ULUSLAR ARASI CEZA MAHKEMESİ International Criminal Court / ICC
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), uluslararası ceza hukuku kapsamında 1998 yılında 7 ret oyuna karşılık 21 çekimser ve 120 ülkenin kabul oyu ile kurulmuştur. Devlet sorumluları tarafından işlenebilecek en ağır suçlar olan; soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarını soruşturmak, incelemek ve karar vermek üzere kurulan uluslar üstü daimi ve bağımsız bir yargı organıdır. Mahkemenin orijinal İngilizce adı, “International Criminal Court (ICC)’dur. Mahkemenin daimi merkezi Hollanda’daki La Haye kentindedir.(1)
İnsanlığa karşı işlenen soykırım, işkence, yok etme, savaş suçları ve saldırı suçları gibi en ağır suçların faillerinin cezalandırılmasını isteyen ülkeler, olabilecek insanlık suçlarını soruşturmak, yargılamak ve cezalandırmak için UCM’ne yargı yetkisi verilmiştir.
Mahkemenin kuruluşuna karşı çıkan 7 ülkeden biri Çin Halk Cumhuriyeti diğeri ise İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Çekimser oy kullanan ülkelerden biri Türkiye’dir. Bu ülkeler izin vermediği sürece UCM’nin bu ülkeden işlenen suçlarla ilgili karar alması oldukça zor görünmektedir.
MAHKEMENİN KURULUŞ NEDENİ
UCM; aşağıdaki amaçlara hizmet etmek için kurulmuştur:
· Uluslararası hukukta tanımlanmış ağır suçlar işlemeyi planlayan kişilere karşı engelleyici, caydırıcı bir rol oynamak için kurulmuştur.
· İnsanlık suçlarının sorumlularını mahkeme önüne getirmek için hukuken birinci derecede sorumlu durumunda olan ulusal savcıları harekete geçirmek için kurulmuştur.
· Böylece ülkelerinde mağdur duruma düşen şahıs, aile ve etnik grupların, cemaatlerin, adalet ile gerçeğe ulaşma ve uzlaşma sürecine başlama şansına sahip olmalarını sağlamak için kurulmuştur.
· Söz konusu suçlarda cezasızlığın sona erdirilmesini ve adil ve doğru kararlar verilmesini sağlamak için kurulmuştur.
MAHKEMEDE KİMLER YARGILANIR?
UCM’nin kuruluş amaçlarına bakıldığında görülen gerçek şudur: UCM, devletleri yargılayamaz! UCM’de kişi sorumluluğu ilkesi esastır ve yalnızca gerçek kişiler yargılanabilir. Bu durumun temel nedeni, devletin tüzel kişiliğinin yargılanamaz, yargılansa bile bir ceza ile karşılaşamaz oluşundan kaynaklanır.
Bu durumda, mahkemenin yargılama yetkisine giren suçların işlendiği iddia edildiğinde, bu suçları işleyen gerçek kişilere dava açılacaktır… Bu gerçek kişiler, bizzat suçu işleyenden suç işlenmesi emri verene kadar; en alt düzeyde suça iştirak edenden, en üst düzey Devlet görevlilerine, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı’na kadar uzanabilir.
- Ancak gerek görülürse, Mahkeme ilgili devlette “alan ofisi” açılabilir. Hatta BM tarafından gerek görülürse, mahkemenin görevlerini aynen yürütme yetkisinin verildiği “özel ceza mahkemeleri” kurulabilir. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, yenilen devletlerden Almanya için Nürnberg’de ve Japonya için de Tokyo’da özel askeri mahkemelerin kurulduğu gibi. Ayrıca eski Yugoslavya topraklarında yaşanan vahşete kayıtsız kalamayan Batı, işlenen suçların yargılanması için geçici (ad hoc) nitelikte bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmasına karar verilmiştir. Aynı şekilde 1994 yılında, Afrika’da, Ruanda’da başlayan etnik kökenli kıyım çerçevesinde işlenen soykırım suçlarını yargılamak için ad hoc niteliğinde geçici bir mahkeme kurulmuştur.Ancak belirtmek gerekir ki, kurulan bu ik mahkemenin yetkileri, yalnızca soruşturdukları olayla sınırlıdır; yani dünyanın başka bir yerinde başka bir zamanda gerçekleştirilecek benzer eylemleri yargılayamazlar.
MAHKEMENİN YARGILAMA YETKİSİ
Mahkemenin yargılama yetkisi; savcı ve hakimlerin göreve başladığı 1 Temmuz 2002 tarihi olup, bu tarihten sonraki olaylara bakar, bu tarihten önceki belirlenen suçlar UCM’de yargılanamaz. Mahkemenin kurulmasını sağlayan “Roma Statüsü Sözleşmesi”ne sonradan taraf olan bir devlet ise, taraf olduğu tarih itibariyle yargılama yetkisi devreye girer.
Ancak, Ulusal mahkemeler, yargılanan suçlar konusunda suçluları her zaman yargılama yetkisine sahip oldukları gibi, UCM de, egemen bir devletin yargılama yetkisini asla elinde alamaz. UCM; sadece isnat edilen suçlarla ilgili ulusal mahkemeler yargılama konusunda isteksiz veya görevini ifa edemez ise, “tamamlayıcılık” ilkesi çerçevesinde yargılamaya dahil olabilir. Örneğin; Hükümetler kendi vatandaşlarına –özellikle bu kişiler yüksek mevkideyseler– soruşturma açmak konusunda isteksiz olabilirler veya iç çatışma sonucu Suriye’de olduğu gibi ceza mahkemesi sisteminin çöktüğü yerlerde bu tür suçlarla ilgilenebilecek yetkili bir mahkeme bulunmayabilir. İşte bu gibi durumlarda “tamamlayıcılık ilkesi” devreye girer ve yargılama yetkisi söz konusu olabilir.
Özetle ifade etmek gerekirse; UCM’nin yargılama yetkisi ikincil konumdadır, birincil yargılama yetkisi her zaman ilgili devlettedir. UCM, adeta ilgili devlete “düzgün bir yargılama yap, ama sen yapamazsan ben yaparım” demektedir.
MAHKEME’NİN DAVA AÇMA ŞEKLİ
Uluslararası Ceza Mahkemesi UCM;
- İşlenen suçlar, sözleşmeye taraf olan devletin sınırları içinde işlenirse dava açılır.
- İşlenen suçlar, sözleşmeye taraf olan devletin vatandaşı tarafından işlenirse dava açılır.
- Sözleşmeye taraf olmayan bir devlet, UCM’nin yargılama yetkisini kabul ettiğine dair resmi bildirimde bulunduğunda işlenen suçlarla ilgili soruşturma açılır.
- İstisnai olarak, işlenen suçların uluslararası barış ve güvenliğin tehdit veya ihlal ettiğine kanaat getirildiğinde BM Güvenlik Konseyi’nin durumu uygun şekilde mahkemeye gönderdiğinde mahkeme yargılama yetkisini kullanarak dava açabilir.
MAHKEMEDEN DAVA AÇMA YETKİSİ KİM DE?
UCM 3 farklı yöntemle kendisine görüşülmesi için müracaat edilen dava dosyalarının gelmesine izin vermiştir. Buna göre;
- Mahkeme savcısı, mahkemenin söz konusu suçu ya da bireyleri yargılama yetkisi varsa; mağdur ya da ailesini de içerecek şekilde herhangi bir kaynaktan gelen bilgiye dayanarak, işlenmiş bir ya da birden fazla suçun söz konusu olduğu bir durum hakkında soruşturma başlatabilir.
- UCM’ni onaylayan devletler, mahkeme yargılama yetkisinE haizse, işlenen bir veya birden fazla suçun soruşturulması için savcıdan talepte bulunabilirler.
- BM Güvenlik Konseyi, işlenen suçun bir veya birden fazla olduğu bir durumu soruşturması için savcıdan talepte bulunabilir. 1nci ve 2nci yöntemlerin tersine, suçlar; Roma Statüsü’nü yani Mahkemenin kuruluşunu onaylamayan bir devletin topraklarında vuku bulmuş veya böyle bir devlet vatandaşı tarafından işlenmiş olsa bile BM Güvenlik Konseyi olayı savcıya bildirdiği zaman UCM yargı yetkisine sahip olacaktır.
