RESMİ TARİHİN ÜZERİNDE DURMASI GEREKEN BİR ANADOLU TÜRK BEYLİĞİ TURGUTOĞULLARI
RESMİ TARİHİN ÜZERİNDE DURMASI GEREKEN BİR ANADOLU TÜRK BEYLİĞİ TURGUTOĞULLARI

Tarih insanların yerleştikleri yerleri, kökenlerini ortaya serer. Bu bazı insanları mutlu, bazı insanları üzer.
Turgutoğulları bugünün Türkiye’sine ve bakiyelerine mutlu olacakları bir tarih bırakarak Anadolu Türk tarihinde ak bir sayfa olarak yerini alsa da maalesef üzerinde durulmamış ve maalesef resmi tarihin de yer vermediği bir konu başlığı durumundadır.
Malazgirt sonrası ‘‘Eski İl, Bayburt, Turgut’’ oymaklarına yerleşmiş ve devamında Anadolu’nun bir Türk-İslam beldesi haline gelmesi ile tamamına yayılmış olan Turgutoğulları Beyliği’ne beşiklik yapmasından ötürü ‘‘Turgut İli’’ olarak anılan ve Ankara-Konya-Aksaray-Karapınar-Ereğli-Ilgın-Akşehir-Beyşehir-Kulu, Cihanbeyli, Altınekin, Koçhisar, Polatlı, Emirdağ, Sultandağı, Sivrihisar hattı içinde kalan Anadolu İç Sahrası’nın şahitlik ettiği bu beyliği tanımak, bilmek ve öğretmek lazım gelmektedir.
Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya gelerek donemin Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat tarafından İçel taşlık ve Silifke bölgesine yerleştirilen daha sonra Konya Akşehir ve Yunak taraflarına göç eden Avşar boyuna bağlı büyük ve savaşçı bir aşiret olan Turgutoğulları, Karamanoğulları beyliğine tabi olan ve bu beyliğin ordusunun ana unsurunu oluşturan kuvvetlerin bağlı olduğu zümreydi.
Esasen Oğuz’un Üçoklar kolu Kınık boyu Selçuklu Türkmenlerinden olan Turgut aşireti, beyleri ‘‘Turgut, Bayburt’’ ile Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasındaki Büyük Selçuklu ordusu içerisinde yer almışlardır.
Tarihin çalkantılı coğrafyasında 12 yy. itibaren yerleşen Turgutoğulları, günümüze kadar İslam Türk âleminde yer almışlardır. Bugün yine aynı coğrafyada ve Anadolu’nun birçok ve bazı sınırlar dışına yayılmış bakiyeleri ile devam ettirmektedirler. İç Anadolu’nun fethi ile Konya, Ankara ile Tuz Gölü Emirdağ arasında İç Asya bozkırları ‘‘Eski İl-Bayburt-Turgut’’ yurtlarında uç beyi olarak konaklamışlardır.
‘‘Eski İl-Bayburt-Turgut’’ yurtları ile birlikte Konya, Aksaray, Koçhisar, Karapınar, Sarayönü, Kadınhanı, Ilgın, Beyşehir, Seydişehir, Doğanhisar, Tuzlukçu, Yunak, Haymana, Cihanbeyli, Altınekin, Akşehir, Kulu, Polatlı, Emirdağ, Günyüzü, Sultandağı ve Sivrihisar hattı içinde kalan Anadolu İç Sahrası Selçuklu, Karamanlı, Osmanlı dönemlerinde ve günümüzde yurtları olmuştur. (Kaygısız,2016)
Turgut aşireti ile başlayan Anadolu göçü, Orta Anadolu’da Selçuklu ve Karaman Devleti’nde Turgutoğulları, “Turgut, Bay-burt, Eskiil” kazalarına ayrılsa da Ilgın, Beyşehir, Kadınhanı, Sa-rayönü, Konya merkez ve “İç Asya” diye tanımlanan geniş coğ-rafyada yerleşim yerlerinde bakiyeleri yurt edinmişlerdir.
Osmanlı Devleti’nde Konya merkez livası içerisinde Atçeken Cemaati adı altında üç ana kaza (Turgut, Bayburt, Eskiil) ve bunlara bağlı nahiye, köy ve mezralar (Cihanbeyi, İnsuyu, İshak-lı) ile varlığını sürdürmüştür.
Turgutoğulları, Anadolu Selçuklu Devleti’nde “Uç beyi ve askeri güç, Karaman Devleti’nde “askeri güç, devletin yönetim unsuru ortağı”, Osmanlı Devleti’nde siyasetten uzaklaştırılmış olsa da bölgenin idari, kültür ve ekonomik yönden ana unsuru olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Karaman Eyaleti dönemi ve son dönemlerinde Orta Anadolu’nun “Türk-İslam Ülküsü” ile en sağlam kalası olmuştur. Cumhuriyet döneminde bu özelliğini devam ettirmektedir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin son zamanlarında Anadolu’nun beylikler federasyonunu aldığı bir dönemde ‘Turgut Aşireti’ Turgutoğlu Beyliği olarak ortaya çıktığı ifade edilmektedir.
Selçuklu gerekse Karaman dönemlerinde Turgutoğulları Beyliği hüviyetini almıştır. Oğuz Kağan mirası olan Selçuklu Devleti’nin yaşamasını istedikleri için Selçuklu mirası olan Karaman Devletini desteklemişlerdir. Kınık boyunun bir özelliği olarak Oğuz Kağan geleneğine bağlı kalmışlar ve Osmanlı ile mücadelesinde bu gelenek ön plana çıkmıştır. Ayrıca Turgutoğulları tarihin bazı dönemlerinde federasyon çatısını oluşturarak başta Türkmen aşiretleri olmak üzere birçok aşireti himayesinde bulundurmuştur. Bu yeni katılım aşiretlerle Turgutoğulları’nın daha büyüyerek ve Beylik hüviyetini almıştır.
İdari merkez olarak “Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü, Karahisar(Beyşehir)” gibi daha merkezi ve mamur yerleri tercih eden Turgutoğulları, Ilgın ve Sarayönü’nde o dönem Anadolu’sunda beylik sembolü olan adlarına camiler yaptırmakla başlayarak hakimiyet kurdukları topraklarda bayındırlık çalışmalarına başlamışlardır.
Türk Devletleri ve Anadolu Selçukluları’ndan gelen geleneğe göre sultanlar, beyler Selçuklu şehirlerinde cami veya mescit yaptırmışlardır. Sultan cami veya Sultan Alâeddin cami bu geleneğin kanıtıdır. Yine Eşrefoğulları (Süleyman Bey 1302, Beyşehir), Karamanoğulları (Alâeddin Bey 1398), Turgutoğulları (Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey, Sarayönü (1409) ve İlgın (1426) cami) gibi Türk sülalelere mensup beylerin yaptırdıkları camiler ve vakıflar dikkati çekmektedir.
Yine tarihçilerin ortak görüşü: Turgutoğulların da Turgut bey ve devamında gelen beyler aşireti güçlü kılmışlardır. Oğuz töresinde Kınık boyu beylik çıkaran boydur. Kınık boyundan olan Turgutoğlu beyleri, Kınık olan Selçuklu Devletinin devam ederek Anadolu’da Türk birliğinin sağlanmasını istemişlerdir. Aynı istek içinde olan Karaman Beyliği ile bu ülkü için birlikte hareket etmek istemişlerdir. Kayı boyu da böyledir. Osmanlı ile Karamanlı ve Turgutoğulları mücadelesinde bu töre yatmaktadır.
Turgutoğlu Beyliği Anadolu Selçuklu ve Karaman Devleti’nin ana unsuru içerisinde yer alarak Anadolu’nun sıkıntılı döneminde (Haçlı, Memlük, Moğol, İlhanlı faktörleri var.) bölgenin Türk yurdu olmasını sağlamıştır. Orta Anadolu’nun güvende olması ile Osmanlı’nın batıya rahat açılma fırsatı olmuştur. Doğudan ve güneyden gelen saldırılarla Turgutoğlu ve Karamanoğlu mücadele ederek bu tahribatların Kayıların bulunduğu Batı Anadolu’yu olumsuz etkilemesini engellemiştir. Bu durum Osmanlı’nın Batı Anadolu’ya geçmesini mümkün hale getirmiştir.
