YAAA ESAT EFENDİ.! BAK SENDE MÜLTECİ DURUMUNA DÜŞTÜN.
YAAA ESAT EFENDİ.! BAK SENDE MÜLTECİ DURUMUNA DÜŞTÜN.
SENİN GİBİLER İÇİN ŞAİR NABİ NE DER:
İktidar, makam ve para hırsına doymayanlar için Urfalı Şair NABİ’de yüzyıllar önce Vezir-i Azam Çorlu’lu Ali Paşa için ne de güzel söylemiş;
“Çokta mağrur olma kim meyhaney-i ikbâlde,
Biz hezârâni mest-i mağrurun humârını görmüşüz.!”
Gençlik yıllarımızdan beri biliriz ki;
İkbâl meyhanesinde nara atanların sabah uyandıklarında nasıl “TEPETAKLAK” gittiklerine çok şahit olmuşuzdur.
KİBİR…Kendini beğenme ve
bir nevi hastalık belirtisidir.
Bu ya aşağılık duygusu denilen
bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü veya cehaletin, aldanmanın bir sonucudur.
Kibir ve gurur..Kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin tezahürüdür.
Demokrasi saygı ve tahammül sistemidir… Bundan nasibini alamayanların üslubu hastalıklıdır.
Hz. Pir Mesnevi’de der ki;
“İKİ ŞEY MÜHİMDİR…
*Birincisi Okyanus gibi bol
HAYSİYET,
*İkincisi elif gibi dimdik
ŞAHSİYET.!”
Ancak bu özellik makam ve para hırsı doruk noktasında olan Devrik Esat’ta nerdeeee!!
Irmak kenarında bir adam oltayla balık tutuyordu.
Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu adamla ilgilendi ve ona;
-Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim” dedi.
Biraz sonra oltaya takıla takıla
delik bir göz kemiği takıldı. Hükümdar balıkçıya;
-Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı diyerek alıp sarayına götürdü.
Saraya varınca adamlarına balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığında altın vermelerini emretti.
Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesinede altın koymaya başladılar.
Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama çukurlu göz kemiği yerinden oynamıyordu.
Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli altını koydular kemik “bana mısın” demedi.
Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu-taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu.
Bunda bir sır olduğunu anladılar.
Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kişi kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu;
-Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz. Ama bir avuç toprak bunu doyurur.
Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve çukurlu göz kemiği yukarı kalkıverdi.
Gençlik yıllarımızdan beri,
Teşkilat terbiyemizden dolayı önce olayları sakince izleyip ve büyük fotoğrafı çekerek deriz ki:
Allah’tan korkmayan, Resulünden utanmayan bu mezhepci, merhametsiz, Ayı
İvan yani Rus sevdalısı, doymaz bilmez, laf anlamaz, maddi hırslı insanların yapmayacağı kötülük yoktur.
Kadın ve erkek hapishaneler boşalınca orada yapılan zulümler anlatılınca insanın kanını donduruyor.
Unutmayalım ki;
“Zulümle abat olanın akıbeti berbat olur.” Cenab-ı Allah’ın değişmez düzenine karşı gelenler, beklemedikleri bir şekilde mağlup olup, büyük bir gürültüyle yıkılacaklardır!
Zorla, baskı ve zulümle iktidar bolan kimselere, o gün karşı çıkılmasa bile 8 Aralık’daki gibi günün birinde mutlaka sahibinin başına bir felâket getirecektir, getirir!
Komşumuz Suriye’ni devrik başkanı ve babasının bize dost olmadıklarını, dürüst olmadıklarını, Türkiye’de bölücü pkk terör örgütüne 40 senedir destek verdiklerini unutmayalım.
ESET’li Suriye devlet yapısı İslam Dünyasına en az VAHHABİLER kadar ihanet eden bir devlet ve güruh-u ailedir!
Bir mezhep düşünün ki tüm inancını aynı İran gibi “SAHABELERE SÖVMEK” üzerine oturtmuş ve ümmetin başına büyük bela!.
Yavuz Sultan Selim Cihan İmparatorluğu kurmak için yola çıktığında:
-Önce bu sapıkları tepelemiş,
-Sonra Halifeliği devralmak için
Mısır yolunu tutmuştu…
Yaaa işte böyle Esat Efendi…
“-Kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş” Bak sende Moskova’da ailecek MÜLTECİ durumuna düştün…
Ne de güzel buyurmuş Peygamber Efendimiz(S.A.V);
“-İncittiğiniz insanın ve kırdığınız gönlün bedduasından korkun.”
“-Mazlumun bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.”
9 Aralık 2024
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK