Türklerin kullandıkları takvimler
Çakşaput ay’dan Şubat’a Türk takvimleri
Kimi güneş kimi de ay yılı temel alınarak yapıldı. Hayatımızdaki yeri tartışılmaz. İşte on iki hayvanlı takvimden miladi takvime, Türklerin kullandıkları takvimler.
On iki hayvanlı Türk takvimi, Hicri, Celali, Rumi, Miladi…
Bugün bir plan program yapabilmek için en önemli ihtiyaçlarımızdan biri de takvim.
Çalışma masamızda, telefonumuzda, bilgisayarımızda, not defterlerimizde ve hayatımızın her yerinde kullanıyoruz. Peki, Türkler tarihten bugüne hangi takvimleri kullandı, ayların, günlerin isimleri neydi? Türkler zamanı ölçmeye hangi ihtiyaçlarla başladı?
Konu ile ilgili çalışmaları bulunan Türk Dil Kurumu Uzmanı Belgin Tezcan Aksu’ya göre uygarlıklar kendini takvimini oluştururken en önemli günlerini başlangıç kabul ettiler.
“Takvim sistemleri ay yılı veya güneş yılı üzerine kuruldu”
“İnsanoğlu geçmişini, yaşadığı anı ve geleceğini değerlendirebilmek için bir düzen kurdu ve astronomik gözlemlerle ay ve güneşin hareketlerini inceleyerek zaman hesaplaması yaptı. Takvimler bu hesaplamalarla ortaya çıkan cetveller. Takvim sistemleri ay yılı veya güneş yılı üzerine kuruldu. Ayrıca her uygarlık takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç kabul etti.
Hayat tarzları gereği yaylaktan kışlağa, kışlaktan yaylağa göç eden Türkler de farklı bölgelerdeki grupların aynı anda harekete geçebilmeleri; siyasi, iktisadi veya dinî toplantıları belirledikleri günlerde yapabilmeleri vb. durumlar için takvim oluşturdu.”
Peki, Türklerin kullandığı ilk takvim nasıl oluşturuldu?
İlk takvim: On iki hayvanlı Türk takvimi
“Türklerin kullandığı ilk takvim sistemi, on iki hayvanlı Türk takvim sistemi. Bu sistem için başlangıçta ay yılı temel alınırken Göktürklerden sonra güneş yılının temel alındığı sanılıyor. Bir yıl 365 gün 5 saat olarak hesaplanmıştır ki bu sayı günümüzde gelişmiş teknolojiler sayesinde elde ettiğimiz ‘Bir yıl 365 gün 6 saattir.’ sonucuna oldukça yakın bir sonuç.
Günün başlangıcı gece yarısıdır. Yılbaşı önceleri 22 Aralık iken daha sonra 21 Mart yılbaşı olarak kabul edildi.”
Sıçgan, ud, bars, tavişgan, nag…
Takvimin Türkler tarafından nasıl ve neden oluşturulduğunu Kâşgarlı Mahmud Divanü Lugâti’t-Türk adlı eserinde şöyle açıklıyor:
Önceki yıllarda yapılan bir savaşın tarihi hatırlanamayınca Hakan: “Biz bunda şaşırdıysak bizden sonrakiler de tarihi şaşırırlar. Biz şimdi 12 ay ve 12 burcu dikkate alarak 12 yılı adlandıralım ki onların dönmesiyle tarih hesaplansın ve ebedî bir hatıra olsun.” der. Bunun üzerine yabani hayvanları Ila Vadisi’nde sıkıştırıp suya doğru iterler, suyu geçen hayvanlardan ilk 12’sinin adı olan sıçgan (sıçan), ud (öküz), bars (pars), tavışgan (tavşan), nag (timsah), yılan, yund (yılkı-at), koy (koyun), biçin (maymun), takagu (tavuk), ıt (köpek), toñuz/lagzin (domuz) sözleri yılların adı olarak belirleniyor.
Kaşgarlı Mahmud, “Türklerde yedi günün adları yoktur. Çünkü ‘hafta’ İslamiyet’le bilinmiştir.” diyerek bu takvimde gün adlarının olmadığına işaret ediyor.
