Kırım Tatar Tekke Musikisinin Kaynağı Olan Güncel Kırım Tatar Dini Kültürü
ÖZET
Günümüzde Kırım Özerk Cumhuriyeti topraklarında yaşayan Kırım Tatarlarının dini kültürü, bu bölgede eski dönemlerde yaşamış ve yirminci asırda tamamen yok olmuş tekke musikisi sisteminin önemli ve belirleyici, kodlanmış bir belgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırım Hanlığı döneminde parlayan ve doruk noktasına ulaşmış olan tasavvuf kültürü, dünden bugüne Kırım topraklarında mimari yapılar, belgesel yadigârlar ve yazılar gibi birçok mühim kaynak bırakmıştır. Bunun yanında Kırım Hanlığı döneminde var olan tekke musikisini canlandıran kaynaklardan birisi de Kırım Tatar dini kültürüdür. Kırım Tatar toplumunun bugün Dua adı ile geçen dini meclislerinin genel yapısında ve onu oluşturan bütün parametrelerinde, tekke sisteminin prensiplerini açık bir şekilde görebilmekteyiz. Bu anlamda, güncel Kırım Tatar dini kültürü, Kırım Hanlığı tekke musikisinin restorasyonu çalışmamızda, ilk canlı kaynağı olarak ele alınacaktır. Güzel TUYMOVA
Günümüzde Kırım Özerk Cumhuriyeti topraklarında yaşayan Kırım Tatarlarının dini kültürü, bu bölgede eski dönemlerde yaşamış ve yirminci asırda tamamen yok olmuş tekke musikisi sisteminin önemli bir delili olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırım Hanlığı döneminde parlayan ve zirveye ulaşmış olan tasavvuf kültürü, bugüne Kırım topraklarında mimari yapılar, belgesel yadigârlar ve yazılar gibi birçok mühim kaynak bırakmıştır. Bunun yanında Kırım Hanlığı dönemi tekke musikisini canlandıran kaynaklardan birisi de güncel Kırım Tatar dini kültürüdür.
Bilindiği üzere, Kırım’a dünyanın çeşitli taraflarından farklı dönemlerde nüfuz eden Yeseviyye, Nakşibendiyye, Kadiriyye, Mevleviyye, Halvetiyye gibi tarikatlar ve kolları, bu bölgede özgün tasavvufi medeniyetin zeminini oluşturmuştur. Gözlev, Akmescit, Bahçesaray, Karasubazar, Kefe, Sudak, Akkirman gibi şehirler, aynı zamanda Kırım’daki tasavvuf medeniyetinin merkezleri olarak tanınıyorlardı. Orta Çağ döneminde adı geçen merkezlerin içinde ve civarında yerleşmiş olan sayısız tekke, dergâh ve zaviyelerin faaliyetlerine Kırım yönetiminin de izin vermiş, katılmış olduğu mâlûmdur.
Tasavvufî tarikatlara mensup olan Kırım yönetimindeki Giray sülâlesi Hanları ile çevresinden, bugüne intikal eden mirastan ve çeşitli yazılı kaynaklardan o devir Kırım Hanlığı’ndaki tasavvuf medeniyetinin boyutlarını anlamak mümkün olmaktadır. Mesnevi, gazel, kıta ve diğer birçok türlerde ortaya konan şaheserler, o döneminin tasavvufi yaşantısının, bilhassa tekke musikinin önemli ve değerli yadigârlarıdır. Meşhur seyyah Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde birçok tarikat arasında Halvetiyye ve kollarının en yaygın olduğunu çok teferruatlı bir şeklide tasvir etmektedir (Çelebi 2011: 482, 485, 488, 543, 594). Fakat bunun dışında o dönemdeki Kırım Hanlarının Mevleviyye’ye de yakın olduklarını diğer kaynaklardan öğrenme imkânı buluyoruz. Örnek olarak Mevlevi mensuplarından Sofu IV. Mehmed Giray Han (ö. 1674) ile mesnevihan olarak ün kazanmış olan Haci I. Selim Giray Han’ı (1634-1704) söylemek mümkündür. (Abdulvaap 2003: 26, 46). Çalışmamızın ayrı bir kısmını teşkil eden bu konu, tebliğimizin sınırlarını aştığı için burada yer almamaktadır.