MAHKEMEDE SİYASİ YÖNLENDİRME VE SAVCI’NIN ROLÜ
Mahkemede müracaat edilen dosya hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına veya soruşturması tamamlanan dosya ile ilgili davanın açılıp açılmayacağına karar vermek, devletlerin ya da BM Güvenlik Konseyi’nin değil, UCM Savcısının takdirine bağlıdır. Bu nedenle UCM Savcısı, bir anlamda, şartları uygunsa herkes hakkında dava açabileceği için “dünyanın en güçlü adamı” tamlamasıyla anılmaktadır.
Burada merak edilen ve cevaplandırılması gereken soru, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının ve yargıçlarının siyasi baskılardan etkilenip etkilenmeyeceğidir. Yani bir ülke, düşman olduğu bir ülkenin yargılanarak cezalandırılması için siyasi, ekonomik gücünü Mahkeme üzerinde kullanarak, Mahkemenin kendi isteği doğrultusunda karar almasını sağlayabilir mi? Bu sorunun cevabını uluslararası hukukçular “kesinlikle hayır” olarak cevap vermektedir.
Mahkemede gerçekten Savcı’nın etkin rolü vardır. BM Güvenlik Konseyi veya ülkeler Mahkemeye başvursalar dahi, dava açılabilmesi için Savcı’nın kararı gereklidir. Soruşturma ve kovuşturma açmak da Savcı’nın inisiyatifindedir. Dolayısıyla Savcı’nın siyasi, ekonomik baskılar, tacizler ve tehditler altında kalmaması için, Savcı’nın seçiminde gerçekten de özel itina gösterilir.
Savcı, soruşturmada ve ceza davalarında geniş bir pratik deneyime sahip ve yüksek bir ahlaki karakterde ve yetkin hukuk insanları arasından seçilir. Savcılık makamı, bağımsız davranmakla mükelleftir. Savcı, hem soruşturma açmak hem de kovuşturma başlatmak için Mahkemenin “Ön Dava Dairesi”nden izin talep etmek durumundadır ve devletler de Savcı’nın bu talebine itiraz etme hakkına sahiptirler. Her iki tarafın taleplerinin de onaylama hakkı Mahkeme yargıçlarına bırakılmıştır. Böylece “çoklu kontrol sistemi” ile Savcı’nın bağımsız çalışması ve kontrolü sağlanmıştır.
MAHKEMEDE YARGILANACAK DÖRT ANA SUÇ
Mahkemenin yargılayabileceği dört ana suç vardır. Bunlar sırasıyla;
- Saldırı suçu,
- Soykırım suçu
- İnsanlığa karşı suçlar ve
- Savaş suçları
Bu suçların dışında bir suçu Mahkemenin yargılaması mümkün değildir..
SALDIRI SUÇU
“Saldırı Suçu”ndan kastedilen “ülkelere yönelik askeri darbe veya terörist saldırılar” akla geldiğinden ülkeler arasında çıkar çatışmaları bu suçun tanımlanmasını geciktirmiş ancak 2010’da ortak bir tanıma ulaşılmış, 2017’ye de bu karar ötelenmiştir.
Ortak tanımlamaya göre “saldırı suçu”, bir Devletin siyasi veya askeri eylemlerini etkili biçimde kontrol edebilme veya yönetebilme konumunda bulunan bir kimse tarafından, karakteri, ağırlığı ve boyutu itibariyle Birleşmiş Milletler Şartı’nı açıkça ihlal eden bir saldırı fiilinin planlanması, hazırlanması, başlatılması veya icrasını ifade eder.
SOYKIRIM SUÇU
“Soykırım/Genocide suçu”; etnik, dini, ulusal ya da ırksal bir grubun tamamını veya bir kısmını yok etmeyi amaçlayan ve sözleşmede belirtilen birtakım eylemleri ifade eder. Bu yok etme maksadı soykırımı diğer insanlık karşıtı suçlardan ayırır.
