Kültür SanatTürk Dünyası

TÜRK DÜNYASI DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN AYAĞA KALKMALI

14-15 Mayıs 2017 tarihinde Çin’de düzenlenen “Kuşak ve Yol Uluslararası İşbirliği Forumu” etkinliğine bir çok ülke devlet veya hükümet başkanları ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da iştirak etmişti. Bu formun birkaç gün öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping başkanlığında yapılan görüşmelerde Türkiye Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşması” da imzalanmıştı.

TBMM’de henüz onaylanmayan bu anlaşmayı, Çin’de Ulusal Halk Kongresi Daimî Komitesi’nin onaylayarak kabul ettiği 26 Aralık 2020 günü Çin Parlamentosu’nun internet sitesinde yayınlandığı uluslararası basın kuruluşlarınca duyurulmuştur. Bu haber Türkiye’de bulunan Doğu Türkistanlılarda endişelere sebep olmuştur. Çünkü Çin bu anlaşma ile özellikle Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan Doğu Türkistan Türklerinin “terör suçu” iddialarıyla sınır dışı edilmelerini ve Çin’e iadelerini hedeflemektedir.

Ancak Anlaşma, iki ülke arasındaki suçluların iadesi endeksli olsa da bahse konu kişilerin bazı hallerde bu kapsam dışında kalabilmelerine imkân tanıdığı görülmektedir. Örneğin; sınır dışı edilmesi istenilen kişi “siyasi suçlu” olmakla itham ediliyor fakat aynı zamanda isteğin yapıldığı ülkenin de vatandaşı durumundaysa veya kişi iltica hakkından faydalanıyorsa “talebin reddine”[1] cevaz verdiği görülmektedir. Lakin Çin’den kaçmayı başarabilmiş olanların önemli bir oranının hala Türk vatandaşlığını alamamış olması haklı olarak endişelere sebep olmaktadır TBMM’de henüz onaylanmamış olan Anlaşma için Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı bir açıklama ile “Çin’in masum insanlara terörist yaftası yapıştırmasının kabul edilemez olduğunu ve Çin’e iadeyi asla kabul etmeyeceklerini” vurgulamış olsa da endişeleri dindirmeye yetmediği görülmektedir. Çünkü Dışişleri Komisyonunda olumlu görüş verilerek Genel Kurula sevk edilmesi kararı verilmesi nedeniyle, her an TBMM’de onaylanabileceği beklenmektedir.

2017’den itibaren bekleyen Anlaşmayı onaylayan Çin’in, Covid-19 aşısı karşılığında Türkiye’nin de onaylaması ve uygulamaya sokulması için baskı uyguladığı yönünde çeşitli basın yayın kuruluşlarında yer alan iddialar görülmesi de Anlaşmanın onaylanacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Zira on milyonlarca doz teslim edilmeyen aşının bir süre bekletildikten sonra Aralık 2020 içerisinde Türkiye’ye sevkinin gerçekleşmesi şüphelere sebep olmakta, endişeleri arttırmaktadır. Çünkü bu zamana kadar Doğu Türkistan Türklerinden Çin’e iade sayısı oldukça düşük olmakla birlikte[2] yeni sürecin nasıl uygulanacağı Doğu Türkistan Uygur Türklerinin Türkiye’deki geleceklerini büyük bir belirsizliğe sevk etmektedir.


Kadim bir Türk yurdu olan Doğu Türkistan’da 18’inci yüzyılda Çin ve Rus işgal harekatlarından itibaren başlayan zulümler, işkenceler ve soykırımlar bugün de sistematik olarak devam etmektedir. Doğu Türkistan’da 1950’lerin başında %6 oranında olan Çin nüfusunun 2000 yılında %50’lere yaklaşması, Türk nüfusunun %75’lerden %40’lara düşmesi; katliam, sürgün ve soykırım oranını göstermesi açısından önemlidir.

Yüzyıllardır zulme maruz kalan Doğu Türkistan Uygur Türklerinin günümüzde de yaşamaya devam ettiği zulüm ve soykırımların ne yazık ki; İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler ile Türk Cumhuriyetleri ve akraba toplulukları da dahil olmak üzere uluslararası kamuoyunda yeteri kadar dikkat çekmemiş olmakla birlikte[3] son zamanlarda dikkatlerin Doğu Türkistan sahasına dönmeye başladığı görülmektedir.

