ESKİ TÜRKLERDE DEVLET BAŞKANLIĞI – HAKANLIK
Hakan Seçimi
Eski Türklerde Hakanlık, irsî olarak Hakan’ın sülalesinden birisine geçiyordu. Hakan olabilmek için mutlaka kut verilmiş sülaleye mensup olmak gerekiyordu. Bununla birlikte kutun verileceği sülaleye mensup olmak Hakan olmak için yeterli değildi. Çünkü aile içerisinde kime kut verileceği hususunda kesin bir ölçü yoktu. “Primogenitus” (ekberiyet) ya da “senioratus” (Hanedanın en yaşlı üyesi) gibi kurallar belirlenmemişti. Başka bir ifade ile, bütün hanedan üyeleri Hakan olma hak ve yetkisine sahiplerdi. Veliaht olma dışında, adil, yetenekli, ilim sahibi, asil, cesur ve seçimi yapacak olan beylerle iyi ilişkilerde bulunmak Hakan olmak için önemli özelliklerdi.
Kısaca eski Türklerde Hakanlık irsen intikal etmekteydi. Ancak Hakan olma belirli bir kişiye değil hanedan içerisinde en layık (idoneitas) olana nasip oluyordu. Genelde Hakan’ın çocukları arasından seçilmekle birlikte Hakan’ın çocuklarının olmaması veya küçük olmaları durumunda Hakan’ın kardeşlerinden de seçilenler oluyordu. Böylece Tanrının hanedan içerisinde en liyakatli olana Kut’u nasip ettiğine inanılıyordu.
Veliahtlık
Eski Türk Hakanlarının veliaht atadıklarını da görüyoruz. Veliaht olabilmek için hanedan içerisinden olmak da yeterli olmayıp, Hakan’ın kendi milletinden olan karılarından (Melike) dünyaya gelmiş olmak gerekiyordu. Bununla birlikte Uygurlarda ve Göktürklerin son dönemlerinde yabancı karılarından olan çocukların da veliaht ve dolayısıyla Hakan oldukları görülmektedir.
Hakan’ın birisini veliaht ataması, onun mutlaka Hakan olmasını gerektirmezdi. Beyler ve Halk başka birisini Hakan seçebilirlerdi. Ayrıca bazen de veliaht olduğu halde tahta çıkmayıp sülalenin başka bir ferdinin çıkmasını isteyenler de oluyordu. Demek ki tahta çıkmak için veliaht olmak yeterli olmayıp birçok meziyeti üzerinde barındırmayı da gerektiriyordu. Bununla birlikte veliaht olmanın ve nüfuzlu beylerin desteğini almanın Hakan olmak için önemli bir avantaj sağladığını belirtmek gerekir. Veliaht, Hakandan sonra en büyük amir durumundaydı. Orduya genelde o kumandanlık ederdi. Böylece devlet işlerinde tecrübe sahibi olurdu.
C. Seçimin Şekli
Eski Türklerde Hakan’ın, Kut’u Gök Tanrı’dan aldığına inanılmaktaydı. Ancak bu Kut verilme nasıl olmaktaydı?
Yukarıda da ifade edildiği üzere, kut verilme takdir anlamındaydı. Çünkü seçim tamamen o devirde olabilecek demokratik usullerle yapılıyordu. Hakan seçmek için Kurultay toplanıyordu. Kurultaya Beyler ve ileri gelen kişilerden başka halk da katılabiliyordu.
Kurultayda Hakan seçilen kişi, artık ülkenin meşru Hakan’ı oluyordu. Tanrı Kut’u ona nasip etmişti. Hakan seçildikten sonra cülus merasimi düzenleniyordu. Göğe çıkar gibi tahta çıkma töreni denilen bu tören şu şekilde cereyan ediyordu: Hakan, keçe üzerine oturtuluyor ve dokuz defa döndürülüyor, her dönüşte halkı selamlıyor, sonuçta dokuzuncu semadaki tanrının yanına ulaştığına inanılıyordu. Muhtemelen bu törenin devamı olarak beyler, vezirlerle bir araya gelip saray ortasına bir siyah keçe döşeyip Hakan’ı getirip keçenin üzerine oturtuyorlardı. Beyaz elbise içindeki beyler, yeni Hakan’a bağlılıklarını “Yukarıda güneşe bak, bâki olan tanrıyı itiraf eyle. Sen onun gölgesisin. Kendi tedbirini onun muradına uydur. Aksi halde sana sadece bu siyah keçe kalır” şeklinde bildiriyorlardı. Sonra kırmızı elbiseler giyip başlarına birer sorguç (kotuz) takıyor ve Hakan’a taç giydiriyorlardı.
Bunun ardından Hakan’a yemin ettirildiğini görüyoruz. Buna göre, seçilen Hakan’ın boynu ipek bir kaytanla sıkılıyor ve kaç yıl kağan olarak kalacağı soruluyordu. Bu bir nevi hizmet isteme andı olarak değerlendirilmektedir.
D. Zorla Ele Geçirme
Eski Türklerde Hakanlığın zorla ele geçirilmesine de rastlanırdı. Bazen Hakanlar, zayıf düşmeleri, memleketi iyi yönetememeleri sonucunda azlediliyor ve yerlerine aynı hanedandan başka birisi seçiliyordu. Fakat azledilen Hakanlar, kendi taraftarları ile isyan edip, tekrar Hakanlığ’ı elde etmeye çalıştıkları da oluyordu. Bu karışıklığı fırsat bilen Beylerden bazıları her iki Hakanı ve sülalelerini ortadan kaldırarak, kutun kendi sülalelerine verildiğini belirtip Hakanlığı zorla ele geçiriyorlardı. Fakat Hakanlığ’ı bu şekilde elde etmiş olanlara gâsıp gözüyle bakıldığından bu saltanat uzun ömürlü olmuyordu.