GenelGüncel

SURİYE TÜRKMENLERİNİN MANDA DÖNEMİNDE MİLLÎ MÜCADELESİ VE ŞAPKA DEVRİMİ..

Çoğu zaman ülkelerin sınırları orada yaşayan insanların hayatlarının da sınırı oluyor; bilhassa Ortadoğu coğrafyasında. Bir asır önce ihdas edilen sınırlar bölge halklarının yaşamlarının dış güçlerce sınırlanmasına yaradı. Çeyrek asrı aşkın bir zamandır da yine dıştan tertibatlı sınır içre sınır çizimlerinin yöre insanının hayatını nasıl alt üst ettiğine aşama aşama şahit olmaktayız. Tam da bu noktada hem coğrafyanın kendisi hem de sınırların değiştirilmesi kötü kader oluyor.

Türk­men­ler böl­ge­nin 1000 yıl­lık ha­ki­miy­di­ler ancak Os­man­lı da­ğı­lın­ca sö­mür­ge ida­re­si­nin elin­de kalan böl­ge­de ya­şa­ma­ya devam et­ti­ler ve kim­lik ya­rıl­ma­la­rı ya­şa­dı­lar. Kuzey Suriye’nin en büyük şehri ve valiliği olan Halep’in 10 kazasından (Arapçasıyla Mıntıka-t) 6’sında yoğun Türkmen yerleşimleri bulunmaktadır. Bunlar; Afrin (Kurtdağı), Azaz, Ayn’el-Arap (Kobani), el-Bap, Cerablus, Menbiç ile bunlara bağlı nahiye ve köylerdir. Ayrıca Halep şehir merkezinin Hüllük, Kadıasker, Haydariye, Beayidin, Eşrefiye, Bostanpaşa, Şeyhferis, Şeyhıdır Mahallelerinde de Türkmenler yaşamaktalar. Lazkiye’nin vilayet merkezinin Cimmel Mahallesi (Türkmen Harası) ile merkez ilçeye bağlı Ayn’el-Beyza (Bucak), Behlüliye (Karınca), Kastel Muaf (Bucak), Keseb ve Rebia/Gebelli (Bayır) Nahiyeleri Türkmenlerle meskûndur. Yine Rakka vilayet merkezinin Guraba Mahallesi ile Tel Abyad Kazası’nda ve İdlip’in şehir merkezi ile bu vilayete bağlı Cisr-i Şugur Kazası’nda da Türkmen nüfus mevcut. Kuzey’in diğer vilayeti Haseki’de ise Türkmen varlığı yok denecek kadar azdır.

Misak-ı Milli sınırlarının içerisinde Halep’İn 100 kilometre güneyinden geçer Misak-ı Milli sınırları ve Halep nüfusunun 4/3’ünün Arapça konuşan Türkler olduğundan elde tutulma gerekliliğini 3 Kasım 1918 tarihli bir telgrafla Hükümete bildirmekteydi. Buna mukabil Şam’da İngiltere tarafından kral ilan edilen Faysal da hâkimiyet alanını genişletmek için Cerablus ve Nizip’in mütarekeye göre kendilerinin olduğu ve 2 güne kadar boşaltılmadığı takdirde şiddet kullanılacağı ültimatomunu verdiriyordu. Bir yandan da yandaşları Rakka ile Tel Abyad arasında atlarla vergi topluyor, Türkmen ileri gelenlerinden 100 kadarını Tedmür’deki hapishaneye atarak işkence uyguluyordu. Yerli Halep’te Türkmenler Fransızlara karşı mücadele vermek için Kuvayı Milliyesi kurulmuştur. Hem Orada ki, Fransızlara karşı isyanı örgütlemesi açısından hem Halep’te yaşayan Türkmenleri örgütlemesi Fransızlara karşı savaş yürütülmüştür. Ve bunlar Antep, Urfa, Maraş savunmasında da Halep bölgesinden hem insan hem lojistik destek sağlayarak oradaki Fransızlara karşı mücadele verilmiştir.

