Doğu Türkistan Sürgündeki Başbakan İsmail Cengiz: Bağımsız olmak ve hür yaşamak için bedel ödemek gerekir
Sürgündeki Başbakan İsmail Cengiz:
BAĞIMSIZLIK İÇİN BEDEL ÖDEMEK GEREKİR
12 Kasım tarihi, Doğu Türkistan halkının “Cumhuriyet Bayramı” olarak bir bayram havası içinde coşku ile kutlaması gereken bir gündür. Ancak 1933’de Kaşgar’da ve 1944’de Gulca’da kurulan her iki Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin yıkılışı ve sonrasında 1949’da Doğu Türkistan’ın işgal edilmesinden itibaren günümüze kadar geçen her bir gün matem havası içinde geçmiştir. İşgalden günümüze kadar geçen 73 yıl içinde standart insan haklarından mahrum yaşamaya mahkum edilen Doğu Türkistan özellikle 2017 yılından sonra kurulan toplama ve ceza kampları ile adeta açık hava hapishanesine çevrilmiştir. Gerçekten de Doğu Türkistan’da 30 milyonu aşkın insan hür dünyanın gözü önünde yok edilme tehdidi altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu sebepledir ki, hür dünyaya kaçan bizler, “Doğu Türkistan Cumhuriyetleri Günü”nü bir bayram olarak coşku içinde kutlama imkanına sahip olamadık maalesef.
Günümüzdeki asıl sorun; Doğu Türkistan Cumhuriyetleri’nin bir bayram havası içinde kutlanmaması değildir. Asıl sorun; 89 yıl önce Kaşgar’da veya 78 yıl önce Gulca’da verilen bağımsızlık mücadelesine layık milli bir direnişin diasporada sergilenmemiş olmasıdır.
Doğu Türkistan halkının 73 yıldır diasporada sürdürdüğü Çin karşıtı mücadelenin bağımsızlık ve özgürlük yolunda yeterli olduğunu da söylemek mümkün değildir.
Bu tespitimiz;
Birincisi; Doğu Türkistan halkının bağımsız ve hür yaşama arzu ve iradesinin yeterli olmadığını ortaya koymaktadır.
İkincisi; hür dünyada yaşayan 3 milyon civarındaki Doğu Türkistan halkının, Doğu Türkistan’ı işgalden kurtarmaya hazır olmadığını veya bağımsız yaşamaya inanmadıklarını göstermektedir.
Her iki tespitimiz üzücü olmakla birlikte, Doğu Türkistan’ın bağımsız olma şart ve zemininin henüz oluşmadığı hakikatini de görmemiz gerekmektedir.
Davaya sulandıran, doğru dürüst Türkçe ya da İngilizce konuşmayı veya yazmayı dahi bilmeyen “cahiller”, davayı itibarsızlaştırmak için piyasaya sürülen “soytarılar”, kendi halkına her türlü hakareti yapabilen “sözde dava adamları”, millete hizmet eden liderlerine her türlü hakareti yapabilen “münafıklar”, Çin’e hizmet etmeyi sürdüren “hainler ve mankurtlar”, Çin’den yüksek özerklik beklentisi içinde olan “mandacılar”, Milliyetçi Çin’den ümit bekleyip yalakalık yapan “Çin seviciler”; NED’ciler, Soroscu’lar; sürgündeki Tibet Başbakanını itiraf ederken kendi sürgün hükümeti Başbakanının adını söylemekten kaçınan kendinden utananlar, T.C. vatandaşlığın para ile pazarlanmasına göz yumanlar ortalıkta cirit atarken ve tüm bu sergilenen rezaletleri görmeyen, duymayan, bilmeyen-konuşmayan hür dünyadaki 3 milyona yakın Doğu Türkistanlı artık üç maymunu oynamaktan vaz geçmeli, bağımsızlık ve özgürlük yolunda yapılması gereken ciddi adımları atmalıdır.
Bunun için de öncelikle yukarıda sıfatları belirtilen münafıklar bu milli davadan temizlenerek uzaklaştırılmalıdır. Sonrasında tek bir çatı altında, tek bir güç etrafında milli birlik ve dayanışma sergilenmelidir. Bu iki önemli adımdan sonra atılacak olan üçüncü adım, hiç durmaksızın işgalci Çin’e karşı her yerde, her şekilde savaş vermektir…
Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için top-yekün milli seferberliğe hazırlanma vakti gelmiştir.
Unutmayalım, bağımsız olmak ve hür yaşamak için bedel ödemek gerekir…
Ve yine unutmayalım ki; bedelini ödemediğimiz hiçbir zafer bizim değildir..
DOĞU TÜRKİSTAN SÜRGÜN HÜKÜMETİ
BAŞBAKANLIK OFİSİ – İSTANBUL