Tarihçilerin Turgutoğulları’nı beylik olarak görmemelerinin birinci sebebi; Turgutoğulları gerek Anadolu Selçuklu gerekse Karaman Devleti’nin ana unsuru olduğu için ve özellikle Selçuklu Devletinin devamını istemiş ve savunmuştur. Beylik olarak bu devletlerin federasyonu içerisinde yer almıştır. Bundan dolayı ana devlete karşı bağımsızlık gayesi gütmemişlerdir. Ancak başında beyi ve bölgesinde yönetim iradesi olan beylik olarak hakimiyet sürdürmüştür.
İkincisi; tarihçiler ki bunlardan ekseriyesi Osmanlı ve Karamanlı. Karamanlı tarihçiler Turgutoğullarını Karaman unsurları içerisinde sayar. Osmanlı tarihçileri ise Turgutoğullarının Osmanlılara katılmamasından dolayı mesafeli davranmışlar, hatta yok saymak istemişlerdir.
Turgutlular Karaman devletinin tarihinde en mühim rol oynamış boydur. Karaman devletinin beylerinin beylik nakli çok defa bu oymağa mensup oymak beylerin elinde idi. Bu beylerden Pir Hüseyin Bey’in Konya ve yörelerinde çok içtimai eser meydana getirdiği bilinmektedir. Akşehir’in doğusundan Kazım Karabekir Kazasına kadar giden uzun bir arazi parçası bu ailenin başı Turgut Bey’in adını taşıyordu (Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları).
Dahası Turgutoğulları-Karamanoğulları dostluğu yalnızca bu ortaklıkla sınırlı kalmamış, Karamanoğulları ile birlikte Turgutoğulları önce Türkiye Selçukluları ve Moğollara karşı sonra Osmanlılara karşı mücadele etmişlerdir. Turgutoğullarının askeri kanadı, Karamanoğullarının ordu komutanlığı ve baş vezirlik görevlerini yürütmüşlerdir. Karamanoğlu Beyliği’nin yıkılmasına kadar onların yanından ayrılmamış, dost oldukları ile dost, düşman oldukları ile düşman olmuşlardır.
‘Bayburt, Eski-İl, Turguť platosunda uç beyi olan Bayburt ve Turgut beyler bu bölgeye yerleşen diğer Türkmen unsurların dahil edilmesi ile (aşiret) federasyon yaparak bölgenin ve etra-fının idari siyasi hakimi olmuşlardır. Turgut beyin ve obasının daha ön plana çıkarak Anadolu Selçuklu döneminde başlayarak Turgutoğulları beyliği olarak tarihte yer almaktadır.
Tarihteki birçok devlet ilişkilerinde ve savaşlarda ‘Turgutoğulları, Turgutoğlu, Turgutoğlu… Bey…’ adlarına sıklıkla rastlanılmaktadır. Yine tarihçilerin tespiti ile ve eserin tamamı incelendiğinde “Turgutoğulları Beyliği’ müstakil bir beylik olduğu görüldüğü gibi beylikten öte beylerbeyi niteliğinde beylik olmuştur.
Turgutoğullarının esas ve devamlı yurtları Eskiil, Bayburt, Turgut olmuştur. Buralar ilk dönemlerde idari merkez olarak kullandıkları. Ancak beylik idari merkezleri ekseriyetle farklı yerler olmuştur. Yine tarihçilerin ‘Karahisar’ olarak belirttikleri merkez kısa bir dönem kullanılmış olacağı. Çünkü burası genel ve Turgut yurtlarının merkezi yerlerine uzak olduğu gibi Turgut Aşiretinin bu bölgede iskanının olmadığı. Dolayısı ile Karahisar’ın kısa bir dönem Turgutoğullarına merkezlik yaptığı değerlendirilmektedir.
Turgutoğulları Beyliği’nin başkentleri ekseriyetle yukarıda ifade edildiği gibi Sarayönü, Kadınhanı, Ilgın olmuştur.
Turgutoğulları Beyliği’nin, Karaman Devletine Osmanlı Devleti tarafından 1483 yılında son verilmesine kadar hükümranlığını ve devamında varlığını sürdürmüştür.
Turgutoğulları, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Karamanlı ve Osmanlı Devleti zamanlarında varlığından söz ettirmiştir.
Turgutoğulları’nın yerleşim yerleri ve idari sorumluluk alanları Selçuklu devrinde daha sabit kalırken Karaman devrinde genişlediği anlaşılmaktadır. Osmanlı döneminde Turgut Oğullarının artık bey ve aşiret tanımından uzaklaşıldığı Türkmen Oymağı, Turgutlu cemaati, Turgutoğlu neslinden… ifadeleri daha sık ve daha geniş coğrafyada kullanılmaya devam etmiştir. Anadolu’da birçok Türkmen-Yörük yerleşim yerlerinde bu isimlere ait cemaat/aileler ve mahalleler bulunmaktadır.
Yazar Nezahat Bekleyiciler’in de belirttiği gibi ‘‘Aşiretten ziyade bir hanedanlık vasıflarını taşıyan Turgutoğulları, tam manasıyla ilim üzerine kurulu bir hayat düsturunu benimsemiş ve bunu tamamlayan İslamî bir çerçevede yaşamaya gayret gösterip, yaşadığı topraklarına minnettarlığını ifade edecek birçok eserler yaptırmışlardır. Bu eserlerin neredeyse tamamı günümüze kadar gelemese de, yaptırıldıkları dönemden sonrasına değin birçok ulema, hafız ve bilim adamı yetiştirmiş, sosyal ve kültürel kalkınmaya da destek verecek kurumlar tahsis etmişlerdir.’’
TURGUTOĞULLARI’NIN ESERLERİ
“Turgutoğulları aşiretinin beyleri Karamanlı Devletinin en yüksek devlet adamları arasındadır. Bu yüzden geniş arazi ve malikânelere sahip olup birçok hayır eserleri yapmışlar, vakıflar tesis eylemişlerdir. Turgutoğulları ve eserleri hakkındaki incelemeler, Karamanoğulları tarihini ve Osmanlı Devleti tarihi için de bir kıymet ifade eder.” diyen Mehmet Zeki Oral, Turgutoğulları hakkında ilk ciddi ve saha araştırması yapan kişi olup, konu ile ilgili ilk etüdler “Turgut Oğulları Eserleri ve Vakfiyeleri” adı ile tebliğ olarak sunulduğu 1948 yılı Türk Tarih Kurumu IV. Kurultayı’nda okunmuş ve kurultay zabıtları (sahife 140-157) de yayınlanmıştı.
Çalışmalarında yeni vesikalarla daha geniş kapsamlı çalışmayı 1956 yılında Vakıflar Dergisinde 64 sayfa metin, 15 sayfa resim ve kroki yayınlanmıştır. Ayrıca dergiden ayrı basım olarak 1957 yılında Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından yayınlanmıştır. Bu yayınların müstakil tıpkıbasım (ilaveli) kitap olarak yayınlanması bir zarurettir.
Mehmet Zeki Oral’ın, yukarıda ifade edilen araştırma, inceleme ve eserleri hazırlarken topladığı ve tuttuğu Osmanlı harfleriyle 105 varaklık el yazması notları ailesi (kızı Ülkü Arıncı) tarafından kitaplığı ile birlikte Ankara Üniversitesi İlahiyat Kütüphanesine bağışlanmıştır. El yazma 105 sayfalık “Turgut Oğulları Eserleri ve Vakfiyeleri” adlı çalışma 2015 yılında transkripsiyon metni Eşref Temel, İsmet Temel ve Bekir Şahin tarafından günümüz Türkçesi ile yayınlanmıştır.
İsmail Hakkı Konyalı, Akşehir’i anlattığı 1945 tarihli elimde fotokopisi bulunan “Nasreddin Hoca’nın Şehri Akşehir’ ve Konya’yı anlattığı 1964 tarihli (2007 yılı Konya Büyükşehir Belediyesi Yayını) “Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi eserlerinde “Turgut Oğulları Eserleri ve Vakfiyeleri” ile ilgili detaylı tespitler yapmıştır.
Amerikalı ortaçağ tarihçisi Rudı Paul Lindner 1969, 1970, 1971 ve 1978 yıllarında Türkiye’de bulunarak “Osmanlı’da Göçebeler Atçeken (Esb-Keşan) Eski İl, Turgud ve Bayburd kazaları ile Turgutoğularını” incelemiştir. Bu çalışmalarını Nomand and Ottomans in Medirval Anatolia (Bloominton, 1983) adı ile yayınlanmıştır. Bu eser 2000 yılında “Ortaçağ Anadolusu’nda Göçebeler ve Osmanlılar” adı ile çevirisi yapılarak ülkemizde yayınlanmıştır.
Dediği Sultan’a intisap eden Turgut-Bayburt oymakları, Oğuz Kağan ve Ahmet Yesevi geleneğine bağlı olarak Horasan’dan henüz Moğol istilasına uğramamış Anadolu’ya göç etmiştir. Daha sonra Türkiye Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından Konya’nın fethinde görev almalarından dolayı muhtemelen Karamanoğulları ile birlikte Ermenek tarafına iskân edilen bu oymaklar, kuzey kısmında uç beyi ve zamanla başkent olan Konya’nın merkez unsuru olmuşlardır.
Başta Konya olmak üzere yerleştikleri Eski İl, Bayburt, Turgut, Kadınhanı, Sarayönü, Ilgın, Seydişehir, Zıvarık (Altınekin) gibi yerlerde sayısız eser yapmışlardır.
Turgutoğullarının eserleri toplumsal yaşama dönük olup sanat alanında eser bırakıp bırakmadıklarını bilemeyiz. Dönemine özgü yaşama ait eserler olması gerekir.
Bu eserlerinde ‘Oğuz Kağan ve Ahmet Yesevi’ geleneğine bağlı yaşamlarına bağlı İslami ve milli (Türk) geleneği ‘imanları ve yaşama üslupları’ bu eserlere yansımıştır.
Eserlerin başta camii, darul-huffaz, hamam, çeşme, han, kitaplık, değirmen, mezarlık gibi toplumun tümünü ilgilendiren ve her şâhısa hizmet eden eserler olduğu görülmektedir.
Bu eserler bu bölgenin bir kısmında ilk Türk-İslam yerleşimci yerleri olması ayrıca önem kazanmaktadır. İlk yapılan yapılar toplumun hemen ihtiyaçlarına cevap vermek üzere yapılır.
Bu eserlerde sanat yönüne dikkat edilmez. Örneğin Sarayönü ve Ilgın’da bulunan Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey Camileri bunlardandır. Bölgelerinin ilk dönem camileridir.
Yine Seydişehir’de Rüstem Bey Türbesi’ni de unutmamak gerekir.
Yine ayakta olmayan çeşme, değirmen, hamam ve 1950 yılına kadar mezarlık olarak devam eden eserler de böyledir.
1431’de yaptırılan Turgutoğulları türbesi bu devir türbelerinin en büyüğüdür. Bazı Selçuklu türbeleri bu devirde onarılmış ve yenilenmiştir. Pîr Esad, Hoca Fakih, Hz. Mevlânâ türbeleri bunlara örnek teşkil eder.
Turgutoğullarının eserlerinin incelenmesi ve bunların gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir.
Bunun için bu konu üzerine çok araştırmalar yapılması gerekmektedir. Ayrıca ayakta kalan bakiyeler ve eserlere sahip çıkmak için büyük çaba gerekmektedir.
Bunun için her bir eser için vakıf, dernek, çalışma ortamına ihtiyaç olduğu bir gerçek.