Zira 30 Ekim’deki Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hemen ardından Mandaterler de, Millî Mücadeleciler de harekete geçeceklerdir. Bu ikincilerden M. Kemal Paşa, Mondros’un 16. maddesindeki Suriye’yi boşaltma kararına rağmen Cephe Kumandanı olarak sınırın Lazkiye – Han Şeyhun hattında. İngiltere ile Fransa 1919 yılı başında toplanan Paris Konferansı’nda aralarındaki bölüşümü Manda Sistemiyle birlikte onaylattılar. Yavaş yavaş aldatıldıklarını anlayan Araplarsa Temmuz 1919’da toplanan Suriye Genel Kongresi’nde bağımsızlık ilan ettilerse de bu bir yıl bile sürmedi. Bu arada Halep ve Lazkiye Türkmenleri, Fransızların Kilikya’yı işgale kalkıştığında Hatay Dörtyol’da atılan ‘İlk Kurşun’ akabinde başlayan Kuvâ-yı Milliye’ye destek vermeye başladılar. Halep Türkmenleri ve diğer Halep halkı 8 Aralık 1919 tarihinde şehirde kepenk kapatarak büyük bir miting düzenlemiş ve hem İzmir’in işgaliyle başlayan Anadolu’daki Yunan zulmünü hem de Suriye ile Filistin’deki İngiliz ve Fransız işgallerini protesto etmişlerdir. Protestodan “Kahrolsun Emir Faysal ve Arap Hükümeti! Yaşasın Halifemiz ve Osmanlı Devleti!” sloganlarıyla işbirlikçiler de nasibini almıştır. Miting sonrasında ise Sivas Kongresi’yle işgal altındaki bütün topraklara bir umut olan Mustafa Kemal’e Haleplilerden bir heyet gönderilmiştir.

Anadolu’daki Millî Mücadele’yle bağlantılı olan Halep merkezli direniş bir anda ortak umut haline geldi. M. Kemal Paşa’nın “Halep Kuvva-yı Milliyesi’nin Islahiye vasıtasıyla tesis edilecek irtibatla yardımlaşmanın temin edilmesi” talimatının vurguladığı bu bağ doğrultusunda kurulan Halep Kuva-yı Milliyesi zamanla Lazkiye, Şam, Hama, Humus, Beyrut, Kuneytra, Trablusşam ve Amman gibi şehirlerde de şubeler açarak örgütlenmesini genişletmiştir. Türkmen, Çerkez ve Araplardan müteşekkil bu yapı içerisinde Adana’daki 2. Kolordu Komutanlığı, Halep – Hama – Lazkiye – Samandağ – İskenderun – Kırıkhan sınırının içinde kalan bölgede 5 düzenli teşkilat kurmuş ve ayrı ayrı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerince eylemler organize edilmiştir. O dönemde ayrıyeten Halep Cemiyet-i Esâmiyesi Heyet-i Merkeziyesi (Dernekler Platformu Sekreteryası), Necât-ı Vataniye (Vatan Kurtuluşu), İstikbal Cemiyeti, Şark-ı Karîb İhtilası / İstihlası Cemiyeti (Yakın Doğu Kurtuluş Örgütü) ve Milli İsyan Partisi gibi aynı amaçlı yerel teşkilatlanmalara da tevafuk edilir.

Bu dönemde Rıza Bey, Ahmet Nabğalı, Nüveyran / Nüveryan Oğuz, Asım Bey, Necip Ağa, Mustafa Ağa Hacı Hüseyin, Bedri Bey, Kel Mehmet Ağa, Cekeli Mecit Ağa, Salih Polat, Kasım Şahbudak ile Afrinliler; Hacı Hannan, Şeyh İsmailoğlu / İsmailzâde Hoca, Şeyh Abdi, Ahmet Ruto, Polat Bey ve Lazkiyeli Suhta Ağa, Nevres Ağa gibi direniş önderleri çıkaran Türkmenlerle Kürtlere artık Fransa’dan umudunu kesen Şeyh Kâmil Kassab, Binbaşı Muhiddin Bey,Said Bey Haydar, Dr. Abdurrahman Şehbender gibi Arap milliyetçilerinin yanı sıra Faysal Hükümeti’nin bakanlarından Abdülhamid Paşa, Celal Bey, Haşim Bey, Müsteşar Mustafa Nimet Bey gibi bürokratlar ile ed-Difa’ Gazetesi sahibi Tevfik Yazıcı, Müfîd Gazetesi sahibi Yusuf Bey Haydar, eş-Şa’ab Gazetesi sahibi Abdürrezzak el-Esad, Hedef Gazetesi sahibi Abdülhayr Bey gibi gazeteciler ve Şeyh Süleyman (İbn-i Reşid Aşireti), Şeyh Fâris (Hadidî Aşireti), Abdülkerim Paşa (Mevâlî Aşireti) gibi aşiret reisleri ile Müslim Verde ve Mülhem Câsim gibi çete reisleri de katılmışlardır. Hatta Kuva-yı Milliyecilerle Emir Faysalcılar arasında Kilis’in Kefergani Köyü’nde 8 maddelik gizli bir anlaşma bile imzalanacak ve Kilis Kuva-yı Milliye Heyeti adına Polat Bey, Molla Recep, Mehmet İslam; Arap Hükümeti nâmına da Jandarma Müfettişi Cemil Lütfi imza koyacaklardır.

El Bâb’a bağlı Telaşir’i direnişin lojistik merkezi olarak kullanan Halepli Kuvvacılar, Anteb’i işgal sürecindeki Fransızların ikmal yollarını sabote ederek Akçakoyunlu-Cerablus savaşlarında başarı sağladılar. Halep – Maraş Demiryolu Okçu İzzeddinli Aşireti’nin milislerince sürekli tahrip edilmiş, bir defasında Maraş’a giden bir tren havaya uçurularak bazı Fransız askerleri esir alınmış ve bunun üzerine bölgeye gönderilen Fransız Birliği de Damrık Dağı’nın batı yakasındaki Hisarköy civarında bozguna uğratılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın gizlice Halep’e yolladığı subayların örgütlemesiyle şehrin sokaklarına Fransız yönetimine karşı Türkçe ve Arapça pankartlar asılmış, keza Türk kuvvetlerini bekleyen Haleplilerin evlerine Osmanlı bayrakları asarak hazırlık yaptıkları kayıtlara geçmiştir. Fransızlarsa ‘en güvenilmez azınlık’ olarak gördükleri Türkmenler başta olmak üzere idarelerine karşı çıkan herkesi baskı altında tutmak istemişlerdir. Çobanbey’e bağlı Vukuf Köyü’nün Ağası tutuklanmış, çocukları da aleni işkence görmüştür. Antakya’nın Karbeyaz ve Com köylerinden kişiler ise silah kullandıkları iddiasıyla kurşuna dizilmişlerdir.

Fakat Fransızlar, Kuva-yı Milliye geleneğiyle baş etmekte oldukça zorlandılar; Kuzey Suriye’de İbrahim Hananu’nun ve Lazkiye Dağları’nda Salih el-Ali’nin kıyamı 1925’lerde de sürdü. Fransız ve Fransız üniformalı Ermeni askerlerin köy yakma, tarım ürünlerine zarar verme, yargısız infaz, tecavüz ve işkence fenalıklarına karşın direniş uzun süre kırılamamış ve ancak 1927 yılında kontrol altına alınabilmiştir. Tüm bu süreçte Suriye Halep Türkmenlerinin liderliğini Bekmişli Oymağı’nın Hacı Ali Aşireti’nden Kel Muhammed yürütmekteydi tabiki Türkmen lideri Kel Muhammed Ağa (Mehmet Ağa) Türkiye ile arası çok iyidi bu dönemde . Tıpkı 1927-28’lere kadar Antakya ve İskenderun’daki okullarında Türkiye Tevhid-i Tedrisat Programı’nı uygulayan Hataylılar gibi o da Türkiye’de çıkan Şapka Kanunu’nu Halep’te uygulamak için Türkmenlerin lideri Kel Muha­mmed Mustafa Paşa Ağa (Mehmet Ağa) Türkiye’den gelip Antep bölgesinden şapka getirerek Türkmenlere bolca şapka getirtmişti ve bunu Şapka Devrimi’ni izleyen yıllarda fötr şapka giyerek de tescilleyen Türkmen lideri Kel Muhammed (Mehmet Ağa) ve kardeşleri Kel Halil Mustafa paşa ve kardeşi Kel Alou idi .Fransızlarca önce Kel Muhammed (Mehmet Ağa) ve kardeşlerini hapse atıldılar, sonra hapiste zehirlenerek şehit edildiler ,Suriye Türkmenlerinin Millî Mücadelesi sona erdirmek üzere, nihayete erdirilmesi amacına taşımamıştır , Sonra Suriye Türkmenlerin liderliğini Hacı Nahsen AĞA Kel Muhammedîn oğlu yürütüyordu.

