….! 
Bir tek can vardır, canımda, 
Türklüğümüz mücevherdir olmalıdır kanımızda,
Ey, yaşamaya çalışan dost…! 
Bütün gücünle kendini ara,
Mazimizde vardır. Can verilir Bayrağa….!

Rafet Karanlık’ın düşünce dünyasına, muhabbetlerinde çoğu zaman şunu dile getirmiştir;
“ Bir gün Ressamlar Türk’ün simasını kaybederlerse göklerde çakan yıldırımların resmini yapsınlar “ düşüncesini her zaman dava arkadaşlarınla paylaşmıştır…! 
“ Eğer benim hayatımda , çalışmalarımdaki heyecanı görüyorsanız, kanımdaki Türklük şuurumu devamlı olarak canlı tutmamdan gelmektedir. / İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’lı anladığı an mücadelemizin en güzel kaynağına, Türklük okyanuslarına sahip olmuş oluruz.” 
Düşüncelerindi…! 
Rafet Karanlık, İbn- Hassul’un muhteşem söylemleri unsuru ile ; 
“Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün, büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiçbir kavim yoktur. Cenab-ı hak onları aslan sıfatında yaratmıştır.” 
Çünkü kanatlarımız devamlı kırılsa da, taş kırılır. Tunç erir ama Türklük ebedi olduğunu kalp atışlarımızı dinlersek anlarız…!
Felsefesini tüm çalışmalarında kendisine ışık olarak benimsemiştir…! 
Rafet Karanlık; Vatanı ve Kırım için sevdiği dostları ile hayatının devamlı ayrıntılarda arayarak, divane aşık gibi memleketi için her türlü fedakarlıklar içerisinde gurbet ellerinde çalışmalarını en güzeli haberlerini, bizlere beyaz güvercinler gagalarındaki Kırmızı güller ile ulaştırmaktadırlar….!
Kırım Tatar Türkleri, Avrupa Kırım Türkleri Başkanlığın görevini yürüten Rafet Karanlık’ın yazmış olduğu, doğruluklar ile bezenmiş muhteşem makalesinden alıntılar ;
Dava adamı; bir toplumun veya milletin çıkarlarını korumaya kendini adamış ,savunduğu toplumun veya milletin problemlerini ve çarelerini bulmayı kendine üzerine görev olarak almış ve hayatı da dahil her şeyini bu konuya adayan insandı ….!
Dava adamı; Gaspıralı İsmail bey’in işaret ettiği gibi kendisi ile aynı yolda yürüyenlerle “Dilde, fikirde,İşte Birlik “ sağlamak için çabalayan insandır ….!
Dava adamı; Cafer Seydahmet’in Ülkü ve Türkçülük (Mefkure ve mefkurecilik) adı altında topladığı yazılarında bahsettiği insandır …!
Dava adamı; Numan Çelebi Cihan gibi kendini adadığı yolda canını vermeyi göze alıp gerektiğinde verebilendi ….!
Dava adamı ; Tevazuu sahibi ve alçak gönüllü olmak zorundadır. Milli meseleler rekabet yapılacak yarış değildir. Milli meselelerde madalya, çıkar, beklenilmez, hele dava adamı hiç beklemez…!.
Dava adamı ; Hırsız değildir. Kendi şahsi çıkarı uğruna vatandaşlarının varlıklarını çalamaz, milleti için verilen imkanlarla sefa sürmeyendir…!
Dava adamı; Ahlaklıdır…! Toplumunun değer yargılarına sahip çıkar. Kendi milletinin namusuna göz dikenlerden, uçkur peşinde koşanlardan, içki masalarına meze olanlardan dava adamı hiçbir şekilde olmaz…!
Dava adamı araştırıcı olmak zorundadır. Milletinin dertlerine çare olmak için devamlı bir arayış ve çare üretme peşindedir. Devekuşu gibi kafasını kuma gömen, entel dantel yazılarla kullanılmaya müsait kafa yaratmaya çalışandan dava adamı olmaz. Olsa olsa herkesin kullanıp bir müddet sonra kenara atacağı maaşlı memur olurlar…!.
En önemlisi; Dava adamı olmak, ilk önce insan olmaktır….!
Hayatının nefes alışlarında ve haykırışlarında insan ve özlem dolu yüceliğinin her dakikasını Türkiye ve Kırım için yaşamıştır..! Tüm vaktini aklından hiç eksik etmediği bayrağı ve şehitlere harcayan, güzel insan, vatan sevdalısı hemşerim, sizi iyi ki tanımışım, iyi ki, yolumuzu kesişmiş…….!
ALLAH’IN RAHMETİ ÜSTÜNE OLSUN…! MEKANIN CENNETİ HÜSNA OLSUN….!
KALPLERİMİZDE YAŞAYACAKSIN GÜZEL İNSAN….!

Münir Balıca
Münir Balıca

Pin It on Pinterest