ABD, Kanada, Avustralya, Avusturya, Danimarka, Belçika, İngiltere, İspanya, İtalya, Japonya, Almanya, Fransa ve Yeni Zelanda başta olmak üzere birçok ülkeden “Milyonlarca insan kamplarda tutuluyor”, “Hiçbir ülke Çin’den gelen sığınmacıları geri göndermemelidir”, “Uygur kültürü, din ve inanç özgürlüğü, serbest dolaşım hakkı, ifade hürriyeti kısıtlanıyor” çağrılarının yükseldiği görülmektedir. Ayrıca bu ülkelerden bir kısmın da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne “Doğu Türkistan’daki kitlesel gözaltıların durdurulması” çağrısının da yapılması sevindirici olsa da Türk Cumhuriyetlerinden ve İslam ülkelerinden bir tepki olmadığının[4] görülmesi esef vericidir.

Son yıllarda Çin’in Türkiye’ye büyük yatırımlar yaptığı bilinmektedir. Ancak buna rağmen zaman zaman Türkiye’den Doğu Türkistan’da yaşanan olaylardan duyulan endişelerin dile getirildiği de görülmektedir. Şubat 2020 ayı içerisinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde konuyu gündeme getiren Türkiye’ye karşı Çin’den de karşı tepkiler geldiği görülmektedir. Zira Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li’nin, “Türkiye’nin Uygur Türklerinin durumunu eleştirmeye devam etmesi halinde Pekin ile ekonomik ilişkileri tehlikeye atacağı” uyarısında bulunduğu yer almıştır.

Ancak Türkiye karar alıcı mekanizmaları Çin ile imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşması” nı TBMM’de oylarken; 300 yıldır yaşanılan vahşeti tanımlamaya hiçbir tasvirin kâfi gelmediği, 1.824.418 Km2’lik alana sahip ve 25 milyondan fazla Türk nüfusu ile Doğu Türkistan’ın durumunu mutlaka göz önünde bulundurmalıdır.

Sonuç olarak;

Türkiye’nin; Kafkaslar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Libya ve Ege üzerinden Yunanistan ile uluslararası sorunlar yaşadığı bir süreçten geçerken Rusya, İran ve Çin ile iyi ilişkiler geliştirmek zorunluluğu vardır. Ancak Doğu Türkistan’da yaşanan bir vahşet de orta yerde durmaktadır. Son zamanlarda birçok ülkenin dikkatini çekmeye başlayan Doğu Türkistan Türklerinin yaşadıkları zulme karşı Türkiye karar alıcı mekanizmalarının, bu ülkelerle diyaloğa geçerek Türkiye’nin de Çin’e uluslararası kamuoyu baskısı denkleminde yer alması sağlanmalıdır. Böylece uluslararası kamuoyu ile birlikte hareket etmek Türkiye’nin elini güçlendirecek ve Çin ile doğrudan karşı karşıya gelmenin riski de şiddeti de azaltılabilecektir.

Türk Devletleri ve İslam ülkeleri sessiz kalırken ABD, Kanada, Avustralya, Avusturya, Danimarka, Belçika, İngiltere, İspanya, İtalya, Japonya, Almanya, Fransa ve Yeni Zelanda başta olmak üzere 39 ülkeden Çin’e Uygur Türklerine zulmü sonlandırma, insan haklarına saygı ve sığınmacıları göndermeme çağrılarının yükselmesi büyük bir tezat olarak tarihe geçmektedir.

Son söz olarak; Batılı ülkelerin Çin pazarına girebilmek için Doğu Türkistan konusunu pazarlık kozu olarak kullanırlarken, Çin’in Türkiye’yi ekonomik ve siyasi açılardan tehdit etmesini Türkiye karar alıcı mekanizmaları dikkatle takip etmelidir.

                                       :

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. BULTÜRK Ankara Temsilcisi. [email protected]

[1] Euronews; “Çin, Türkiye ile İmzalanan ‹Suçluların İadesi Anlaşması›nı Onayladı; Uygur Türkleri Endişeli”, 27.12.2020.

[2] Sertaç AKTAN; “Uygurlar, Türkiye ile Çin Arasında Pazarlık Konusu Olmaktan Endişeli”, Euronews, 05.02.2021.

[3] İsmail CİNGÖZ; “Dünya’nın Görmediği Uzak Diyar: Doğu Türkistan”, Ticari Hayat Gazetesi, 20.02.2019.

[4] Ahmet B. ERCİLASUN; “Türkler Üç Kuruşluk Ticarete Feda Edilemez”, Yeniçağ Gazetesi, 31.01.2021.

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest