Kırım’ın Rusya’ya İlhakı
Timur’un, Altın Orda Devleti üzerine düzenlediği seferler sonucunda, Altın Orda Devleti’nin
parçalanarak Kırım, Kazan, Astrahan, Nogay ve Sibir Hanlıklarına bölünmesi, bölgede önemli değişikliklere yol açmıştır. Ruslar üzerinde hâkimiyet kurarak, Rusların güneye inmesini engelleyen Altın Orda Devleti’nin yıkılması ve yerine kurulan hanlıkların kendi aralarındaki şiddetli mücadeleler, Rusların toparlanarak güçlenmelerine fırsat vermiştir. Neticede, giderek güçlenen Moskova Knezliği, XVI. Yüzyıldan itibaren yeni bir siyasi güç olarak ortaya çıkmış, zamanla bölgenin siyasi dengesini değiştirebilecek bir nitelik kazanarak, Osmanlı Devleti için de bir tehlike unsuru haline gelmiştir. Nitekim Rusya’nın, 1552’de Kazan ve 1556’da Astrahan Türk Hanlıklarını ele geçirmesi, Kafkasya’ya doğru Rus ilerleyişinin ve aynı zamanda bölgedeki Türkleri asimile etmek için önce Hıristiyanlaştırma ve ardından Ruslaştırmaya yönelik Rus siyasetinin de başlangıcı olmuştur. Bölgeye, demografik yapıyı bozacak şekilde Rus nüfusunun yerleştirilmesiyle, sömürge politikasının da temeli atılmış, ardından Kafkasya’nın kuzeyden kontrolünü sağlamak, Kafkasya’da rahatça ilerleyebilmek ve Karadeniz’e inebilmek isteyen Rusya, Kırım’a yönelmiştir Rusya için, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olan Kırım’ı ele geçirmek kolay olmadığından, Kırım’ın Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız olması için büyük çaba sarf etmiştir. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı bir dönüm noktası olup, Osmanlı Devleti’nin yenilgisi ile sonuçlanan bu savaştan sonra imzalanan 1774 – Küçük Kaynarca Antlaşması’nın üçüncü maddesi2 ile Kırım, sadece dini bakımdan Halifeye bağlı sayılmış, siyasi bakımdan tamamen müstakil olmuştur. Böylece, şartlar olgunlaştığında Kırım’ı ilhak etmek amacını taşıyan Rusya, Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nden ayrılan Kırım’ı kendi topraklarına katmak için
fırsat kollamaya başlamış ve hanlığın idaresine mümkün olan her türlü müdahaleyi yapmaktan geri
kalmamıştır. Bu doğrultuda, Kırım’da yapılan hanlık seçimlerine müdahale ederek kendi taraftarlarını başa geçirmek ve karışıklık çıktığı anda bölgeyi zapt etmek şeklinde özetlenebilecek bir politika izlemiştir.
Nitekim, aradığı fırsat eline geçmiş ve Kırım’daki iç karışıklıktan yararlanarak, kendilerine yakın olan Kırım halkının Osmanlı Devleti’nden yardım istemesi üzerine Rusya, Şahin Giray’ı korumak amacıyla Kırım’a girmiştir. Rusya ile yeni bir savaş tehlikesinin baş göstermesi üzerine, Fransa’nın aracılığı ile Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Aynalıkavak Tenkihnâmesi adı verilen yeni bir antlaşma imzalanmış (1779), buna göre Rusya Kırım’dan askerlerini çekmeyi, Osmanlı Devleti de Şahin Giray’ın hanlığını kabul etmiştir.
Ancak Kırım Hanı Şahin Giray’ın Rusya ile birlikte hareket etmesi, Kırım halkının tepkisine ve isyanına
neden olmuştur. Nitekim çok geçmeden Kırım’da ortaya çıkan hanlık mücadelelerini fırsat bilen Rusya,
kendi desteği ile han olan Şahin Giray’a karşı ülke çapında tepkiler ve protestolar doğunca, burayı ilhak ettiğini duyurmuştur. Böylece, Osmanlı Devleti’nin bu sıradaki buhranlı döneminden faydalanan Rusya,1783’te Kırım’ı işgal etmiştir. Kırım’ın kaybını içine sindiremeyen Osmanlı Devleti, 1787 yılında Rusya’ya savaş açmış, ancak Avusturya’nın da Rusya ile ittifak yaparak katıldığı bu savaşı kaybetmiştir. Savaş sonunda imzalanan 1792-Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu, Osmanlı Devleti tarafından resmen tasdik edilmiştir.
Kaynak :Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cemile Şahin