Kültür Sanat

KIRIM’IN EFSANE YIRCISI – SABRİYE ERECEPOVA

Görmenin ve hissetmenin ve sanatın manasını anlayabilmek, bir büyük sanatkarın büyüklüğünün pırıltılarını şahit olmak için, kalbi vatanı Kırım için sonsuza kadar açılmış, ve bu uğurda çok zor günler içersinde yaşamın zorluklarına göğüs germek zorunda kalan, her sahneye çıktığında taşkın sular gibi çağlayan, bazen rüzgarların ritmik sesi ile yarışan, Kırım’ın efsane yırcısı Sabriye Erecepova, 12 Eylül 1912 yılında Bahçesaray’da dünyaya geldi. Babası Kerim Cemil hocaydı, Annesi ise ev hanımıydı…!
Sabriye Erecepova’nın, eşsiz sesi, bu çağlayan sesi yırcıya annesi tarafından miras kalmıştı. Annesi sayesinde halk şarkıları ve Folklarını çok daha iyi öğreniyordu. 1924 yılında Simferopol’ da ilk okuldan mezun olduktan sonra dokuz yıl daha eğitimine, müzik ağırlıklı olarak devam etti.
Kırım Tatar dili ve edebiyatı hocası Osman Akçokraklı’ idi. Sabriye Erecepova anılarında der ki;
“ Osman hocam bana diğer öğrencilere getirmediği kitapları getirir ve gerektiğinde benimle özel olarak ilgilenirdi. Bana getirdiği kitapların çoğu müzik ile ilgiliydi. Hocamın bana karşı sevgi dolu anlayışının şüphesiz gelecekteki sahne hayatımda çok faydası oldu”
Sahnede ilk defa ünlü aktris Sarah Baikina, korosunda yer almaya başladı. 1928 yılında küçük Sabriye, Barbara Karpovna’ dan müzik dersleri alır. Onun yardımı ile içindeki müzik ateşi ile halk şarkılarının sırlarını ve icrasını öğrenir. Kırım Radyo komitesine ünlü bestecisi Yaya Sherfedinovym’un, tavsiyesi üzerine radyoda söylemeye başlar. Küçük Sabriye dinleyicilerin kalbini kazanmış ve tüm milletinin sevgilisi oldu..!
1939 yılında Moskova’daki müzik kurslarına katıldı. 1040 yılında katılmış olduğu okulun en istidatlı ve sanatkar yırcısı seçildi. Okulundaki başarıları ile Kırım’da güzel sesi ile Kırım halkına seri konserler vermeye başladı..!
Yırlarını dileyenler yeri geldiğinde, ellerindeki mendilleri gözyaşlarına dolduruyorlardı. Kırım yarımadasındaki konserleri hınç hınç doluyordu.
Erecepova’nın Kırım’da namı ve şöhretinin getirdiği sevgi ile Kırım Tatar Türkleri tarafından kendisine en çok sevilen sanatçı unvanı verildi…!
1941 senesinde dünya savaşı başladığında konserlerine askeri birliklerde moral vermek için devam etti. 18 Mayıs 1944 senesindeki binlerce hemşerisinin açlık ve zorluklar içersinde öldüğü büyük katliamların yaşandığı sürgünde Sabriye Erecepova, Leninabad “şimdi ki ismiyle Hujant” şehrine düştü.
Burada, milleti gibi dağlarının yalnızlığında, ağaçların ağladığı durumda, bilerek eziyet edercesine çalıştırıldı..
1950 senesinde Sabriye Erecepova’ya Ruslar, halkın sevgisine karşı, tam zıttı halk düşmanı ilan edildi. Bunun üzerine 7 yıl cezaya mahkum oldu…
Efsane yırcımız, birlikte ölmeyi göze aldığı hemşerileri ile çok zorlu geçen hapishane hayatı ile bu muhteşem sesi ve vatanseveri merhametin olmadığı Rus düşüncesi ve düşmanlığı sonucu 1957 senesine kadar ailesinden ve sanat dünyasından ayırdılar.
Aradan geçen 11 yıl sonunda, halk düşmanı damgası Ruslar tarafından geri alındı.! Temize çıktı. 1957 senesinde Sabriye Erecepova, Taşkent şehrinde oluşturulan Haytarma, oyun ve yır için Kırım , Milliy ansambline davet edildi. 1966 senesinde Sabriye Erecepova’ya Özbekistan’ın en ünlü sesi ve sanatçısı seçilerek bu unvan kendisine verildi….
1973 senesinde Sabriye hanım 60 yaşını doldurduğunda son kez sahneye çıktığında, bitmez, tükenmez enerji ve sesi ile son konserini muhteşem alkışlar içersinde verdi.. Yer yerinden oynadı. Sahneden her kulise gittiğinde alkışlarla tekrar tekrar geri çağrıldı. Sevenlerinin alkışlar sonrası dinleyenlerin elleri kıpkırmızıydı.
Bu onun sahnelerdeki son yırlaması idi. Son olarak söylediği şarkı sonrası mikrofonu sunucuya uzattığında gözyaşları hem hüzünden, hem mutluluktan yağmur damlaları halinde akıyordu.! Seyircilerde, onunla birlikte göz yaşlarına hakim olamadılar. Muhteşem alkışların yerini bir hüzün aldı… Bir veda aldı.. Çünkü bu akşam onun sahnelere dönülmez son akşamıydı. Mutluydu çok seviliyordu. Ağlıyordu. Çünkü sevenlerinle son buluşması idi.
Sabriye Erecepova, gibi bir sanatkar Kırım’a ve sanat dünyasına kolay bir şekilde gelmiyordu… Gözlerini dünyaya açıp doğduğu yerde gözlerini kapatmak nasip olmadı. Büyük sanatkar 18 eylül 1977 ‘de Taşkent’te vatanına için hasret çekerek dünyadan ayrılan binlerce vatansever gibi gözleri açık, kalbi vatanım diyerek aramızdan ayrıldı….
Şehrin Dombrabad, mezarlığında defin oldu. Kabrine mermerden yüksek abide yapıldı. Her tarafı sevgi dolu çiçeklerle donandı. Ebediyen efsane yırcıyı unutmamamız gerekmektedir. Çünkü tüm vatanı için can verenlerdendi. Gür sesi, sıcacık bakışları, onuru, ve Kırım’ı ve milletinin her zaman yüreği olmuştur..
Her yırladığında, Kırım diye haykıran, bu insanımız, tüm diğer göklerde yıldızlarla dans eden değerlerimizin değil hatırlamak, ismini bile öğrenmek istemiyoruz.
Birbirimizle uğraşmaktan, Sabri Erecepova’da göklerdeki yıldızlarımızdan biri, kültürümüzün bu yıldızlarına unutmamamız gerekir..! Çünkü bu insanlarımızın bizlere bıraktığı muhteşem kültür miraslarının kıymetini bilen her Kırım Tatar Türkünün, gurur duyarak gözlerinden yaşlar akması gerekir…!
Bu değerli büyüğümüzün Dombrabad, mezarlığındaki mekanı cennet olsun. Allah rahmetlerini esirgemesin…!

Münir Balıca
Münir Balıca

Pin It on Pinterest