Bu dönemde Halep’teki Türkmen nüfusunun 40-50 bin civarı, ülke genelindeki Türkî unsurların (Türkmen, Kürt, Çerkez) yüzde 18-19’larda olduğu tahmin ediliyor. Tür­ki­ye’deki in­kı­lap­lar da bu­ra­da­ki Türk­men şe­hir­le­ri ta­ra­fın­dan kabul gördü. Atatürk, Kurtuluş Savaşının ardından daha önce planladığı devrimleri tek tek yapmaya başlar. Kastamonu’nda halkın karşısına elinde şapka ile çıkar ve bundan sonra Türk halkının başına şapka giyeceğini ilan eder. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, halkın kılık ve kıyafetinin düzenlenerek batı ülkelerindeki normlara uygun hâle getirilmesi için 1925 yılında yapılan kanuni düzenlemedir.

Fransa’nın Nazi Almanya’sı karşısında sıkışması ve Suriye’ye bağımsızlık verme çalışmalarını iyi takip eden Türkiye, Ankara İtirafnamesi şartları uyarınca Sancak’ın Suriye’ye verilemeyeceğini ve bağımsız olması gerektiğini dile getirdi. Buna mukabil sorun Milletler Cemiyeti’ne götürüldü ve Ocak 1937 itibariyle İskenderun Sancağı’na (Sanjak of Alexandretta) tam otonomi verilmesi, dış ilişkilerde MC denetiminde Suriye’ye bağlı kalması, resmî dilinin Türkçe olması; tüm bunların Fransa ve Türkiye’nin garantörlüğünde uygulanması kararlaştırıldı. Sonraki ismiyle Hatay’a yönelik bu ilgi Halep Bölgesi Türkmenlerinin de umutlarının tazelenmesine yol açtı. İngilizlerin yaklaşan savaşta Türkiye’yi yanına çekmek için Halep’i Fransızlardan isteyip Türklere verebileceği pazarlıkları duyuluyordu. 30’lu yıllar boyunca Halep Türkmenlerinin liderliğini yapan HacıAli-Uşağı Oymağı’ndan Hacı Nahsen AĞA ve kardeşi Ahmed Hoca, iltihak için Ankara’yla doğrudan temas kurmuş ancak “Hatay’la birlikte hareket edin” talimatını almıştır. Bu bir nevi bekleme süreciydi ve ne yazık ki bazıları için bitimi olmayacaktı.

Anayasaları gereği sancağın bağımsızlığı için yemin etmiş olan Kuzey Suriye Meclisi milletvekilleri bu karardan dört gün sonra, Şam´daki Merkezi Suriye Hükümeti´ne bağlanma kararı aldı. Ortaya çıkan bu yeni durum üzerine Fransa´nın Suriye üzerindeki manda yönetiminin sona ereceği 1935 yılından sonra, İskenderun Sancağı´nın geleceğini, Türk nüfusun çıkarlarına uygun bir neticeye ulaştırmak amacında olan Türkmenler, Fransızların engelleme gayretlerine rağmen hedeflerine ulaşmak için yoğun bir propaganda faaliyetine girdiler. Hatay ne kadar son­ra­dan Tür­ki­ye’ye ka­tı­la­bil­diy­se de diğer Türk­men şe­hir­le­ri o kadar şans­lı de­ğil­di.1939’da Hatay Tür­ki­ye’ye ka­tı­lır­ken 1941’de Halep’te Türk­men­ler ka­le­ye Türk bay­ra­ğı çe­ki­yor­du. Ger­çek­ten Tür­ki­ye bu­ra­da­ki soy­daş­la­rı­na hep bir umut oldu.

Orada öyle bir kanun çıktı, sizde bunu giyecekseniz diye Türkmenlere dağıtmışlar. Türkmenler orada birkaç günlüğüne de olsa kendilerince Türkiye’ye bağlı hissettikleri için şapkayı giymişlerdir. İstik­la­li­ni 1946’da ka­za­nan Su­ri­ye Hüsnü Zaim dev­rin­de(1949) Tür­ki­ye’ye yakın bir po­li­ti­ka iz­ler­ken onun dev­ril­me­si üze­ri­ne Tür­ki­ye düş­man­lı­ğı baş­la­dı. 1966’da Mısır et­ki­sin­de­dir ve Nasır sos­ya­list bir nizam tat­bik et­me­ye ça­lış­sa da Su­ri­ye kendi sos­ya­list po­li­ti­ka­sı­nı ya­ra­tı­yor­du. Bu sos­ya­list re­ji­min za­rar­la­rı­nı Türk­ler pa­ha­lı­ya öde­miş­tir. Çünkü Türk­ler büyük top­rak sa­hi­bi­dir­ler ve dev­let top­rak sa­hip­le­ri­nin ara­zi­le­ri­ne el koy­ma­ya baş­la­mış­tı. İşte Türk­men­ler Su­ri­ye dev­le­ti­ni bu kadar kor­kut­muş­lar­dı ve dev­let de on­la­rı sin­di­ri­ci bir po­li­ti­ka güt­müş­tü. Ve hatta hü­kü­met böl­ge­ler­de iz­le­nen Türk film­le­ri­ni yasak et­miş­ti, Türk­men­le­ri yok farz edi­yor­du.

kaynaklar;

Prof. Dr. Abdulhalik BAKIR – Süleyman PEKİN**KUZEY SURİYE’DEKİ TÜRKMEN YERLEŞİMLERİNİN ÇAĞDAŞ TARİHİ VE STRATEJİK ALTYAPISI ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME ..Türk Dünyası Araştırmaları TDA Eylül – Ekim 2019

*ÖZBAY, İ. – ÜNALP, F.R. – KESKIN, A.: Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi (İngiliz ve Fransızların Güney-Doğu Anadolu’yu İşgal Etmeleri, Millî Mücadele Hareketleri, Bu Bölgede Yapılan Muharebeler ve Revandiz Harekâtı), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2009.

*PAYASLI, Volkan: “Fransız Mandası ve Hatay’ın / Sancak’ın Türkiye’ye İltihak Sürecine Kadar Olan Döneminde Tevhid-i Tedrisat Kanunu Uygulamaları (1924-1939)”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi USAD, C: 5, S: 22, Yaz 2012. SAYGILI, Hasip: “Resmi Evraka Göre Millî Mücadele’de Türkiye Dışı İslam Topluluklarıyla İlişkiler (1919-1922)”, Türk Yurdu, Y: 102, S: 311, Temmuz 2013.

*TEKIN, Mehmet: “Suriye’de Türkmen Bölgesi ve Basında Bayır-Bucak Türkleri”, Güneyde Kültür Dergisi, S: 53, Temmuz 1993.

*”Suriye’de Fransız Emperyalizmi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C: 12, S: 1, Elazığ 2002. YILMAZ, Hadiye: “Mustafa Kemal Paşa – Emir Faysal Anlaşması ve Milli Mücadele Döneminde Suriye ve Irak”, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Y: 10, S: 20, Güz 2014

*(Or­hon­lu,Türk Dün­ya­sı El Ki­ta­bı,1135)

*MUSTAFA, Abdurrahman: Suriye’de Türkmen Gerçeği, ORSAM Bölgesel Gelişmeler Değerlendirmesi, No: 27, Haziran 2015.

*BIRSEL, Haktan – DUMAN, Olcay Ö.: “Fransa’nın Suriye Mandater Yönetimi Müfettişlerinden Pierre Bazantay Gözüyle Yakındoğu’da Bir Milliyetçi Çatışma Alanı: İskenderun Sancağı (1934-1939)”, Turkish Studies, V: 8/9, Summer 2013.

*BLEANEY, C. Heather: “The Turkic Peoples of Syria”, Turkic Peoples Of The World, (Ed.: Margeret Bainbridge), London, Routledge 1993.

Dr. Muhtar Fatih BEYDİLİ

Pin It on Pinterest