Azerbaycan’daki Ermeni Vahşeti
Yazar :Tenzile RÜSTEMHANLI
Azerbaycan’dan sonsuz saygı ve selamlarımı sizlere iletirken, Türk milleti için son derecede hassas olan bu konuya ilginizden dolayı her birinize ayrıca teşekkür ediyorum. Türk Dünyasının bir parçası olan Azerbaycan son yüz yıl içinde Ermenilerden çok zulüm görmüştür. Bizlere uygulan vahşetlerin soykırım olduğunu ispatlamaya ihtiyaç yoktur. Bunun soykırım olduğunu görmezden gelenlere “Soykırım” teriminin 1944 öncesine kadar mevcut olmadığını hatırlatmamız gerekmektedir. Soykırım, bir grubun varlığını ortadan kaldırma amacıyla gruplara karşı işlenen ve şiddet içerikli suçlara karşılık gelen çok özel bir terimdir.
İnsan hakları, ABD Haklar Bildirgesi ya da 1948 Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde görüldüğü üzere, bireylerin haklarıyla ilgilidir. Birleşmiş Milletler 9 Aralık 1948’de, Holokost’un gölgesinde ve Lemkin’in yorulmak bilmez şahsî çabalarının da önemli katkısıyla Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni onayladı. Sözleşme “soykırım”ı sözleşmeye taraf ulusların “önlemeyi ve cezalandırmayı üstüne aldığı” bir uluslararası suç olarak tayin etti. Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu, kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur:
(a) Gruba mensup olanların öldürülmesi,
(b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel ya da zihinsel zarar verilmesi,
(c) Grubun bütünüyle ya da kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek,
(d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla önlemler almak,
(e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek(1)
BM’nin soykırım suçu olarak tanımladığı fiillerin hepsi Ermenilerin Türklere, o cümleden Azerbaycan Türklerine yaptıklarını tamamen göstemekte ve Ermeniler Uluslararası cezaya mahkum edilebilirler. Sözde Ermeni soykırımı denilen yalanı dünyanın 20’den fazla devletinin Parlamentosunda kabul ettiren Ermeniler, Alman faşistlerinden de gaddar ve hunharcasına davranmışlardır.
1974’te patlak veren Ermeni terörü halen devam etmektedir. 1988’den itibaren Azerbaycan topraklarında yaptıkları terörist faaliyetlerine bu ülkeden ve Ermeni diasporasından taktirler geliyor. Bu ülkede en saygıdeğer şahıs- Teröristtir. Terörist Ermenistan’da ‘kahraman’ demektir.
19. yüzyılın sonlarında Anadolu’da kışkırtmalar sonucu meydana gelen Ermeni isyanları, peşinden bugün yaşadığımız faciaları getirmiştir. Ermenilerin Osmanlı devleti toprakları içinde bağımsız bir Ermenistan kurma çabaları ve bu işe Batı ülkelerinden gelen destekle bölgemizde ölüm ve kana, tükenmeyen teröre yol açmıştır. Bu facialar, terör emelleri Ermenilerin zaman-zaman Çarlık Rusya’sı tarafından göç ettirildiği Güney Kafkasya’ya da sıçrarken burada belirlenen amaç hiç farklı olmamıştır. Ermenilerin Doğu Anadolu’da ‘Büyük Ermenistan’ kurma hayalleri 1915’te suya düşünce, bu planı Güney Kafkasya’ya devretmiştiler. Ancak Birinci Dünya Savaşı ve Rusya’da Çarlığın devrilmesi ile sonuçlanan Ekim 1917 tarihli devrim, Ermenilerin yüzyıllar boyunca devlet kurma isteklerinin gerçekleştirilmesi için imkan sağlamıştır. Bu devleti Azerbaycan toprakları içerisinde kurmak Ermeni siyasi ve ulusal, milliyetçi örgütlerini ciddi faaliyete geçirmiştir. Onlar Bakü’yü ele geçirmek için örgütlenmişlerdir. Taşnaksutyun ve diğer Ermeni partileri burada faaliyetlerini yoğunlaştırarak Bolşeviklerle birleşmişlerdir. Sovyetler Birliğinin lideri Vladimir İliç Lenin de Bakü’de iktidarı ele geçirmiş, Ermeni Stepan Şaumyan’a açık destek vermiştir(2).
Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları soykırım Mart 1918 tarihinde Bakü’de başlamış ve devamında Şemahi, Guba, Gökçay, Karabağ, Zengezur, Nahçıvan, Şeki, Lenkeran’da, özellikle bugün bir tek Azerbaycan Türkünün kalmadığı Ermenistan’da görülmedik bir şekilde uygulanmıştır. Bakü’de üç gün içerisinde 15 bin kişiyi katleden Bolşevik Ermeni askeri kuvvetleri Hazar denizi boyunda yerleşen bütün köy, kasaba, kent karşılarına ne çıkıyorsa her şeyi yakıp yıkmış, buralardan Türk izini silmeye çalışmışlardır.
Azerbaycan Cumhuriyeti devlet arşivlerindeki binlerce belge, özellikle Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin tesis ettiği ve 15 Temmuz 1918 ile Mart 1920 tarihine kadar faaliyet gösteren Fevkalade Soruşturma Kurulunun çalışmaları sonucu ortaya çıkan belgeler Ermenilerin milletimize karşı Bakü, Şemahi, Guba, Zengezur, Şuşa ve Azerbaycan’ın diğer kazalarında uyguladıklarını bütün yönleri ile ortaya koymaktadır.
Azerbaycan’ın kuzeyinde yerleşen Kuba kentinde bir inşaat çalışması sırasında toplu mezarlık açılmıştır. 1918’in Mayıs ayında Ermeniler burada ellerine geçirdikleri bütün ahaliyi kuyulara gömmüşlerdir (7). Düşünebiliyor musunuz, onları diri diri kuyulara atmışlar. Aslında bunlar tanıdık olaylardır. 1915-1920’lerde Doğu Anadolu’nun Kars, Iğdır, Van ve diğer bölgelerinde onlarca toplu Müslüman Türk mezarlığı ortaya çıkarılmıştır. Kuba’daki bu dehşetli manzarayı gören yabancılar gözlerine inanmamışlardır. İnsan bu kadar vahşi olabilir mi? Evet, olabilir. Tarihi araştırmalardan sonra asıl biz Ermeni vahşetinin şahidi olduk (3).
Ermeni Cumhuriyeti öncesi ve sonrası 1918-1920 tarihlerinde bu topraklarda yaşayan Azeri Türklerine karşı tarihte benzeri olmayan vahşilikler yapılmıştır. Arşivlerimizdeki belgelere göre, 1918-1920 tarihlerinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Parlamentosu ve hükümetine Erivan, Zengezur, Nahçıvan, Ordubad ve başka yerlerden gönderilmiş yüzlerce dilekçe, telgraflar ve mektuplarda Ermeni çetelerinin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları mezalim hakkında geniş bilgiler vardır. Ermenilerin Azerilere yönelik zulümleri, I. Dünya Savaşı yıllarındaki katliamlarla sınırlı kalmamış, SSCB döneminde ve bu devletin dağılmasının ardından kurulan Ermenistan Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir (4).
1988’de başlayan olaylar, aslında sürgün zincirinin son halkasını oluşturmaktadır. Zira, Ermenistan’da yaşayan Azeriler, Sovyet rejimi döneminde defalarca tarihi vatanlarından sürgün edilmişlerdir. Ermenistan Komünist Parti başkanı Harutyunyan 1945’te Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesi konusunda Stalin’e mektup yazmıştır. Stalin de konuyla ilgili olarak Azerbaycan Komünist Parti başkanı Mir Cefer Bağirov’a mektup göndermiştir (3). Bağirov, Stalin’in mektubuna cevabında nüfusunun tamamını Azerilerin oluşturduğu Şuşa’nın Azerbaycan’da kalması gerektiğini, Azerilerin de Ermenilere karşı büyük toprak taleplerinin olduğunu yazmıştır. Bu mektupta Bağırov nüfusu Azerilerden ibaret Gögçe’nin, Zengezur’un, Gürcistan’da Azerilerin toplu yaşadıkları Borçalı’nın, Rusya Federasyonu içinde kalmış Derbent ilçesinin Azerbaycan’a verilmesi halinde Karabağ’ın da Ermenistan’a verilmesine olumlu bakılacağını yazmıştı. Bu yaklaşım, o zaman bu suni problemin kapatılmasına yardımcı olmuştur. Ama ayrılıkçı Ermeniler yine başkalarına ait toprakları işgal işlemlerinden vazgeçmemişlerdir. Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu 23 Aralık 1947 tarih ve 4083 sayılı kararıyla, Ermenistan’da yaşayan Türkleri “Azerbaycanlı” adı altında Azerbaycan’ın Kür-Aras Ovasına sürgün etmiştir. Aynı bakanlar kurulu iki buçuk ay sonra, Stalin’in imzasını taşıyan 10 Mart 1948 tarih ve 754 sayılı kararla, daha önceki kararın uygulamaya konmasını sağlamıştır. Karardan sonra, Ermenistan’daki Azeriler oradan çıkarılmaya başlanmış ve işlem Stalin’in ölümüne kadar devam etmiştir. Söz konusu dönemde 150 bin Azeri ata yurtlarından uzaklaştırılmışlardır. Temmuz 1923 tarihinde Yukarı Karabağ’a muhtariyet (özerklik) almayı başaran Ermeniler Karabağ’ı Ermenistan’la birleştirme fikrinden vazgeçmeyip, zaman zaman bu konuyu gündeme getirmişlerdir. (4) Sadece Azerbaycan Türklerinin değil, eski SSCB’de yaşayan birçok milleti kanlı mücadeleye sürükleyen M.Gorbaçov’un iktidarda bulunduğu dönemde, onun gösterdiği yardımdan ve “perestroyka-yeniden yapılanma” idealarından yararlanan Ermeniler isteklerine ulaşabildiler. Rusya’nın yardımı ile Ermeniler bugünkü Ermenistan’ı Azerbaycan Türklerinden büsbütün temizlediler.