Kırım Hanlığının 1475-1775 yy. arasında Osmanlı Devleti’nde önemli bir bölge olarak yer alması, Kırım kültürünün sonraki akışının yönünün belirlenmesine sebep olmuştur. Osmanlı payitahtına yani merkezi yönetimine has olan tasavvufi eğilimler ve tercihler, bununla birlikte Anadolu’dan nüfuz eden akınlar Kırım Hanları tarafından da benimsenerek müesseseleştirilmiştir. Kırım Hanlığı’nın, Osmanlı Devleti’nin 300 sene boyunca önemli merkezlerinden birisi olarak yer tutması, çalışmalarımızda Osmanlı döneminden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’ni de içine alacak şekilde, günümüze kadar faaliyetlerini devam ettiren tekke sistemini teşkil eden uygulamaları göz önüne almamızın başlıca sebebini oluşturmuştur. Bu nedenle restorasyon olarak tasarladığımız çalışmamızda, Kırım tekke musikisinin birincil kaynağı olarak, günümüz Kırım dini kültürüne başvurmamız kaçınılmaz olmaktadır.
Bilindiği gibi, Kırım Hanlığı dönemi tasavvuf medeniyeti, son derece olumsuz tarihi ve siyasi şartlardan dolayı ciddi tahribata uğramıştır. Bu sebeple Kırım tekke sisteminin, bilhassa musikisinin, tarihi yazılı kaynaklara ve günümüzdeki uygulamalara dayanarak – kısmen bile olsa -, yeniden canlandırılması üzerinde durmakta ve bunun mümkün ve zaruri olduğunu da düşünmekteyiz.
Geçmiş dönemlerde yaşamış olan zengin bir tasavvufi sistemin âdeta bir özetlenmiş halini bugün, güncel Kırım Tatar dini törenleri üzerinden izlemek mümkündür. Günümüzde Dua adı ile anılan dini meclislerin hem genel yapısında, hem onu oluşturan bütün parametrelerinde, Kırım Tatar toplumundaki tekke sisteminin prensipleri açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Dua’nın Yapısı
Dua, bazı cehri zikir uygulayan tarikatların tekke usullerinin yapıları ve uygulamalarını andıran ve birçok ortak noktaları açıklığa kavuşturan dini meclistir. Kırım Tatar dini meclislerinin esasını oluşturan Dua, iki türe ayrılmaktadır:
- Kaygı Duası olarak adlandırılan Dua, cenaze töreni sonrası ölenin 3, 7, 40 ve 51. günleri, yarıyıl ve senesi gibi tarihler yanında, Hacc’a uğurlama, askere uğurlama gibi durumlarda düzenlenen meclislere denmektedir.
- Eylik Duası, doğum, sünnet töreni, nikâh, Hacdan karşılama, birisinin 63 yaşına yani Hz. Peygamber Muhammed’in (s.a.s) yaşına gelmesi, Hacdan karşılama, savaştan askeri karşılama, yeni eve taşınma gibi sebeplerle düzenlenen meclislerin adıdır.
Fakat Duanın iki türü de temelinde, belli farklılıklara rağmen, genel bir yapıya dayanmakta olup, 3 ana bölümden oluşmaktadır:
- Kur’an-ı Kerim’den belli surelerinin okunması ile Zikir töreninin yapılması;
- Süleyman Çelebi’ye ait olan Mevlid-i Şerif-Vesiletü’n-necat ‘ın okunması
- İlahilerin icra edilmesi
Duanın her bir bölümü kendi içinde kısımlara ayrılır. Kısımlarının her birisi Duanın seyrinde kendine ait bir işlevi yerine getirerek belli bir mantık ile birbirini takip ederek, zincirli bir yapı teşkil ederler. Duanın her bir aşaması tasavvufi sistemdeki tarik sürecinde (seyr-i sülûk) yaşanan ahval ve ulaşılan makamları belirtir.
Duaya genellikle kadınlar ve erkekler davet edilir fakat tören sırasında ayrı odalarda yer alırlar. Meclisler için ayrılmış, halılar ve minderlerle döşenmiş odalarda Duaya iştirak eden misafirler yere oturarak yani kuudi şekilde, erkekler imamın etrafında halka oluşturarak niyazda bulunurlar. Duayı yöneten ve Kıble tarafına doğru oturan imamın karşısında, küçük bir Kur’an ve diğer dini kitaplar için sehpa (rahle) yerleştirilir.