Mesela Turgutoğulları Türbesi için müstakil “Turgutoğulları Türbesi Vakfı/Derneği’’ kurulmasının kime ne zararı olur?
Bu tür hizmet dernek ve vakıfları ayrımcılık olarak görülmemeli. Bir hizmet yarışı olarak bakılmalı. Eğer bu eserlere değer verilir, bakım yapılırsa ayakta kalır. Diğer türlü yaşama imkânı bulamaz.
Yine Turgutoğlu ailelerinin eserlerine baktığımızda her bir fert aile ata adı “Turgutoğlu’’ ile anılmakla beraber; Hondi Hâtun, Nefise Hatun, Turgudoğlu Pir Hüseyin Bey Vakfiyeleri ve yine adlarına Dârü’l-Huffâz ve diğer eserler yaptırmışlardır.
TURGUTOĞLU VAKIFLARI VE VAKFİYELERİ
Turgutoğlu ailesi dönemin diğer boylarından/aşiretlerinden farklı olarak Türkiye Selçuklu Devleti’nin son zamanlarından itibaren Karamanoğlu Beyliği yanında yer almış, onlarla akrabalık kurmuş ve onlar adına saltanat mücadelesinde bulunmuştur. Bu dönemde elde ettikleri gelirler ile toplum yararına eserler inşa etmiş ve bunları yaşatmak içinde vakıflar kurmuşlardır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünde bulunan vakfiye sûretleri temel alındığında Turgutoğlu Ailesi, 824/1421 ve 898/1493 yılları arasında vakıflarda bulunmuş ve vakıflar için vakfiyeler hazırlatmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünde ve Başkanlık Osmanlı Arşivinde Pir Hüseyin Bey adına üç, Ahmed Bey adına iki, Ömer Bey adına bir, Sultan Hatun adına bir, Hondi Hatun adına bir, Erdoğdu Bey adına bir adet vakfiye sûreti bulunmaktadır.
Vakfiyeleri bulunmayan diğer aile fertlerinin vakıflarda bulunduğunu Karaman Vilayet-i Vakıf Defterlerinde, Konya Şer’iyye Sicillerinde ve Vakıflar Genel Müdürlüğündeki kayıt-larda görmekteyiz. Vakfiye nüshaları, Karaman Vilayeti Vakıf Defterleri ve Konya Şer’iyye Sicilleri’nde Turgutoğlu ailesine ait 23 adet vakıf bulunmaktadır. Bu vakıflardan 7’si dârü’l-huffâz, 6’sı türbe, 5’i zaviye, 3’ü cami, l’i türbe ve mescit, 1’inin de hizmet alanı belirsizdir.
Ayrıca önce inşa edilmiş Anber Reis, İplikçi ve Selühisar/Selvihisar köyü camilerine de gelirler tahsis edilmiş durumdadır.
Turgutoğlu ailesinde sadece erkekler değil aynı zamanda kadınlar da vakıflar kurmuşlardır. Vakıf tahsis eden 7 erkek vâkıf, 8 kadın vakıfe bulunmaktadır. Erkeklerden en çok vakıf tahsis eden Pir Hüseyin Bey’dir. Kadınlarda Hondi Hatun binti Hüseyin Bey, Hondi Hatun binti Alâeddin Bey, Hondi Hatun binti Ahmed Bey, Hondi Hatun binti Ömer Bey olmak üzere dört tane Hond/Hondi Hatun bulunmaktadır.
PİR HÜSEYİN BEY’İN VAKIFLARI VE VAKFİYELERİ
Vakıflar Genel Müdürlüğünde Pir Hüseyin Bey adına 824/1421 Tarihli Dediği Sultan Vakfı, 826/1423 Ilgın Pir Hüseyin Câmii Vakfı ve 832/1429 Kalenderiye Vakfı olmak üzere üç adet vakfın vakfiye suretleri bulunmaktadır. Vakıf defterlerinde Pir Hüseyin Bey adına Sarayönü Camii Vakfı, Zaviye ve Çeşme Vakfı, Turgutoğlu Türbe Vakfı, Dâru’l-huffaz Vakfı, Emirşah Türbe ve Mescid Vakfı kayıtlıdır. (Taşdelen, 2020)
ÖMER BEY’İN VAKIFLARI VE VAKFİYELERİ
1. Ömer Bey Zaviye Vakfı
Vakfiye Sûretinin Değerlendirmesi
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde iki adet Ömer Bey Zaviyesine ait vakfiye sûreti bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü dijitale aktarılmış olan 582/1. defter, 235-127. sayfasındaki sûreti okuduk. Bu sûret 601. defter, 99. sayfasında bulunan vakfiye sûretine göre daha okunaklıdır. İki vakfiyede okunmuş ve karşılaştırılmıştır. Okunamayan çok fazla kelime bulunmamaktadır. Vakfiye daha önce Oral ve Aköz (Aköz, 2015) tarafından da okunmuş. Fakat hangi nüshanın okunduğunu bilmiyoruz. Sûreti yazan kişiden kaynaklı olduğunu düşündüğümüz bazı şahit isimlerinde farklılıklar bulunmaktadır.
Vakfiye sûreti altmış üç satırdan oluşmaktadır. Sonradan kenar kısımlara izah edici veya açıklayıcı yer adları yazılmıştır. Satır sonları elektronik ortama aktarılırken net olarak aktarılmadığından kelimelerin ve harflerin okunmasında sıkıntı yaşanmıştır. Bu sıkıntı ister istemez tercüme yapmamızı menfi olarak etkilemiştir.
Mukaddime: İlk satırdan onaltıncı satıra kadar hamdele, salvele ile vakfın ehemmiyetine dair ayet ve hadisler zikredilmektedir. Daha sonra vakıf “doğruluk, iyilik, anlayış ve hayır hasenat sahibi olan büyük komutan” ifadeleriyle övülerek Turgutlu olan Hasan oğlu Ömer Bey’in adı yazılıdır.
Asıl Metin: Bu kısımda Ömer Bey’in Said vilayetine bağlı Hatun köyünde güzel bir zaviye yaptırdığı, zaviyenin masraflarının karşılanması içinde Hatun köyünde araziler vakfettiği yazmaktadır. Vakfın şartı:
1)Hatun köyünün tamamını ve Saideli’ne bağlı Zengi köyünde ziraata elverişli bir kıta araziyi,
2)Orta-viran mezrasının miri/bey arazisiyle birlikte hepsini,
3)Silint köyünde değirmenin tamamını ve değirmen önündeki arazi ve ağaçları,
4)Akşehir’e bağlı Silint ve İlyaslar köylerinin 8/12 sehmini vakfetmiştir.
Ömer Bey, Şeyh Turgut evladından Şeyh Turhan ve Durmuş kardeşleri zâviyeye ve bu vakıflara sağlıkları müddetince mütevelli, şeyh ve nazır tayin etmiştir. Onlardan birisi vefat ederse, sağ kalan diğeri bu vazifeleri ifa edecek, sonra onla-rın evlatlarından salih olanları nesilden nesile mütevelli, şeyh ve nazır olacak, nesilden hiç kimse kalmazsa Konya kadısının görüşü ile ehil bir kimseye mütevellilik verilecektir. Vakıf gelirlerinin 1/3’i tevliyet, şeyhlik, nazırlık için ayrılmış olup vazife yerine getirildikten sonra alınacaktır. Geri kalanı da zâ-viyeye gelip giden fukaranın ve yakınlarının iaşesi için kullanılacak, mübarek gece ve günlerde helva, etli, yağlı ve pirinçli yemekler pişirilecektir. (Taşdelen, 2020)
Hâtime: Vakfın doğruluğu ve dinî esaslara uygun olarak yapıldığı, hiçbir süretle bozulmaması, bozanların suçlu olacaklarına dair beddu kısmı yer almaktadır. Elli dokuzuncu satırda vakfiye tarihi olarak Rebiülevvel 827/Haziran 1424 yazmaktadır. Altmışıncı satırdan sona kadar şahit olan Ali oğlu İsmail, Hamza oğlu Seyyit Hasan, Hacı Salih oğlu Sadrullah, Abdi oğlu Ali, Mahmud oğlu Mehmed, Hüsameddin oğlu Ali, Halil oğlu Hüseyin, Davud oğlu Hacı İbrahim, Hacı Ahmed oğlu Hasan, Hacı İbrahim oğlu İsa, Mahmud oğlu Süleyman, Emir Veli, Toman oğlu Fakih oğlu Yusuf, Ömer oğlu Hamza Fakih, Hacı Emirhan Sirri, Hacı Yahşi es-Sadrî oğlu katib Hacı Ahmed’in isimleri yazılıdır.
Ömer Bey Zaviye Vakfiye Sûretindeki Tarihi ve Coğrafi Bilgiler
Turgutoğlu şeceresi açısından 827/8-18 Haziran 1424 tarihli vakfiyenin banisi Hasan oğlu Ömer Bey Pir Hüseyin Bey’in torunu mu yoksa kardeşinin oğlu mu meselesi önemlidir.
SON SÖZ
Yazıma Turgutoğulları’nın Anadolu’daki ilk atalarının, hareketlerinin ve yerleştikleri bölgelerin yer aldığı, Turgut Aşiretinin Anadolu’ya gelen dip ataları olan Turgut ile Bayburt’un Sultan Dediği’ye yoldaş olarak beraber yola çıktıkları ve Anadolu’da buluşmalarının yer aldığı, Turgut Aşiretinin başında Turgut ve Bayburt adlı beylerin bulunmasının ve bunların kardeş olduklarının yer aldığı ve “Dediği Sultan Menakıbı” olarak bilinen menakıptaki şu mısralarla son vermek istiyorum:
“Turgut’u Bayburt’u ikisi bir kardaş
Dediği Sultan’a oldular yoldaş
Dediği Sultan bunları Rum’a saldıydı
Kendisi dahi azm-i Hicaz kıldı
Kaçan Sultan Horasan’dan çıktı yola
Turgut’u Bayburt’u kırk alacağıyla
Bunları Rum vilayetine salmıştı
Kendisi azmi Hicaz kılmıştı
Turgut ve Bayburt dolandı Rum’a geldiler
Gelip bunda Sultan’ı bulmadılar.
Vilâyetlü bunlarla iderdi cengi.
Bunların akılları olmuştu tengi.
Söz öğüşür Aladağ’a erdiler.
Hikmeti gör Sultana uğradılar.
Yüz yere koyup temanna kıldılar.
Çerh urup sema ile döne döne.
Ahar nazır oldu Ilgun kurbüne.
Yar-ı gar idi Handan Sultan;
Didi kim eyle sen bu arada mesken!
Bu Ilgun bizim has bahçemiz olsun,
İçi dışı cevahir ile dolsun.
Haşrolunca olmıyalar harabe
Bunda gelsin varmıyanlar Haleb’e.
Koyunun kuzusudur Turgut cemaatı.
Anda varmazın gider kal u kıylı.”
Resmi tarihte asla bahsedilmeyen, fakat bahsedilmesi, anlaşılması, bilinmesi ve öğrenilmesi icap eden Turgutoğulları Beyliği’nin ve daha tarihimizin küller altında kalan ve unutturulmaya çalışılan ve esasen bambaşka güzelliklere sahip olan tarihi hazinelerimizin gün yüzüne çıkarılacağı, tarihimizin bilinmeyen sayfalarıyla yeniden bütünleşeceğimiz günlere ulaşmak temennisiyle…
Şimdilik bu kadar. Bir sonraki yazıya değin selam ve dua ile…

Kaynakça:
Kaygısız, Mustafa (2016). Turgutoğulları: Orta Anadolu’nun Türkmen Beyliği, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları
Aköz, Alâattin (2015), “Turgutoğlu Ömer Bey Zaviyesi”, Konya Ansiklopedisi, C. 8, Konya s. 347-349.
Taşdelen, Şükrü (2020), Turgutoğulları: Vakfiyelere Göre Beylikler Dönemi, Yedit