1988-89 yılları arasında Ermenistan’da 225 Azeri öldürüldü, 250 bini aşkın Azeri nüfus bin yıllarca yaşadıkları Vatanlarından sürüldüler. Bugün Ermenistan’da tek bir Azerbaycan Türkü dahi kalmamıştır. Bununla yetinmeyen Ermeniler fırsattan yararlanarak Dağlık Karabağ’ı da işgal ederler. Fakat bununla da yetinmeyerek, civarındaki bölgeleri de işgal ettiler. Sonuç olarak bugün Ermeniler Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal etmiş, bir milyondan fazla insanı göçmen haline getirmişlerdir.
Ve nihayet Ermenilerin dünyanın gözü önünde Azerbaycan’da işledikleri insanlık suçu Hocalı katliamına gelelim. Bunları dille anlatmak benim için çok ağır… Halen Karabağ işgal altında, halen Ermenistan’da analarımız, bacılarımız rehineler, halen dünya bu cinayete duyarsız kalmakta ve Ermenistan’a işgalci gözü ile bakmamakta…
Niçin bu facialar Hocalı’da yaşandı? Niçin biz onu önleyemedik?
Ermeniler, 1987 yılından itibaren, Büyük Ermenistan ideali çerçevesinde, diasporasının da desteği ile Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine saldırılarını yoğunlaştırdı. 1992 Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece, bölgedeki silahlı Ermeniler, 366.ncı Rus alayı ile birlikte Dağlık Karabağ’daki Hocalı kasabasına saldırarak, tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı. Karabağ’da bulunan 366. Rus askeri alayının yardımı ile Hocalı kasabasını tamamen yakan Ermenilerin katlettiği Azerbaycan Türklerinin sayısı, resmi bilgilere göre, 613. Bunlardan 106’sı kadın, 63’ü çocuk 70’i de yaşlıdır. Cesetlerin çoğu da yakıldı. 76’sı çocuk 487 kişi de ağır yaralandı. Olmadık işkenceler uygulanan 1275 kişi de esir alındı. Ancak, 500’e yakın Azerbaycan Türkü hala kayıp. Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideali çerçevesinde, 1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi. Ermenilerin “toprak genişletmek” arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur. Bu, vahşet saçan bir olaydır. Olayın görüntüleri dünyanı sardı. Hocalı katliamını yerinde gören bir Fransız gazeteci (Jean Yves Junet) gördüklerini gazetesine şu satırlarla geçiyordu: “Alman faşistlerin gaddarlığını çok duydum ve okudum. Ama 5-6 yaşındaki çocukları, sivil halkı öldüren Ermeniler, onlardan da beter” (5).
Bugün de Ermeni vahşeti ve terörü devam etmektedir. Dağlık Karabağ dahil Azerbaycan’ın topraklarının bir kısmı işgal altında. Bu topraklardan Ermeni Silahlı Kuvvetlerinin çıkarılmasına uluslararası kurumların da çabaları yetmemektedir. İşgalci ile işgale maruz kalan aynı safta tutulmaktadır. Ermenilerin 1905-1907, 1918, 1948-53, 1988-89’da türettikleri cinayetlere yeter diyen yok. Bu gün Osmanlı, Rus, Azerbaycan, Batı Avrupa ve hatta Ermenistan arşivlerinde bulunan Ermeni vahşetinin en kesin kanıtları da gösteriyor ki bu unsurun bölgemizde oynadığı rol yakıcı, yıkıcı ve terörist rolüdür. Bu böyle devam edemez. Karabağ ebedi işgal altında kalamaz. Bir gün ona da ’dur’ diyen olacak. İnanıyorum ki, Türk milleti bunu anlamalı ve ona düşmanca davranan komşuya kendisine yakışan dersi vermelidir.
Kaynaklar: https://tasam.org/tr-TR/Yazar/818
1.Gürün, Kamuran., Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, Ankara 1983, s. 210-211
2.Şaumyan S., Seçilmiş eserleri, Bakü-1972 s.78
3. ARDA, F.1061 iş1, vir.56
4.Çaxmaqlı Gafar ., “Ermeni meselesinin izi ile” Bakü-2008, s. 65
5. Gorgodyan Zaven., “Sovyet Ermenistanın ana halisi son 100 yılda,(1831-1931)’ Erivan-1932
6. Gulıyev.V., “Azerbaycanda Ermeni zülmü” Bakü-1999.s.231
7.Ganiyev Seyfettin., “1918 Şamahı soykırımı”, Bakü-2003 s.89