Duanın I. Bölümü
Duanın birinci bölümünü oluşturan kısımlar aşağıdaki sıralama şeklinde gösterilmektedir:
- Niyet
- Fatiha
- Şehadet
- Fatiha
- İsra Suresi
- Fatiha
- Salavat
- Fatiha
- Zikir: Kelime-i Tevhid çeküv
- 33 kere Tehlil
- İlahi
- 33 kere Tehlil
- İlahi
- 33 kere Tehlil
- İlahi
- Fatiha
- 33 kere Tehlil
- Yasin Suresi
- Bağışlama
- Hatim Duası
Duanın birinci bölümü Niyet ile başlar. Duayı yöneten imam, meclise iştirak edenlere Duanın sebebini ilan eder. Dua, iştirak edenlerden birisi tarafından, adı feth kökünden türemiş olan “açmak, açıklığa kavuşturmak, sıkıntı ve meşakkati gidermek, başlatan, giriş” anlamına gelen Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha’nın okunması ile açılır. (Işık 1995, 252). Bundan sonra imam tarafından Tövbe istiğfar kılınır. Tövbe tasavvufta tarik ve seyrüsülûkün ilk makamı olarak belirlenmektedir: “Tövbe, tasavvufi vahdet hayatının kapısıdır” (Eraydın 1994, 156). “Tövbe, tarikatının ilk makamıdır veya bu yolunun [tarikatının] … en başıdır. Tövbe istiğfar herhangi bir duanın zorunlu ve giriş aşamasıdır” (Şimmel 2000, 91).
Tövbe istiğfardan sonra cemaatle üç kere Şehadet getirilir ve yine Duaya iştirak edenlerden birisi Fatiha’yı okur. Dini meclisinin her ilerlediği bir aşamada okunan Fatiha suresi, bu aşamada da içerdiği esaslarının özeti olması sebebiyle yer almaktadır.
Nihayetinde imam, Kırım Tatarca kılınan Tövbe ile Kur’an-ı Kerim’den Hz. Peygamber’in Miracını anlatan İsra adlı 17. suresinin okumasına geçer. İmam tarafından surenin belli ayetlerinin okunmasından sonra cemaat tarafından üç kere yöreye has ahenk ile Tekbir getirilir. Dua içinde yer aldığı İsra suresi, mutasavvıflar için önde gelen esaslardan birisini yani ilk mutasavvıf olarak kabul edilen Hz. Peygamber’in gece yükselişini, Mekke’den Kudüs’e intikalini ve Allah’a kavuşmasını, Hakk’a ulaşmasını açıklamaktadır. İştirak edenlerden birisinin Fatiha okuması ile ahenkli Salavata geçilir. İsra suresinden sonra Hz. Peygamber’e cemaat tarafından üç kere Salavat getirilmesi, tasavvufta da Allah’ın sırrı ve hatemü’n-nebiyyin (son peygamber) olan Hz. Peygamber’in selamlanmasıdır.
İştirak edenlerden birisinin yine Fatiha okuması ile bir taraftan birinci kısım tamamlanır ve burada okunmuş ayetlerin ve getirilen salavatların sonunda bir dua, niyaz işlevini yapar. Öbür taraftan da bu birinci bölümünün ikinci kısmını, yani Zikri başlatır.
Zikir, Kırımlıların dini meclislerinin esas kısımlarından birisidir. Cehri ve kuudi şeklinde lakin müzik çalgıları olmadan yapılan Kırım tarzı Zikir, Bakara suresinin Ayet el-Kürsi kısmının okunması ile açılır. Zikri, Kırımlılar Tespe çekmek yani Tesbih çekmek adı ile adlandırıyorlar. Zikrin sayısını takip etmek için kullanılan Tesbih imam elinde olur ve imam onu kaldırarak felemenellehu sözü ile başlanmasını belirtir. Bilindiği üzere, kelime olarak, Arapçadan “sübhânellah” Allah’ı yüceltme anlamına gelip sayı aracı olarak kullanılan Tespih, tasavvufi özel törenlerde kullanılmaktadır. Bunun yanında Kırım dini kültüründe zikir için ayrıca Kelime-i Tevhid Çeküv yani Kelime-i Tevhid çekme tabiri de kullanılmaktadır.
Kırım Zikrini yani Tespe çeküv ya da Kelime-i Tevhid Çeküv törenini, cemaat tarafından Tehlil formülünün 99 kere tekrarlanması ve arada ilahilerin okunması teşkil eder. Her bir Tehlil kılınmasında Tehlilin birinci yarısını lâ ilâhe kısmını kılarken Kırımlılar başlarını sağa; Tehlilin ikinci kısmını illallah kılarken başlarını sola çevirirler.
Zikir üç kısma ayrılır ve her bir kısmında Tehlil 33 kere kılınır ve imamın Muhammedün resûlullah sözü ile durdurulduktan sonra cemaat ilahi okumaya başlar. Böylece, 3 kısım oluşur ve her bir kısmından sonra ilahi okunur. Bu ilahiler Kırım Tatar dini kültüründe Zikir ilahileri olarak adlandırılmaktadır. Kırım’ın her bir bölgesine ve köyüne göre Zikir esnasında genelde Yunus Emre divanından belli ilahiler okunmaktadır.
