Kırım Tatarların Vatanı
Kırım Yarımadası Karadeniz’ın kuzeyinde yarımada. Kırım Tatarlarının Anavatanı.
Tarih
Karadeniz’in kuzeyinde tarih boyunca, jeopolitik önemini koruyan Kırım’ın bilinen en eski sakinleri, MÖ XI. Yüzyıldan itibaren Kırım’a gelerek yerleşyen Tavrlar vebir İrani kavim olan Kimmerlerdir. MÖ VII. Yüzyılda doğudan gelen İskitler Kırım’ı 1000 yıla yakın bir süre hakimiyetine almışlardır. Kırım, MÖ II.Yüzyılda Sarmatlar ve Alanların, MS III Yüzyılda ise Germen menşeli Gotların istilasına uğramıştır. Kırım’ın konumu ve ticari önemi başta Miletliler olmak üzere Yunanlıları daha sonraları da Roma, Bizans ve İtalyanları da cezbetmiş ve bunlar Kırım sahillerinde koloniler kurmuşlardır. Kırım asırlar boyunca en önemli ticaret bölgelerinden biri olmuştur.
Esas itibariyle göçebe olan Hunlar, Kırım’a ilk gelen Türk kavmidir. Hunlar, MS IV. Yüzyılda Kırım’ı ele geçirmişler fakat kalıcı bir iz bırakamamışlardır. Sonraki dönemlerde Köktürkler, Onogurlar ve Kuturgurlar dabu güzel yarımadaya gelmişlerdir. MS VII yüzyılda Hazar Türkleri Kırım’a hakimolmuşlardır. Hazarlar, İdil (Volga) ile Kafkaslar arasında büyük bir İmparatorluk kuran ve Musevi dinine mensup bir Türk hanedanı ile İslam, Hıristiyan ve Göktanrı dinlerine mensup tebaadan oluşuyordu.
Yine savaşçı bir Türk kavimi olan Peçenekler, Karadeniz’in kuzeyini ele geçirerek Balkanlara doğru sarkmışlar ve bunların büyük bir kolu da X.Yüzyılın başlarında Kırım’a yerleşmişlerdir. Kırım’ın etnik ve kültürelyapısında en derin tesiri yapan ve en güçlü mirası bırakan Türk kavmiolan Kıpçaklar, aynı yüzyılın sonlarında Peçenekler’i mağlup ederek stepleri ve Kırım’ıele geçirerek, iki yüzyılı aşkın bir süre buraların hakimi olmuşlardır.Kıpçakların zengin kültürel mirasının pek çok izleri bugün dahi bütün canlılığıile Kırım Türklerince yaşatılmaktadır. XI. Yüzyılın sonlarına kadar Türklerin çoğunluğu İslamiyet’i kabul etmişlerdi.
Kırım’daki İslam varlığı Anadolu Selçuklularının Sudak ve çevresini 1220’lerde bir süre için ele geçirmeleri ve Kıpçakların Müslüman ülkeleriyle sıkı ilişkileri sayesinde daha da güçlenmiştir.
12. Yüzyıl başlarında en kudretli devrini yaşamış olan Anadolu Selçuklu Devleti’nden Kırım’a ticaret yapmak maksadıyla pek çok Türk tüccarı gelmiştir. İlk Selçuklu_Kırım münasebeti Emir Hüsameddin Çoban’ın 1221 yılında yaptığı Kırım seferi ile başlamıştır.
Cengiz’in orduları 1223’de bütün Kıpçak steplerini Rusya Ukrayna ve Kırım’ı hakimiyetlerine almışlardı. Ancak kısa süres onra Cengiz İmparatorluğu parçalandı ve bu muazzam devletin batısında AltınOrdu imparatorluğu ortaya çıkmıştır.
Altın Ordu Hakimiyeti Kirım’ın etnik, dini ve siyasi geleceğini kesin olarakbelirlemiş ve Kırım’ın tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.
