GenelGüncelKırım Tarihi

KIRIM TATARLARIN VATANI

Çoğunlukla zapt edilmiş Kıpçak Türklerinden oluşan Altınordu Tatarları, Kırım’a ilk defa 1239’da girmiştir. Bu zamanda, yarımadanın genelinde Hazarların yıkılmasıyla bölgeyegelen çoğunluğu Kıpçak olan Türkler bulunuyordu.  On dördüncü yüzyılda, yönetimdeki Cuci Hanedanlığının üyeleri arasında çıkan anlaşmazlıklar sonucu Altınordu İmparatorluğu çözülmeye başladı. Tartışma, Ulu-Yurt olarak adlandırılan aşağı Volga havzasında bulunan imparatorluğun merkez kısmı ve buna bağlı olan Ulu-Han unvanı üzerineydi. Çözülme, bağımsız Kırım Hanlığı’nın yolunu açtı. Toktamış Han, imparatorluğu kısa bir süre de olsa birleştirse de, Timurlenk’e mağlup oldu; Toktamış’ın oğulları ve bunların aşiretleri yeniden birleşme çabalarını sürdürdü. Bu dönemde tahtta hak iddia edenlerin sığınağı veAltınordu toprakları içinde giderek bağımsız bir siyasi birim hâline geldi. Ancak, bağımsız Kırım Hanlığı, Toktamış’ın oğullarından biri olan Hacı Giray dönemine dek kurulamadı.

Kırım Hanları, Altınordu’dan bağımsız kalma çabalarına rağmen, Rus beylikleri de dâhil olmak üzere devletin tümüne hâkim olma iddialarını sürdürdüler. Yarımadada hâkimiyet sağlamak için ise, Karadeniz’deki Cenova kolonilerini boyunduruk altına alma göreviyle yüzleştiler. Amaç, kolonicileri, Hanlığın işlerine karışmaktan menetmek ve gelişen Kırım ticareti üzerindeki Cenova rolünü kısıtlamaktı. Bağımsızlığı koruma amaçlı Kırım çabaları, Altınordu Hanı Said Ahmet’in Batı topraklarının kontrolünü tekrar ele geçirme mücadelesi sırasında da sürdü. Cenova ile süregelen mücadele, Kırımlıları Osmanlılar ile ittifak kurarak Osmanlı’nın korumasını ve hükümranlığını kabul etmeye sevk etti.

Kırımlıların Osmanlı’dan yardım talep ettiği dönemde, tahta aday olanların ve Kırım aristokrasisinin anlaşmazlık içerisinde bulunmasından faydalanan Altınordu Hanı ve Kefe Cenovalıları, Kırım’ın içişlerine karışıyordu. Ne var ki, 1475’te Osmanlılar, başarılı bir hamleyle fırsatı değerlendirerek, Kırım tarafının yardım isteğine olumlu cevap verdi. Böylece,tek hareketle Kefe’yi ve kıyıda bulunan diğer Cenova kolonilerini ele geçirerek, Kırım Hanlığı’nı Osmanlı’nın bir parçası hâline getirdiler. Bu dönemde Kırım üzerindeki Osmanlı ilgisi, kendileri için büyük ehemmiyete haiz olan Karadeniz ticareti ve güvenliğinden kaynaklanmaktaydı.

İstanbul halkının ihtiyaç duyduğu tahıl, yağ, bal, tuz, balık ve et, deniz yoluyla kuzeyden temin edilmekteydi. Bu nedenle, Fatih Sultan Mehmed döneminden (1451-1481) başlayarak Osmanlılar bölgeyi, Karadeniz ticaretine egemen olmak ve Karadeniz’in kuzey bozkırlarını et üretimi ve hayvan yetiştiriciliğine ayırarak Osmanlı iktisadının bütünleyici bir parçası hâline getirdi. Elde edilen bölge ekonomisi, Osmanlıların  Karadeniz’in kuzeyinden düşük maliyetle buğday, et ve tuz almasını sağladı ve Kırımlıların da ihraç edilen Türk ve Avrupa giysilerine, silahlarına, baharatına, şekerine ve mamul maddelerine ulaşmasının yolunu açtı. Bu yoğun ticaret ağı İstanbul’u her türlü faaliyet için bir çekim merkezi hâline getirdi ve fethini izleyen asır içinde kentin nüfusunun on kat artmasını sağladı. Kırımlılar, Osmanlılara hedeferine ulaşmada yardım etti ve bu ilişki, Kırım’ın Rusya tarafından 1783’te işgal edilmesine dek sürdü.

Kaynak : M. Akif Kireçci – Selim Tezcan

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest