SEKÜLERLEŞMEYLE DÜNYA HEM ANLAMINI HEM DE DEĞERİNİ YİTİRİR
Sekülerizm Avrupa’da bilginin tek ve değişmez kaynağının, akıl olduğuna inanılan Aydınlanma dönemiyle, ortaya çıkmış bir düşünme ve yaşama yoludur. Seküler kültürün temelini, peygamberlerin haber verdiği, görünmeyen dünya değil, aklın sınırlarını aşmayan, görünen dünya oluşturur. Seküler dünya görüşü, metafizik dünyaya bütünüyle kapalı, Marksist dünyada iktidarının, doruk noktasına ulaşmıştır.
*
Görünmeyenle görünen dünya arasındaki, bağların koparılmaya çalışılması, bilginin hiyerarşisinde büyük bir karmaşaya yol açmıştır. Seküler kültürün tersine döndürdüğü bilgi hiyararşisinde, din dışı dünyanın sorgulanmaya kapalı değerleri, Fransa başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin yeni dini olmuştur. Artık seküler Batı ve Doğu ülkelerinde, hayatın hiçbir alanında kutsal kültüre yer yoktur. Seküler dünyada kamusal alan, bütünüyle sekülerleştirilmiştir.
*
Bilgi piramidinde ekonomik değerlere tanınan öncelik, hem kültürel hem de ekonomik hayatta, büyük çalkantılara yol açmıştır. Kutsal kültürden kaynaklanan değerlerin, ayaklar altına alındığı toplumlarda, büyük bir ivme kazanan haksız kazançlar ve yolsuzluklar, bütün ülkelerde siyasal ve finansal krizlere yol açmaktadır. Ülkeler arasındaki gelir dengesizliklerin, ileri boyutlara ulaşmasıyla, krizler dünyanın üretim ve tüketim yapılarını altüst etmektedir.
*
Batı dünyasının seküler kültüre, yeni bir din gibi sarılması, insanları kutsal kültüre karşı kör, sağır ve dilsiz bir konuma düşürmüştür. Dünyayı ekonomik ve kültürel yoksulluğa sürükleyenler, kutsal değerlerden kaynaklanan kültürlerden beslenenlerden daha çok, seküler değerlerden kaynaklanan seküler kültür dayananlar olmuştur. Dünyanın bütün aydınları, seküler kültürün metafizik dünyaya kapalı kapılarını, yeniden açılması için, el ele vererek işbirliği yapmalıdırlar.
*
Rusya’da iktidarını yitiren, Fransa’da, Türkiye’de ve bütün ülkelerde sorgulanan seküler değerlerin yol açtığı siyasal krizler, bilginin kaynağındaki hiyerarşinin alt üst olmasından kaynaklanmaktadır. Bütün dünyanın korkulu rüyası haline gelen “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır” anlayışı, inançsızlığı inanç haline getiren seküler kültürden beslenmektedir. Ancak dünyada hiçbir erdemli amaca, etik dışı yollardan ulaşmak mümkün değildir.
*
Seküler kültürün kendi doğruları dışında doğru kabul etmeyen değerleriyle, karşı karşıya olunan ekonomik, siyasal ve kültürel sorunlarının üstesinden gelinemez. Kendi değerleri dışındaki bütün değerleri yok sayan bir kültürden, değerlerini sorgulaması ve özeleştiri yapması beklenemez. Karşıtlarına hayat hakkı tanımayan bir kültürün, kendi belirlediği kurallarla, kendisini yargılamasında, kusurlar her zaman karşı tarafa yüklenir.
*
Kendi değerleri dışındaki değerlerle, hesaplaşmaya hazır olmayanlar, uzun ömürlü olamazlar.
*
Görünen dünya, görünmeyen dünyanın değerleri, olmadan yaşanır kılınamaz.
*
Seküler dünyada inancın, yerine inançsızlık geçmiştir.
*
Görünen dünya, görünmeyen dünyanın gölgesidir.
*
Hiçbir gölge gerçeğin yerini tutamaz.
Prof. Dr. Nazif Gürdoğam