“Orhun yazıtlarındaki tarihsel olaylar bu takvime göre anlatılıyor”
Belgin Tezcan Aksu, On iki hayvanlı Türk takviminin pek çok uygarlık tarafından kullanıldığını anlatıyor.
“On iki hayvanlı Türk takvimiyle tarihlendirilen en eski Türk yazıtı I. Göktürk Kağanlığı zamanında yazılmış olan Bugut yazıtıdır. Yazıtta 571 yılına denk gelen tavşan yılından söz ediliyor. Bu ve benzeri örneklerdeki yıl, ay ve gün kayıtlarına göre takvimin o dönemde Türkler arasında sıklıkla kullanıldığı anlaşılıyor ve Göktürk dönemine gelmeden çok önce gelişim sürecini tamamladığı görülüyor. 8. yüzyılda meydana getirilen Orhun Yazıtları’nda da tarihsel olaylar bu takvime göre anlatılıyor ve Çin kaynaklarında Uygurların ve Kırgızların da bu takvimi kullandıklarına ilişkin kayıtlar mevcut.
Türklerden başka Çinliler, Japonlar, Moğollar, Hintliler, Tibetliler, Acemler, Tuna Bulgarları ve İdil Bulgarları tarafından yıl adları kendi dillerine çevrilerek kullanıldı. Günümüzde Asya’nın bazı bölgelerinde hala kullanılıyor.”
Hicri, Celali, Rumi, Miladi…
Aksu, Türkler tarafından kullanılan takvim sistemlerini ve kullanılmaya başlandıkları tarihlerin sıralamasını şöyle sıralıyor:
-On iki hayvanlı Türk takvim sistemi (? -MS 571)
-Hicri takvim sistemi (9-10. yy. )
-Celâli takvim sistemi (11. yy.)
-İlhanlı takvim sistemi (13-14. yy)
-Rumi takvim sistemi (17. yy.)
-Takvîm-i Garbi sistemi (1917)
-Miladi takvim sistemi (1925-)
Hicri Takvim Sistemi: Ay yılını esas alıyor
Hicri takvim Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra kullandıkları, ay yılını esas alan bir takvim sistemi.
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret olayının gerçekleştiği gün başlangıç olarak kabul ediliyor ve yılbaşı Muharrem ayının ilk günü.
Takvimde bazı aylar 29, bazı aylar 30 gün çeker. Bu aylarda düzenli ve dönüşümlü bir sıralanma da yoktur. Bu nedenle aylar her sene yer değiştirir, bunun sonucunda da bir tarihte yaza gelen ay, yıllar sonra kışa gelebiliyor.
Tarihlemedeki bu tutarsızlığa karşın güneş ve ay tutulması günlerinin tespiti, mehtaplı veya karanlık gecelerin belirlenmesi daha kolaydır.
Takvimin şemsî ve kamerî olmak üzere iki biçimi vardır:
Hicri Şemsî Takvim: Hz. Muhammed’in Kuba köyüne geldiği 20 Eylül 622’yi başlangıç kabul eden ve dünyanın güneş etrafındaki dolanımını esas alan takvim. Bir yıl 365 gün 5 saat 49 dakika. Hicri şemsî takvim ile Miladi takvim aynı ve aralarındaki tek fark başlangıçlarının aynı olmaması.
Hicri Kamerî Takvim: Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç günü olan 16 Temmuz 622’yi başlangıç kabul eden ve ayın dünya etrafındaki dolanımını esas alan takvim. Bir yıl 354 veya 355 gün olup, Şemsî takvimle aralarında 10 gün 20 saatlik bir fark bulunuyor.
Hicri takvim tabiriyle daha çok bu takvim kastedilir. Hicri kamerî yıl, miladi yıldan 10,8752 gün daha kısadır ve sabit değil.
Osmanlılarda 17. yüzyılın ikinci yarısına kadar gerek devlet işlerinde ve gerek el yazması kitaplarda Hicri Kamerî takvim sistemi kullanıldı. Ayların adları yazışmalarda tam olarak yazıldığı gibi rumuzlar halinde de kullanıldı.
