MEVLANA’YA KUCAK AÇAN HER ŞEHİR BİR KONYA OLUR
Dünyada hiçbir ülke, iç dinamiklerden kaynaklanan ekonomik başarısızlıklarının sorumluluğunu, dış dinamiklere yükleyerek, ekonomik, siyasal ve kültürel yoksulluğun üstesinden gelemez. Hollanda İstanbul kadar nüfusu ve dünya pazarlarına açılmayı bilen kuruluşlarıyla, Avrupa’da İtalya’dan ve İspanya’dan, çok geri kalmayan bir üretim gücüne sahiptir. Dünyada ülkelerin üretim güçleri, küresel kuruluşlardan kaynaklanmaktadır.
*
Dünyanın ekonomik ve kültürel yapısını, yeniden yapılandıracak olanlar, siyasal sınırları aşmasını, pazarlarını genişletmesini bilen kuruluşlar olacaktır. Bulundukları şehirlerin dışına çıkmayan kuruluşlar, ülkelerinin ekonomisine yeni açılımlar kazandıramazlar. Kuruluşların ülke körlüğünü gidermede, sınırları aşmanın ve açmanın uyandırıcı ve aydınlatıcı bir gücü vardır. Amsterdam’dan trenle Rotterdam’a gitmeyenler, kendilerini şehirin girişinde, Mevlana camisinin karşılayacağını bilmezler.
*
Mevlana bilgileriyle ve bilgelikleriyle, yüzyıllar öncesinden bütün insanlara seslenen, düşünce ve eylem dünyasının, kapıları herkese açık olan, büyük düşünürlerin başında gelir. O geçmiş yüzyıllarda Anadolu’nun dönüştürülmesinde yüklendiği aydınlatma görevini, güncelliğini hiç yitirmeyen, her yüzyılın diliyle konuşan kitaplarıyla, Yirmi birinci yüzyılda, Rotterdam’da devam ettirmektedir. Anadolu’nun yeni alperenleri, Hollanda’nın bütün şehirlerinde, küçük Konya’lar inşa etmektedirler.
*
Seyit Hüseyin Nasr, İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, yeni yapılan kubbeli çift minareli camileri görünce, “Yüzyılların içinde oluşan gelenek yaşıyor” diyerek, büyük mutluluk duyduğunu, gözlerinin içi gülerek anlatmıştır. Ülkelerin sağlam ve köklü bir geleneğe dayanmadan, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda, büyük atılımların yolunu açmaları, mümkün değildir. Bunun için T.S. Eliot, “Gelenek miras olarak alınmaz” demektedir. Gelenekler sürekli yenilenmesini bilenlerle yaşarlar.
*
Türklerin Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, Batı Avrupa şehirlerinde, kendilerine geniş bir alan açmalarıyla, Osmanlı döneminde Doğu Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler hoşgörü içinde birlikte yaşamaktadırlar. Doğudaki ve Batıdaki şehirleriyle, yeni bir Avrupa kurulmaktadır. Yeni şehirlerinin temellerinde, dört bin yıllık tarih içinde zenginleşen gelenek vardır. Geleneği olmayan şehirlerin, gelecekleri olmaz.
*
Şehirlerin gelecekleri geçmişleriyle inşa edilir. Şehirlerin bir elleri geçmişte, bir elleri gelecekte, gözleri de bugünde olmalıdır. Ancak geçmişte olanlar, bugün yapılan çalışmaları aksatmamalıdır. Yeni Avrupa bilinen Avrupa değildir. Bunun için Franco Cardini, “Batı dünyasına özgü olan sekülerleşme yüzünden, bugünkü Avrupa’nın Hristiyanlıkla özdeşleşmesi mümkün değildir” diyerek, yeni bir Avrupa’nın doğmakta olduğunu haber vermektedir. Avrupa’nın bütün şehirleri yeni bir doğumun sancılarını çekiyor.
*
Dünyada hiçbir bilge, Mevlana kadar insanlığın bilgelik, birikimine katkıda bulunmamıştır.
*
Mesnevi’nin dönüştürücü gücü, zamanla geçerliliğini korumasından kaynaklanır.
*
Mesnevi’de ele alınan her bilgelik, gelecekte yaşanılacak bir gerçeklik olur.