Ülkeler; 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanan soykırım suçunu aynen benimseyerek yargılama yetkisini Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne vermiştir. Bu tanımlama, uluslararası örf ve adet hukukunun emredici bir parçası olarak (jus cogens) kabul edilmiştir; bu nedenle Soykırım Sözleşmesini onaylamış olsun olmasın, tüm devletler için bağlayıcıdır. Ruanda ve Eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Statüleri de Soykırım Sözleşmesiyle aynı tanımlamayı kullanmışlardır.
Ayrıca şu hususu da açıklamak gerekir ki; Soykırım suçunun oluşması için bir grubun tamamen ya da bir bölümünün yok edilmesi gerekmez. Suçun oluşabilmesi için herhangi bir sayı şartı da yoktur. Önemli olan soykırım amacını taşımaktır. Bu amaç ile hareket edilmişse, örneğin bir tek kişinin öldürülmesi bile soykırım suçunu oluşturabilir; yeter ki soykırım kastı ispatlanabilsin.
UCM, yalnızca gerçek kişileri yargılar. Hangi mevkide olursa olsun herkes soykırım suçuyla yargılanabilir. Bu demektir ki, sadece soykırımı planlayan ve yapılmasını emreden bir devlet başkanı ya da hükümet bakanı değil suçu işleyen sıradan bir asker veya işlenmesine göz yumarak katılan kapı komşusu da soykırım suçunun faili olabilir. Mahkeme, bir üstün emirlerine uymuş olmayı soykırım suçlamasına karşı yasal bir savunma nedeni olarak kabul etmez. Çünkü genel bir ceza hukuku kuralı olarak konusu suç olan emir verilemez, verilse bile yerine getirilemez.
SOYKIRIM SUÇUNU OLUŞTURAN 5 EYLEM
Kuruluş sözleşmesinin 6.maddesine göre aşağıda sıralanan beş eylem, ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen ya da kısmen yok etmek kastıyla işlenirse soykırım suçunu oluşturur:
- Etnik veya muhalif bir grubun üyelerinin öldürülmesi
- Etnik veya muhalif bir grubun üyelerinin ciddi bedensel veya zihinsel zarara uğratılması
- Etnik veya muhalif bir grubun yaşam koşullarının, üyelerine fiziksel zarar verilmesi amacıyla bilerek zorlaştırılması
- Azınlık veya etnik bir grup içinde yeni doğumları önlemeyi amaçlayan “doğum yasağı”, “zorunlu kürtaj” benzeri önlemler alınması
- Azınlık veya etnik ya da muhalif bir grubun çocuklarının ailelerinin rızası alınmaksızın zorla başka bir gruba ya da başka bir yere aktarılması.
…gibi eylemler uluslararası hukuka göre soykırımı/genocide’yi oluşturan eylemlerdir. Uluslararası Ceza Mahkemesi de, bu eylemleri yargılayabilen uluslararası tek mekanizmadır.
İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
Mahkemede yargılanacak dört ana suçtan biri olan “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar” kavramından kastedilen suçlar; tasarlanmış cinayet benzeri eylemler, sistematik saldırılar, zorla sınır dışı veya zorla yerinden etmek, sivil bir nüfusa eziyet etmek, Devlet veya bir organizasyona bağlı olarak mesela ölüm mangaları aracılığı ile sivillere yönelik eylemlerde bulunmak; aynı zamanda hükümetle hiçbir bağlantısı olmasa da asi gruplar veya silahlı muhalif örgütlerin politikalarına uygun olarak işlenen suçlardır.
Aşağıdaki 11 eylem türü, “İnsanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamında değerlendirilmiştir:
- Cinayet : Kasıtlı ve planlı öldürme
- Soykırım : Geniş ölçüde bir grup mensuplarına yönetilen planlı öldürme; nüfusun bir bölümünün kasıtlı olarak yok edilmesine neden olma veya bir grubu yiyecek ya da tıbbi bakımdan yoksun bırakmak
- Köleleştirme : Bir şahıs üzerinde egemenlik, sahip olma gücünü uygulama, insanları mankurtlaştırma; bu kişilerin özellikle de kadınların ve çocukların ayni ve nakdi değerler karşılığında alınıp satılması
- Nüfusun sınır dışı edilmesi veya zora dayanarak başka bir yere aktarılması : İnsanları, uluslararası hukuk kapsamında izin verilen bir temel olmaksızın, kanunen mevcut bulundukları bir alanı terk etmeye zorlamak; sınır dışı etmek ulusal sınırların karşı tarafına geçirmeyi ve zora dayanarak ulusal sınırlar içinde meydana gelen aktarılmaları da içerir.