Devlet, maaşlı çalışanlarına üç ayda bir aylık verdiği için ayrıca her üç aya da birer rumuz verildi.
Ülkemizde 1 Ocak 1926’da yürürlükten kaldırılan Hicri takvimden günümüzde sadece Ramazan ve Kurban bayramları ile kandil gibi dinî günlerin belirlenmesinde yararlanılıyor. Bugün İran, Pakistan, Afganistan, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinde bu takvim hala kullanılıyor.
“Celâli takvimi mevsimlere en uygun olan ve doğru tarihleme veren ilk uygulama”
Ömer Hayyam’ın başkanlığında bir kurul tarafından güneş yılı esas alınarak düzenlenmiş ve Büyük Selçuklu Sultanı Celâleddin Melikşah’a sunuldu.
-Bir yıl 365 gün, 5 saat, 49 dakika, 15 saniye ve 48 salise.
-Başlangıcı 15 Mart 1079 tarihinde Bağdat’taki Nizamiye Medresesi mevkisinde güneşin batış anı.
-Yılbaşı günü 21 Mart Nevruz günü ve yıl 30’ar günlük 12 aya ayrılır.
-Celâli takvimi mevsimlere en uygun olan ve doğru tarihleme veren ilk uygulama.
Bugün kullandığımız Miladi takvim 3 bin 330 yılda bir, 1 gün hata payına sahipken çoğu takvimden daha önce düzenlenen Celâli takvimi ancak 5 bin yılda bir, 1 gün hata payına sahip.
Celâli takvimi ay adlarının Farsça olmasının dışında tam bir Türk takvimi. Bir Türk takvimi olduğu yılbaşı olarak Nevruz’un kabul edilmesinden de anlaşılıyor
Gün adları ise şöyle:
Rumi Takvim Sistemi: 1 Ocak yılbaşı
Celâli takviminden sonra Osmanlılar resmî olarak yeniden Hicri takvimi kullanmaya başladı. Ancak Öşür denilen zirai gelir vergisi güneş yılına göre mevsimden mevsime alınırken devletin maaş, ücret ve diğer giderleri hicri takvim nedeniyle ay yılına göre ödeniyordu. Bu da birtakım sıkıntılara sebep oluyordu. Bundan dolayı 1677 yılında “Rumi takvim” oluşturuldu.
1 Ocak günü yılbaşı kabul edildi. Böylece Rumi ve Miladi takvimler arasındaki yılbaşı farklılığı giderildi. Ancak bütçe yılının başlangıcı 1 Mart olarak kaldı ve bu durum 1983’e kadar devam etti.
Miladi Takvim: Türkiye’de 1925’te kullanılmaya başlandı
Mısırlılar tarafından oluşturulan takvim, Yunan ve Romalılar tarafından geliştirilip, İyon ve Yunanlar kanalıyla da Batı’ya aktarıldı.
-Takvim Güneş yılını esas alır.
-Hz. İsa’nın doğumu başlangıç olan takvimde yılbaşı 1 Ocak.
-Mısırlıların oluşturduğu takvim, Roma İmparatoru Cesar tarafından MÖ. 46 yılında geliştirilmiş ve adına “Jülyen Takvimi” denildi. 1582 yılında Papa 13. Gregorius tarafından yeniden düzenlenerek “Gregoryen takvimi” adıyla günümüzdeki şeklini aldı.
Takvim Türkiye’de 1925 tarihinde kullanılmaya başlandı. O zamana kadar mart başı olan bütçe yılı, başlangıcı 1926’da haziran başı, 1945’te ise ocak başı olarak değiştirildi.
1945’te ay adlarından teşrinievvel (ekim), teşrinisani (kasım), kânunuevvel (aralık), kânunusani (ocak) biçiminde Türkçeleştirildi.
1974 yılında Bakanlar Kurulu kararları ile hafta sonu tatilinin cumartesi ve pazar günleri olması kararlaştırıdı.