1357 ve peşi sıra gelen yıllarda Timur akınları yüzünden Altın Ordu Devleti bölünerekortaya Kırım, Kazan, Sibir, Astrahan hanlıkları ile Nogay Mirzalığıçıkmıştır. 15. Yüzyılın ilk yarısında Kırım, müstakil Hanlığı’nı ilanetmiştir.
Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray’dır. Hacı Giray,Cengiz soyundan gelen bir Altın Ordu prensi idi. Çağında dünyanın en kuvvetlidevleti olan Altın Ordu İmparatorluğu 14.Yüzyıl sonlarında zayıflayıp tahtkavgaları baş gösterince, Hacı Giray, Altın Ordu tahtı üzerindeki hakiddiasından vazgeçmeksizin 1428 yılı civarında kendisini Kırım Hanı ilan etti.Böylelikle bilfiil Kırım Hanlığını kuran Hacı Giray, Hanlığın ilk parasını da1441-42 yıllarında Solhat şehrinde bastırttı. Başşehir olarak Bahçesarayseçildi. Hacı Giray’ın soyundan gelenler “Giray”hanedanı adıylaHanlığın sonuna kadar yaklaşık 350 yıl boyunca tahtın sahipleri oldular.
Osmanlılar ile Kırım Hanlığı ilişkilerine gelince ;Kefe’deki Tatar büyüklerinden bazıları,bilhassa Eminek Bey (Mirza), Cenevizlilerin Kefe’den ve Kırımdan atılmaları için, Osmanlı padişahı ve İstanbul fatihi Sultan Mehmed’e mektuplar yazarak,Osmanlı donanmasını Kefe’nin zaptı ve Kırım Hanlığı’nı da zapt-u rapt altına koymasını ricaya başladı. Zaten İstanbul’un Türkler tarafından alınmasını müteakip, Anadolu sahillerindeki Ceneviz kolonilerine de birer birer son verilmişti. Bu defa sıranın Kefe’ye geldiği de aşikardı. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Han, 1475 İlkbaharında Gedik Ahmed Paşa kumandasında büyük bir Osmanlı donanmasını Kırıma yolladı. Kefe’nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Gedik Ahmed Paşa tarafından ,Kırım Hanının Hanlık hakları tanınmış ve aralarında yapılan antlaşma gereği; Cenevizlilere ait şehirler, başta Kefe, Azak, Taman, Osmanlıların idaresinde kalacak ve KırımHan’ı da, devlet-i aliyye’nin “dostuna dost, düşmanına düşman “olacaktı. Kırım Han’ı Mengligiray’ın buna göre Osmanlı padişahına sefer esnasında yardım etmesi gerekmekte idi. Buna karşıOsmanlı padişahı da Mengligirayı Kırım tahtında tutmayı ve desteklemeyi taahhüt ediyordu. Kefe’nin zaptından az sonra Azak (Tana) ve diğer kolonilerde Osmanlılar tarafından ele geçirilince, Kırım’ın güney sahili, Kerç Boğazı’nınher iki kıyısı ve Azak şehri çevresindeki belli bir saha Osmanlı Devleti’nin hükmü altına girdi ve, Kırım Hanlığıda Osmanlı Devletine bazı şartlar altında bağlanmış oldu.
Bu suretle, 1475 ilk baharından itibaren Kırım Hanlığı bakımından çok büyük bir değişiklik hasıl oldu: Şimdiye kadar Kırım’ın içişlerine karışan ve aynı zamanda tehlike dahi teşkil eden Hıristiyan-Cenevizlilerin Kefe’de ve diğer şehirlerdeki hakimiyetlerine son verildi. Ve Onların yerine devrin en büyük devleti olan ve İslam Dünyasının önderliğini eline alan Osmanlı Padişahının hükmü kaim oldu.Ayrıca bu bağlanış ile Kırım Hanlığının devam etmesi garanti altına konduğu gibi, Kırım’ın ekonomik ve bilhassa Kültür gelişmesi bakımından da büyük faydaları oldu.