- Kasıtlı Hapis : Fiziksel Özgürlüğün Ciddi şekilde Kısıtlanması
- İşkence : Gözaltında ya da sanıklar kontrol altındayken bir kişiye yönelik ciddi fiziksel ya da zihinsel acıya ya da ızdıraba kasıtlı olarak neden olmak.
- Tecavüz ve Cinsel Şiddet : Tecavüz, cinsel kölelik, zorla fuhuş, zorla hamile bırakma, tecrit uygulamak, ya da benzer nitelikli önemi olan cinsel şiddetin herhangi bir biçimi
- Herhangi bir Gruba veya Topluluğa Ayrımcı Yaklaşım ve Zulmetmek : Uluslararası hukuk kapsamında evrensel bir şekilde yasaklanmış, belirlenebilir herhangi bir guruba ya da topluluğa karşı politik, ırksal, ulusal, etnik, dinsel, toplumsal cinsiyet ya da başka bir temel üzerinde zulmetmek: Grubun ya da topluluğun kimliği nedeniyle uluslararası hukuka aykırı olarak temel haklarından kasıtlı ve ciddi bir şekilde mahrum edilmesi ve insanlığa karşı bir suç, savaş suçu ya da soykırım oluşturan bazı diğer eylemlerle bağlantılı olmak.
- Kaybetme Uygulaması : Bir devletin ya da politik bir organizasyonun yetkisi, ittifakı ya da işbirliği ile doğrudan bu yolla kişilerin tutuklanması, göz altına alınması veya kaçırılması, kaybolan kişilerin akıbetleri hakkında talep edilen bilginin reddedilmesi, kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması
- Irk Ayrımcılığı Suçu : Etnik bir grubun herhangi bir diğer ırksal grup üzerindeki yönetimini devam ettirme kastı ile uygulanan sistematik baskı ve egemenliğin kurumsallaştırıldığı bir yönetim bağlamında yapılan insanlık dışı eylemler…
- Vücuda Yönelik Zarar Veren Zihinsel, Fiziksel Eylemler : İnsanların büyük ızdırap yaşamasına neden olacak; vücuda ya da zihinsel ve fiziksel sağlığa yönelik ciddi zarar verecek kasıtlı yapılan insanlık dışı eylemler…
SAVAŞ SUÇLARI
UCM’nde yargılanacak dördüncü ana suç olan “Savaş Suçları” kategorisinde ele alınan suçlamalar; yaralı askerler, deniz kazasına uğrayan denizciler, savaş esirleri ve işgal altındaki topraklardaki siviller de dâhil olmak üzere Cenevre Sözleşmesi tarafından korunan kişilere karşı işlenen kasten öldürme, biyolojik deneyler yapmayı da kapsayan işkence ya da insanlık dışı muamele, kasten dayanılmaz acıya maruz bırakma ya da vücuda veya sağlığa ciddi zarar verme; kanunsuz ve nedensiz bir şekilde ve askeri zorunluluklarla özel ve kamu mülklerini geniş çapta tahrip etme ve el koyma; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri düşman devletin silahlı kuvvetlerinde hizmet vermeye zorlama; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri adil ve kurallara uygun yargılanma hakkından kasıtlı olarak mahrum bırakma; hukuk dışı bir şekilde sınır dışı ya da transfer etme ya da kanundışı bir şekilde hapsetme ve rehin alma eylemleridir.
Bunların dışında;
–Doğrudan sivil nüfusa, sivil eşyalarına, insani yardıma ya da barış koruyucu misyonların bulunduğu yerlere aşırı bir şekilde sivil hedeflere yönelik saldırılarda bulunmak
–Teslim olmuş askerleri öldürmek, uzuvlarına eziyet etmek ve yaralamak, sivil insanları kalkan olarak kullanmak, 15 yaşından küçük çocukları çatışmalarda aktif şekilde kullanmak
–Esir alınmayacağını bildirmek, yağmalamak, zehirli gaz veya yasaklanmış silahları kullanmak,
–İşgalciler tarafından işgal ettikleri topraklara kendi sivil nüfuslarının dolaylı olarak ya da doğrudan transferi ya da işgal edilen toprakların nüfusunun tamamının veya bir parçasının sınır dışı edilmesi ya da transferi gibi eylemler de “savaş suçları” kapsamında yargılanacak suçlardır.
MAHKEMENİN DEVLETLERLE İŞ BİRLİĞİ
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), ulusal mahkemelerden farklı olarak, bir devletin ceza hukuku sisteminin çökmesi örneğindeki gibi olağanüstü durumlarda sınırlı bir soruşturma yetkisi hariç, doğrudan bir icra gücüne sahip değildir. Mahkeme tutuklama emirleri icra edemez, ev ya da binaları arayamaz ya da tanıkları mahkemede hazır bulunmaya zorlayamaz, çünkü mahkemenin bir kolluk kuvveti ya da icra mekanizması yoktur. UCM, eğer devletlerin bu türden faaliyetleri yerine getirilmesi için iradesi ve rızası yoksa, yargılamanın icrasına yönelik bu faaliyetlerin yerine getirilmesi için ulusal yetkililere bağımlı olacaktır. Bu yüzden, soruşturmanın açılmasından hükmün icrasına kadar, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile taraf ülkeler arasında eksiksiz işbirliği yapmasında fayda vardır. Ve bu sözleşmenin 86ncı maddesinde belirtilmiştir. Aksi halde Devletler işbirliği yapmazsa UCM çalışamaz. Sözleşmeye taraf olmayan ülkelerin UCM ile işbirliği yapma zorunluluğu da yoktur.
Sözleşmeye taraf devlet Mahkeme Savcısına, Mahkemenin yargı yetkisine giren suçlarla ilgili kişi/kişilerin yargılanıp yargılanmayacağı hususunun soruşturulmasını talep eder (2). Savcı, gelen dosyada iddia edilen suçlamaların doğruluğunu her türlü kaynaktan araştırarak, eğer dava, Mahkemenin yargı yetkisine giriyor görünüyorsa (3), soruşturmayı başlatma yetkisini verebilir.
Mahkemenin olması için ise, ilgili maddelerde (4) belirtilen suçun unsurlarının, Taraf Devletler Asamblesi üyelerinin 2/3 çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekmektedir.
- Bu husus; Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşunu hazırlayan Roma Statüsü’nün 14ncü maddesinde yazılıdır.
- Sözleşmenin 5.nci ve 8nci maddelerinde belirtilen suçları içeriyorsa
- Sözleşmenin 9.ncu maddesinde belirtildiği üzere
- İşbu yazımız genel olarak; Günal Kurşun tarafından hazırlanan ve İnsan Hakları Gündemi Derneği’nce 2011’de yayınlanan “101 Soruda Uluslar Arası Ceza Hukuku” adlı çalışmasından yararlanılarak derlenmiştir.
MAHKEMEDE ÇİN HÜKÜMETİ’NİN YARGILANMASI
Uluslararası Ceza Mahkemesi ile ilgili bu özet bilgiler çerçevesinde, Çin Hükümeti’nin veya Çinli yöneticilerin mahkemede yargılanmasının maalesef mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır. Hollanda’nın Lahey kentindeki mahkemeye sunulan, Uygur Türkleri ve diğer Türk halklarına karşı işlendiği iddia edilen “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” konusunda Çin Devlet Başkanı Şi Jin ping’in de aralarında bulunduğu üst düzey Çinli yöneticilere soruşturma açılması talep edilen dava dilekçesinin, ya uluslararası güvenlik gerekçesiyle Güvenlik Konseyi Sekretaryası tarafından ya da Roma Sözleşmesi’ne taraf olan bir ülke tarafından Mahkeme Savcısı’na verilmesi gerekmektedir. İngiliz Avukat Rodney Dixon aracılığı ile Uygur Türklerine yapılan soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili sorumlu tutulan Çinli yöneticilerin yargılanması ve suçlamaların soruşturulması için Mahkemeye yapılan müracaat, hukuki bir müracaat şekli olmadığından bu talebin Mahkeme Savcısı tarafından –eğer siyasi sebepler veya uluslararası huzur ve güvenliği tehdit eden bir durum söz konusu değilse– ret edileceği anlaşılmaktadır.
