Türk Halklarının Tarihi: Türkçülük ve Tengrizmin Kesişiminde Bir Ruh Arayışı
Aktif, Milliyetçi Genç Solmaz İsgenderli: Türk Halklarının Tarihi: Türkçülük ve Tengrizmin Kesişiminde Bir Ruh Arayışı
Türk halklarının tarihi yalnızca siyasi ve kültürel gelişmelerle değil, aynı zamanda onların manevi dünyasını şekillendiren inanç sistemleriyle de zengindir. Bu manevi dünyayı derinlemesine anlamak için Türkçülük ideolojisi ile kadim Türk inancı olan Tengrizmin kesişim noktasına bakmak büyük önem taşır.
Türkçülük – bir millet olarak Türk halkının birliğini, dilini, kültürünü ve tarihini ön plana çıkaran bir ideolojiyse, Tengrizm – Türk topluluklarının eskiden beri bağlı olduğu doğal ve ruhani değerleri yansıtan bir inanç sistemidir.
Türkçülüğün Mahiyeti ve İdeolojik Temelleri
Türkçülük; Türk dilli halkların ortak aidiyet hissine dayanan, onların kültürel, tarihî ve dil birliğini vurgulayan millî bir ideolojidir. Bu ideoloji sadece siyasi bir birlik amacı gütmez, aynı zamanda ortak kültürel değerlerin korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını hedefler. Türkçülüğün temel prensipleri; dil birliği, tarih birliği, örf ve âdet benzerliği ile ortak manevi değerlere dayalıdır.
Türkçülük kendini sadece modern bir ideoloji olarak değil, aynı zamanda Türklerin kadim tarihinden gelen bir öz bilincin devamı olarak sunar. Bu yönüyle Türkçülük yalnızca çağdaş bir düşünce değil, aynı zamanda eski Türklerin inanç sistemlerinden – özellikle Tengrizmden – izler taşıyan bir anlayıştır. Çünkü Türk milletinin ruhu, onların ilk dünya görüşünden, göğe ve doğaya olan saygılarından doğmuştur.
Tengrizm: Türk Ruhunun Gökyüzüyle DiyaloğuTengrizm – bu, Türkün göğe bakarak kendi varlığını idrak ettiği, sessizlik içinde Tanrı’yla konuştuğu kadim bir inançtır. Bu inançta ne ibadet evleri vardı ne de kutsal kitaplarda yazılı kurallar. Tengrizm, Türkün kendi yüreğinde taşıdığı kâinatın sesidir – dağların ihtişamında, suyun akışında, rüzgârın fısıltısında hissedilen bir Tanrı nefesidir.
Tengri – Göktanrı, yegâne yaratıcı ve hükümran bir güçtür. Görünmezdir, ama her yerde hissedilir. Tengri ne zulmeder ne de ödül vaat eder. O, insanı yaratır, dünyaya bırakır ve ona “kut” – ruhsal bir güç verir. Her insanın kut’u onun içindeki ışıktır. İnsan bu ışığı temiz tuttuğu sürece Tanrı’ya yakın olur. Eğer kut kirlenirse, insan da yolunu şaşırır.
Tengrizm, dualarla değil, doğayla temasla yaşanırdı. Kadim Türk insanı için dağ – Tanrı’nın tahtı, gök – onun yüzüydü. Su – ruhsal saflığın sembolü, ağaç – yaşamla ölüm arasında bir köprüydü. İnsan, yerin ve göğün ruhlarıyla konuşabilen şamanların rehberliğinde, atalarının ruhuna saygıyla yaşanan bir kâinat sistemine inanırdı.
Tengrizm’de insan evrenin bir parçası değil – evrenin kendisi olarak görülürdü. Her insanın bir görevi vardı: adil yaşamak, kendi boyuna ve doğaya zarar vermemek, öldükten sonra ataların ruhları arasına onurla katılmak. Ölüm bir son değil, ruhun başka bir âleme geçişiydi. En büyük günah – doğaya, insanlığa ve kendi kut’una ihanet etmekti. Bu inanç, Türkün ahlâk sistemini şekillendirirdi: yalan söylememek, söze sadakat, misafirperverlik, mertlik ve ataların adını yüceltmek.
Tüm bu anlayışlar yalnızca dinî değil, aynı zamanda etnik kimliği, dünya görüşünü ve ahlâkî davranışı şekillendirirdi. Bu anlamda Tengrizm, Türkçülüğün hafızasında unutulmuş ama köklerinden kopmayan bir ses gibi yaşamaya devam eder. Onun izi Türk destanlarında, masallarında, kahraman tiplerinde, hatta dilimizin derinliklerinde yaşamaktadır.
Türkçülük ve Tengrizm: İki Ruh Sütunu
Türkçülük ve Tengrizm – biri ideoloji, diğeri inanç sistemi olsa da – her ikisi de Türk kimliğini, hafızasını ve ruhunu şekillendiren iki temel sütundur. Türkçülük, çağdaş dönemde millî uyanışın, kültürel dirilişin adı olduğu gibi, Tengrizm de bu ruhun kadim sesine, gökle kurulan diyaloğa dönüşmüştür.
Türkçülük ideolojisi halkın tarihî köklerine dayanmadıkça yalnızca siyasî ve kültürel bir hareket olamaz. İşte bu noktada Tengrizm, bu ideolojinin manevi zeminini, ahlaki ve felsefi temellerini sunar. Türkler için Tanrı yalnızca bir varlık değil, aynı zamanda kâinatın düzeni, insanın içindeki adalet, ahlak ve sorumluluk duygusudur. Bu anlayışlar günümüzde de Türkçülük düşüncesinde yaşamaya devam etmektedir.
Günümüz Türk genci için bu değerler sadece geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda geleceğin mayası olmalıdır. Türkçülük ve Tengrizm birlikte yaşadıkça, Türk ruhu gökyüzünün altında başı dik, yere sağlam basarak ama göğe bakarak yaşamaya devam edecektir.
Solmaz İsgenderli
Aktif, Milliyetçi Genç