Kırım Hanlığının Osmanlı Devletine bağlanmasınınen mühim neticesi ise siyasidir. Şöyle ki, Kırım’da istikrar sağlanmış ve han oğulları arasında sürüp giden iç mücadelelerin önü büyük ölçüde alınmıştır.Bununla Kırım Hanlığı asayişe kavuşmuş ve Çengiz soyundan “Giray’lar”sülalesinin idaresinde bu hanlıkta XVIII. Yüzyıl sonlarına kadar devam edip gitmiştir. Halbuki Osmanlı himayesinden mahrum kalan ve kendi mukadderatları ile baş başa bırakılan Altın Ordu artığı diğer hanlıklar (Kazan Hanlığı,Astarhan Hanlığı, Kasım Hanlığı ve Nogay Ulusu) birer birer Rusya tarafından yutulmuşlardır.
Kırım Hanlığı, ilk defa 1484’te Sultan II. Beyazıt’ın Akkirman Seferi’ne katılarak Osmanlı İmparatorluğu ile işbirliği yapmıştır. Yavuz Sultan Selim’e kızını vermiş olan Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. Bundan sonra Hanlıkları Osmanlı Sultanı’nın özel fermanı ile tasdik olunmuştur.
1552’de Korkunç namıyla bilinen 4. İvan, Kazan ve 1556’da Astrahan hanlığı’nı işgal ederek Rusya’ya bağlamıştır. Bu hadiseden sonraki yüzyıllarda, Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikaları uygulanmıştır. Kazan’ın işgaline karşılık 1553’te Devlet Giray Han Moskova’yı tahrip etmiştir.
Bu arada 2.Viyana Kuşatmasına değinmek gerekiyor .Çünki Kırım Hanına bağlı güçlerin yeterli gayreti göstermemeleri bozgun nedeni olarak belirtilerek Kırım kuvvetleri haksız bir şekilde karalanmak istenmişlerdir. Busavaşta Kırım atlıları Avusturya’nın içlerine kadar baskınlar düzenlemişler elegeçirdikleri düşman askerleri sayesinde çok önemli istihbarat bilgileri eldeederek ,tedbirler alınmasını sağlamışlardır. Fakat Muradgerey Han’ın, JanSobieski kumandasındaki Leh kuvvetlerine karşı istenen mukavemeti yapmadığı önesürülmüş, Han Muradgiray azledilerek yerine Hacıgiray getirilmiştir. MamafihMuradgiray’a karşı yöneltilen bu kabil ithamların haksız olduğu anlaşılıyor.Viyana bozgunundan Kırım Hanını sorumlu tutmak için elde yeter derecededeliller yoktur.
Zaten savaş sonrası muharebeyi kısa sürede bozularak terkeden ve geri çekilen Vezir Koca Arnavut İbrahim Paşa bozgunun enönemli sorumlusu sayılarak sorgulanmış ve “Savaş alanını erkenden terkedip ordunun moralini bozduğu ve yenilgiye kapı açtığı ” gerekçesiyle boğdurulmuştur.
Özellikle Silahtar Mehmet Ağanın vesikaları incelendiğinde; Tatar hanının , Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ‘yı düşman karşısında uyarmasından, Paşa’ya yaptığı tekliflerden, bahsedilmekte ve bu tekliflerin Paşa tarafından dikkate alınmadığı ve üstelik Tatar’ları aşağılayıcı ifadeler kullandığından bahisle, Han ile Sadrazam’ın aralarının bozuk olduğu vurgulanmakta ve belkide bu nedenle bozgunun Kırım kuvvetlerine fatura edildiği sanılmaktadır. Nitekim bozgun sonrası dönüş yolunda Han, Paşa ile anlaşamamasının sonucu olarak,Tatar Hanlığı görevinden alınıp yerine Hacıgiray atanmış vezirliğine de önceki Han’ın da veziri olan Bahadır Ağa yeniden getirilmiştir. Görevden alınan Han’ayıllık 4 pul akça bağlanmıştır.
Kırım Hanlığının zaman içerisinde Osmanlıya paralel olarak güçsüzleşmesi sonucu, Ruslar 1736’da Kırım’a girerek Bahçesaray’da ikibin evi ve Hansaray’ı yakmıştır. Bu münasebetle şehirdeki birçok sanat ve kültür eserleri harap olmuş, kütüphanelerdeki kıymetli elyazmaları yok edilmiştir. Rusların, Rum ve Ermeni Kiliselerini de yağma ettikleri ve yıktıkları göz önünde tutulursa, Rus “Vahşeti” ninderecesi hakkında kolayca bir hükme varılabilir. Bu Rus tahribatından sonra Bahçesaray bir daha eski haline getirilememiştir. Osmanlı İmparatorluğu ileRusya arasında 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca antlaşması ile KırımHanlığı Osmanlı himayesinden çıkmıştır. 1783’te Rusya’nın işgaline maruz kalan Kırım Türkleri’nin esaret yılları böylece başlamıştır.
Kırım’ın kaybedilmesinin Osmanlıİmparatorluğunda tesirleri çok büyük oldu. Çünkü ilk defa Müslüman bir tebanınyaşadığı yer kaybediliyordu.
Ruslar’ın Kırım’daki Türkler’e uyguladıklarıbaskı ve imha politikaları Kırım Türkleri’ni Osmanlı İmparatatorluğu sınırlarıiçerisindeki başka bölgelere göçe zorlamıştır. Göçlerin büyük çoğunluğudalgalar halinde Türkiye’ye, Romanya’ya, Bulgaristan’a yapılmıştır. En büyükgöç dalgaları, 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 senelere arasında olmuştur. Bugöçler, Rusya’nın, Kırım’daki Türk nüfusunu azaltma politikasınıgerçekleştirmesine sebep olmuştur. 1783’te Kırım’daki Türk nüfus %98 iken1897’deki nüfus sayımına göre Türk nüfus % 35’e düşmüştür. Kırım Türkleri bugöç sırasında yollarda büyük kayıplar vermiştir.
Vatan Kırım’da kalan Kırım Türkleri bu esarettenBolşevik ihtilalinin yarattığı karmaşadan istifade ederek kısa bir süre içindeolsa kurtulmuşlar ve yapılan seçimlerde Kırım Tatar halkınınvekilleri belirlenmiştir. 9 Aralık 1917’de Kırım Tatar Milli Kurultayı toplanmıştır. Kurultay, 26 Aralık 1917’de KırımHalk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etmiş ancak Akyar (Sevastopal) daüstlenen Bolşevik denizciler Kırım Türklerine saldırarark Kırım Müftüsü veKırım Hükümeti Başkanı Numan Çelebi Cihan’ı tutuklayarak 23 Şubat 1918’deAkyar’da şehit etmişlerdir.
Kırım Tatar Milli Kurultayı 1918 yılı Mayısayında yeniden toplanarak Süleyman Sülkiyeviç başkanlığında yeni Kırım HükümetiHaziran ayında kurulmuş daha sonra 11 Kasım 1921’de Kırım Muhtar SovyetSosyalist Cumhuriyeti ilan edilerek Veli İbrahim bu cumhuriyetin ilkCumhurbaşkanı seçilmiştir.
1927 yılından sonra Rus rejimi gerçek yüzünügöstermeye başlamış, Kırım’daki Türk aydınları katledilmiştir. Başlatılan dinaleyhtarı kampanya ile de binlerce Müslüman Türk aydını Sibirya ve Urallar’asürülmüştür. 1920-1941 yılları arası suni olarak kıtlık meydana getirilmiştir.Ülkenin bütün tahıl ve yiyecek maddeleri toplanarak Kırım dışına çıkarılmıştır.Halk korkunç bir açlıkla karşı karşıya bırakılmıştır. Binlerce Kırım Türk’üaçlıktan hayatını kaybetmiştir. 1936-38 döneminde ise toplumun bütünkesimlerinde hissedilen kitle terörü başlatılmıştır. 1941 yılında Almanorduları Kırım’ı işgal etmiştir. 8 Nisan 1944 yılında Kırım’a Rus hücumubaşlamıştır. 18 Nisan’dan sonra Kırım’ın bütün bölgeleri Ruslar’ın eline geçmişve 18 Mayıs 1944 yılında Kırım Türkleri topluca Vatan Kırım’dan sürgünedilmişlerdir.
Sovyet Hükümeti, 4.3.1945 tarihinde aldığı ve25.6.1945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet SosyalistCumhuriyetini ortadan kaldırarak, Kırım oblası (Sovyet idari sisteminde birnevi eyalet) statüsüne getirilerek, yine Rusya’ya bağlı bırakılmıştır. Dahasonra Kruşçev, Rus_Ukrain kardeşliğinin 1000 Yıl bahanesiyle Kırım Oblastı’nıRusya’dan alarak Ukrayna’ya bağlamıştır.
Kırım Türklerinin sürgün edilmesinden sonra Rusgöçmenlerin iskanına hız verilerek Kırım , Rusların ezici bir çoğunluklayaşadığı yer haline getirilmiştir.
Kırım Türklerinin Vatan Kırım’a dönme ve millihaklarını yeniden elde etme mücadeleleri neticesinde Sovyet Hükümeti 5 Eylül1967 yılında yayınladığı bir Kararname ile Kırım Tatarlarına haksızlık yapıldığını kabul etmiştir. AncakKararname, dolaylı bir şekilde Kırım’ın Tatarların olmadığını ifadeediyor ve onlara Vatan Kırım’ın yolunu açmıyordu.
Sovyet Hükümeti, Kırım Tatarlarına karşı haksızlık yapılarak suç işlendiğini ancak1987 yılında Kırım Tatarlarının Kızıl Meydanda bütün dünyayı şaşkına çeviren kitlesel gösterileri neticesinde açıkça kabul ve ilan etti. Kırım Tatarlarının Kırım’a döndürülmelerine razı oldu ve Kırım Tatar probleminin çözümü için bir devlet komitesi kuruldu. Ancak bu komiteler ve dolayısıyla Sovyet hükümeti Kırım Tatar meselesinin çözümü için ciddi ve müspet bir adım atmadılar meseleyi sürüncemede bıraktılar.
Kırım Tatar Milli Hareketi Teşebbüs Gurupları 5.Genel Kongresi’nde Taşkent’de 2 Mayıs 1989 yılında Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı kuruldu ve teşkilat başkanlığına Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu getirildi.
Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı, 1989 yılı güzünden itibaren çadır şehirler kurarak Kırım’a göçü hızlandırdı ve Kırım Oblastı Hakimiyeti üzerinde baskıları arttırdı. 1989’da Kırım’da ikamet eden KırımTatar nüfusu 20.000 civarında iken, bu sayı 1990 yılı Martında 76.499’e 1991yılı Martında ise 150.000 civarına ulaşmıştı.
20 Ocak 1991’de Kırım’da referandum yapıldı, referandumdaoy kullanan 1.441.019 seçmenden 1.343.855’i Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyetinin kurulmasına evet dedi.
Bunun üzerine Ukrayna Yüksek Sovyeti Kırım’ın tekrar Rusya’ya bağlanmasını önlemek için 12 Şubat 1991’de Ukrayna’ya bağlı Kırım Muhtar Cumhuriyeti’nin kurulmasını kararlaştırdı.
Yeni anayasa hazırlanıp parlamento seçimleri yapılıncaya kadar Kırım Oblası Şurasının 22 Mart 1991’de yapılan toplantısında,Kırım Yüksek Sovyeti Seçimleri yapıldı. Cumhurbaşkanlığına da Kırım KomünistPartisi 1.Sekreteri Nikolay Barov getirildi.
Kırım Türkleri bu durumu şiddetle protesto ettiler. Milli iradelerini ortaya koymak için Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı öncülüğünde Milli kurultaylarını toplama kararı aldılar. Kırım Türkleri, Kırım, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kafkasya,Rusya, Ukrayna, Litvanya, Tataristan, Letonya ve başka Sovyet ülke ve şehirlerinde demokratik seçimlerini yaparak vekillerini Kırım’a gönderdiler.
II.Kırım Tatar milli Kurultayı 26 Haziran1991’de Akmescit şehrinde toplandı. Kurultay, Kurultayın ana fikri ve prensiplerini vurgulayan ve Kırım Tatarlarırın kendi kaderlerini belirleyeceklerini ilan eden 5 maddelik bir “Kırım Tatarlarınına Milli Egemenlik Bildirisi”ni oybirliği ile kabul etti ve Rusların kontrolündeki Kırım Muhtar Sovyet Cumhuriyetini tanımadığını ilan etti.
Kurultay, aynı zamanda Kırım Tatar halkının en yüksek ve yetkili tek organı olarak Kırım Tatar Milli Meclisini belirledi ve onun 33 kişilik üyesini seçti. Meclis başkanlığına daKırım Tatarlarının tanınmış insan hakları savunucusu Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu seçimle getirildi.
O tarihlerde henüz dağılmamış olan ve son günlerini yaşayan Sovyet yönetiminin yıllardır, halkından kopmuş, halkına zarar veren, ekstermist olarak suçladığı Kırımoğlu demokratik iradesiyle Kırım Tatar halkının yıllardır, gerçek temsilcisi olduklarını göstermiyorlardı.
Kırım Yüksek Sovyeti, hazırladığı Anayasa ileKırım Tatarlarını görmezlikten geldi. Kırım Tatar Milli Meclisi’nin itirazları ve hazırladığı Anayasa taslağı dikkate alınmadı. Bu durum Kırım’da gerginliği tırmandırdı. Bu arada 1 Ekim 1992’de Kırım’daki hakimiyet organları Kırım’ın gerginliği tırmandırdı. Bu organları Kırım’ın eniz kıyısındaki güzel bir köyündeki Kırım Tatar çadır şehirlerini bastılar. Sakinlerini feci şekilde dövdüler. Yapılmakta olan kulübeleri buldozerle yıktılar ve Kırım Tatarlarının yıllardır biriktirdikleri paralarla aldıkları inşaat malzemelerini yağmaladılar. 27 Kırım Tatarı yaralandı. Ve 26 kişi tutuklandı. Kırım’daki hakimiyetin bu tutumu durumu iyice gerginleştirdi. Kırım Tatar Milli Meclisi tutukluların serbest bırakılmasını talep etti. Tutuklu Kırım Tatarları önünde 6Ekim 1992 günü toplanan binlerce Kırım Tatarının gösterileri ve polis barikatlarının aşılarak Kırım Yüksek Sovyeti’ne yürümeleri karşısında Kırım’daki Rusların kontrolündeki hükümet, geri adım atmak mecburiyetinde kaldı.
Kırım Yüksek Sovyeti, 18 Eylül 1993’de yeni seçim kanununu kabul etti. Herzaman olduğu gibi, Kırım’ın gerçek sahipleri Kırım Tatarları bu kanunda da hiçdikkate alınmadı. Kırım Tatarları derhal bu durumu Yüksek Sovyet önündedüzenledikleri gösterilerle protesto etmeye başladılar. Akmescit şehri etrafındaki ana yolları ve demir yolları kapatıldı. Kırım Tatar Milli MeclisiKırım Yüksek Sovyeti’nin bu kararını gözden geçirmeye ve Kırım Tatarları lehine değişiklikler yapmaya çağırdı.
Kırım Tatarlarının şiddetli tepkileri ve kararlı tutumları karşısında Kırım Yüksek Sovyeti14 Ekim 1993’te toplandı ve seçim kanununa eklemeler yaparak Kırım Tatarlarına 14 kişilik kota verilmesini kabul etmek mecburiyetinde kaldı.
Son değişikliklerde Kırım Yüksek Sovyet’indeki sandalye sayısı 80’lden 98’e yükseltildi. 14 yer Kırım Tatarlarına, 1’er yerRum, Ermeni, Alman ve Bulgarlara verildi.
27 Mart ve 10 Nisan 1994 tarihlerinde iki turlu olarak yapılan seçimlerde Kırım Tatar Milli Kurultayı’nın listesinden 14 Kırım Tatarı parlamentoya girdi.
İlerleyen zaman içerisinde, Kırım Cumhurbaşkanı Meşkov ve Kırım Parlamento Başkanı Tsekov arasındaki, Rusya Blokunda parçalanmalara yol açtı. Bu parçalanmadan en karlı çıkanlar Kırım Tatarları oldular. Bu arada Meşkov’un ve parlamentonun Kırım’ı Ukrayna’dan ayırmak ve Rusya’ya bağlamak ürüttükleri siyasetin bir adımı olarak, Kırım’da bağımsızlık eferandumuna gitme kararları üzerine Ukrayna, Kırım anayasasını ve Cumhurbaşkanlığı makamını 17 Mart 1995 tarihinde lağv etti. SSCB’nin dağılmasından sonra ilk defa Ukrayna’nın ilk defa Kırım’la Rusya yanlıları üzerinde sert ve kararlı tutum takınması, Parlamentodaki dengeleri de etkiledi. Meşkov’un koltuğunu kaybetmesinden sonra Tsekov’u 5 Temmuz 1995’de görevinden Kırım parlamentosu yerine Yevhen Suprunyuk’u seçti Değişen dengeler içerisinde Kırım siyasetinde ağırlığını izlediği akıllı politikalarla günden güne arttıran Kırım Tatar Milli Meclisi ve parlamentodaki Kırım Tatar millet vekillerinden Refat Çubar Kırım parlamentosu başkan yardımcılığına, Lenur Arif’de bakanlık statüsündeki Milliyetler Komitesi başkanlığına seçildi.
1991 yılına kadar Kırım’da hemen hiçbir önemliresmi göreve alınmayan Kırım Türkleri, 13 Ekim 1994 tarihinde A.Françuk başkanlığında kurulan Kırım Hükümetinde Dr. İlmi Ömer’in başbakan yardımcılığına getirilmesiyle durumlarını daha da güçlendirdiler
Coğrafya
Önemli şehir vekasabalar ile tarihi yerler; Ak Meçet (Mescit), Ak Şeih, Akmescit, Akyar(Sivastopol) ileBalaklava & İnkerman, Albat, Alupka, Aluşta ile Partenit, Bahçesaray ileEskiyurt, Biyük Onlar, Canköy, Curçi, Çufutkale, Eski Kırım (Solhat), Hansaray, İçki, İslam Terek (İslamDirek), Kalay, Karasubazar, Kefe ile Köktebel, Kerç, Kezlev (Gözleve) ile Sak (Saki), Kökköz Köyü, Kurman Kemelçi, Mangupkale, Mayak Salın, Orkapı ileErmenibazarı, Seytler, Sudak ile Telmana (NovySvet) & Ayserez, Yalta ile Gurzuf & Masandra & Gaspıra & Kureyz & Simeyz & Foros & Kızıltaş & Limena & Livadiya & Mishor, Yedikuyu.
Kaynak :wikipedia.org