UCM Savcısı’nın müracaat dosyasını kabul etmesi için; Doğu Türkistan’daki başta Uygurlar olmak üzere Türk soylulara yönelik soykırım tehdidinin Mahkeme Savcı’sını ikna edici şekilde somut ve detaylı şekilde belgelendirilerek dava dosyası içeriğinde yer alması gerekmektedir. Mahkeme Savcısı’nın ikna edilmesinin en önemli hukuki gerekçesi, dava dosyasında iddia edilen suçlamaların yalnız bir etnik grubu, bir azınlığı değil, bütün dünyayı olumsuz etkileyebileceği kanaatinin oluşmasına bağlıdır.
Yani Doğu Türkistan’da soykırım uygulayan Çin Hükümeti’nin eğer önlem alınmazsa, bütün dünyayı tehdit edecek şekilde büyüyeceği; Çin Yönetiminin yakın zamanda Moğolistan’ı, Kazakistan’ı, Tacikistan’ı abluka altına alabileceği; Sarı tehlikenin ekonomik ve askeri açıdan hür dünyanın barış ve güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşma ihtimalleri konusunda hem BM Güvenlik Konseyi üye ülkelerinin hem de Mahkeme Savcısı’nın doğru bilgilendirilerek ikna edilmesi şarttır. Çünkü Çin’in dünyanın barış ve huzurunu her bakımdan tehdit eder şekilde ve kontrolsüz biçimde geliştiğine kanaat getirdiği takdirde Mahkeme Savcısı, en azından iddia edilen suçlamaların soruşturulması için Mahkeme Heyeti’ne müracaat yapabilir. Peki bu mümkün mü?
ÇİNLİ YÖNETİCİLERİN SUÇLARI YARGILAMA İÇİN YETERLİ Mİ?
Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1949 yılında egemenliği altında aldığı Doğu Türkistan’da 70 yıldır uyguladığı siyasi, ekonomik, askeri, kültürel politikasına bakıldığında; ele geçirilen belgeler, alınan kararlar ve uygulamada yapılanlar incelendiğinde; İnsan Hakları Beyannamesi’ne göre, Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’na göre, Özerklik Yasaları’na göre ve BM Irk Ayrımcılığı Sözleşmesi’ne göre hukuki açıdan planlı ve kasıtlı şekilde Doğu Türkistan bölgesinde, bu bölgenin sahipleri olarak yaşayan Çinli olmayan başta Uygurlar olmak üzere Türk soylu halkları etkisizleştirmeye, mankurt olmaya ve sonuçta yok etmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Çin yönetiminin veya Çinli yöneticilerin işgal altında bulundurdukları Doğu Türkistan’da yaptıkları suçlarını, UCM’nin yargılama gerekçeleri ile karşılaştırdığımızda, bölgede yapılan hak ihlallerinden dolayı Çinli yöneticilerin suçlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması için yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılayabileceği dört ana suçtan üçüne baktığımızda; saldırı suçu, soykırım suçu ve insanlığa karşı işlenen suçların Doğu Türkistan bölgesinde alenen işlendiğini görmek ve söylemek mümkündür. Bu gerçekler çerçevesinde; halkımızın beklentilerini dikkate alarak ve ayrıca duygu sömürüsü yaparak halkımızdan para ve bağış toplama talepleri ile modern istismarcıların önüne geçmek için Doğu Türkistan davasına gönül veren avukatlarımızı hazırlanan ekteki “dava dilekçesi”nin Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı’na verilmesi konusunda göreve davet ediyoruz.
(*) Doğu Türkistan Cumhuriyeti Sürgün Hükümeti Başbakanlık Ofisi (İstanbul/Türkiye)
Doğu Türkistan Milli Merkezi / East Turkistan Naitonal Center
Uygur İnsan Hakları Merkezi / Uyghur Human Rights Center
E K. İ / ATTACMENT : Gerekçeli Dava Dilekçesi
Kaynak : İSMAİL CENGİZ