Görüldüğü üzere, Kırım Tatarlarının günümüzdeki dini törenlerinde önemli bir yer tutan zikir usulü aslında, Kırım bölgesindeki tasavvuf sisteminde, orta asırda tespit edilmiş ve esma tarikatlarının tekke sisteminde uygulamış oldukları zikri canlandırmaktadır.
Esma yolundaki tarikatların zikir törenleri Allah’ın yedi ismini çekmek ve bu esnada ilahi, mersiye, durak, kaside gibi farklı türlerde yazılmış ve belli fonksiyona sahip olan metinlerin terennümü ile gerçekleşir. Neredeyse, bütün cehri zikri uygulayan tarikatların usulünün ilk aşamasında ahenk ile Kelime-i Tevhid çekilir. Kelime-i Tevhid’in devamında da belirli ilahiler okunur (İnançer 2014, 133). Kırım Zikri günümüzde faaliyet gösteren Kadiri tarikatının da usullerini kısmen andırır. Fakat tarikatlarının zikirleri esnasında Tehlil ağır bir tempo ile başlar ve Allah isimleri iştirak edenlerin tarafından kılınırken, zakirbaşı ve zakirler usulüne uygun ilahiler okurlar. Zikrin ilerlediği aşamalarında ise Allah’ın diğer isimleri çekilir ve belli türlerde ve formlardaki metinler icra edilerek usul yapısının tamamı oluşturulur.
Benzer uygulama Kırım Tatar zikrinin yapısında da ortaya çıkmaktadır. Ancak Kırım Tatar zikrinin uygulanmasında, yedi isimden sadece Kelime-i Tevhid bu bölgeye has olan ahenk ile çekilir ve her 33 kere sayıldıktan sonra ancak ilahilerin icrası devreye girer. Tekke usulüne göre Kelime-i Tevhid’in sonrasında gelen durak ve zikrin seyrine uygun gelen kaside, na’t, mersiye gibi metinler, Kırım zikrinde artık yer almamaktadır.
Böylece, Kırımlıların zikirlerindeki imam aslında tekke usulündeki şeyhin, zakirbaşının, reisin görevlerini üstlenmiş oluyor. Zakirlerinin ve müritlerinin vazifesi ise cemaate düşüyor. Kırım Tatarlarının günümüzde uyguladıkları zikir, eski tekke usulünün özetlenmiş, kısaltılmış bir halini bizlere sunmuş oluyor.
Cemaatten birisi tarafından Fatiha’nın okunması, Zikir kısmından diğer kısma geçişi sağlar ve Kur’an-ı Kerim’in ‘kalbi’ olarak nitelendirilen Yasin suresini açar. Ardından da Duanın birinci bölümü Bağışlama adlı kısım ile son aşamasına ulaşır. Bağışlama, Duanın düzenlenmesine, Kur’an surelerinin ve diğer metinlerin okunmasına, zikirlerin yapılmasına sebep olan zatın ruhuna gönderilmek suretiyle gerçekleşir. Bağışlama kısmı iki türlü olur:
- Kur’an-ı Kerim’in bağışlanması: Duaya katılanların her biri sırayla 3 kere İhlas suresi okurlar ve her tekrardan sonra cemaatle Tekbir getirilir, 3 kere Felek suresi ve her birinden sonra yine cemaatle Tekbir getirilir, Nas suresi ve yine cemaatle Tekbir
- Yasin suresinin bağışlanması: Yasin suresinin bağışlanmasında ise ancak İhlas suresi okunur. Bunun dışında Kırıklama adı ile geçen birisinin ölü için Yasin suresinin 41 kere okunmasını belirtir. Bunun bağışlanması ise ancak İhlas suresinin 3 kere okunmasından sonra cemaatin Tekbir getirilmesi ile gerçekleştirilir.
Duanın birinci bölümünün sonlandırılması Hatim Duası ile gerçekleşir ve bölüm nihayete ulaşır.
Duanın II. Bölümü: Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif-Vesîletü’n-Necât’ı
Kırım Tatar dini meclislerinin ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Çelebi tarafından kaleme alınan “Mevlid-i Şerif-Vesîletü’n-Necât” mesnevisi, eski tekke adabı ve erkânının günümüzde de devam eden önemli bir göstergesidir. Halvetiyye tarikatının mensubu olan Süleyman Çelebi, Türkçe yazmış olduğu Mevlid-i Şerif eseri ile Osmanlı usulü tekke sistemi başta olmak üzere bütün İslam dünyasının kültürünün inşasına ve gelişimine tesir ederek büyük katkıda bulunmuştur. Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif mesnevisi İslam medeniyetinin birçok esas metinlerinden birisi olarak yer alıp önemli bir kültürel katman oluşturmuştur.
Tekke usullerinde mevlid türünde yazılmış olan metinlerin okunması eski bir gelenektir. Mevlid’in tekke ve dergâh usullerine dâhil edilmesinin esas nedenlerden birisi, mutasavvıfların Hz. Peygamber’i örnek alması ve O’nu ilk mutasavvıf olarak algılamalarıdır. Her şeyden önce Hz. Peygamber’in nurunun ve ondan da diğer varlıkların yaradılışı sebebiyle, Allah’ın habibi olarak anılmış ve ayrıca “Hz. Peygamber’e “hâtemü’l-enbiyâ” denilmiştir. … hem nübüvveti nihayete erdiren son peygamber hem de bütün peygamberleri tasdik eden (onların nübüvvetini mühürleyen) ilâhî bir damga” olarak yorumlanması, sufiler için ilk ve esas bir ilham kaynağı olmuştur (Taş ve Bozkurt 2006, 528). Bu husus tasavvufi tarikatların silsilelerinin Hz. Muhammed’e (s.a.s.) dayanmasına esas neden olmuştur.
İslam dünyasında Hz. Peygamber’e adanmış olan, farklı dillerde ve farklı coğrafyalarda birçok mutasavvıflar tarafından yazılan eserler arasında Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlid-i Şerif-Vesîletü’n-Necât önemli yer almaktadır. Bu konuda İngiliz araştırmacı J. S. Trimingham şu şekilde yazmaktadır: “Mevlid-i Nebi okunması birçok hadra meclisinin önemli bir unsurudur. …Şaşırtıcı biçimde ilk mevlid, bildiğim kadarıyla, Türkçe yazılmıştır. Onun yazarı, kesin anlamda ilk Osmanlı şairi ve Halvetiyye mensubu olan Süleyman Çelebi’dir (ö. 825/1421)”. Devamında bu âlimin vurguladığına göre, mevlid ancak tekke sistemi içinde icra ediliyordu. Bu geleneğin yaygınlaşması ve Mevlid’in tekke dışında icra edilmesi III. Murad tarafından mevlid bayramının kutlamasının resmileştirilmesinden itibaren başlamaktadır (Trimingham 1971, 207).
Halvetiyye tarikatının Osmanlı coğrafyasında en yaygın ve etkili olan tarikatlardan birisi olarak birçok kollarının ve şubelerinin türemesi, bütün kesimlere kolayca hitap ederek nüfuz ettiği malumdur. Halvetiyye tarikatının tekke sisteminin bütün uygulamaları ile birlikte birçok bölgeye yayılması, Kırım dâhil, bu tarikin adab ve erkânının kalıntılarının günümüzde de yaşıyor olmasını açık bir şekilde izlemek mümkündür. Günümüze ulaşmış olan Süleyman Çelebi Mevlid’inin icrası da bunun mühim delillerindendir.
Duanın ikinci geniş bölümünü teşkil eden Süleyman Çelebi’nin yazdığı ve bütün İslam dünyasında ün kazanmış olan Mevlid-i Şerif-Vesîletü’n-Necât metninin okunması başından sonuna kadar cumhur şeklinde gerçekleşir. Kırımlılarının dini törenlerinde okunan Mevlid’de Süleyman Çelebi’nin metninden bazı farklılıklar mevcuttur. Kırım Tatar Mevlid’inin okunuşunu orijinal metinden ayrı kılan husus, bahirlerin, fasılların ve beyitlerin seçimi, onların sırası ve sayısından kaynaklanır.
Ayrıca Kırım Mevlid‘inde bazı bahirler arasında belli ilahiler de okunmaktadır. Bu ilahiler arasında Yunus Emre’ye ait olan Ketridiler Kevseri, Ya Muhammed iç deyü ilahisi, Emine Hatun bahri bölünerek icra edilmektedir. Mevlid’in içeriği ve seyrine uygun olan ilahi okunurken bazı uygulamalar da yapılmaktadır. Mesela, Emine Hatun bahrinin “Susadım gayet hararetten kati, Sundular bir cam dolusu şerbeti” beyti okunurken herkese özel yapılmış şerbet dağıtılır. Bunun dışında, Süleyman Çelebi’nin Mevlid metnindeki Miraç bahirleri yerine Kırımlılar, Miraç’ı anlatan ve Yunus Emre’ye ait olan Muhammed’e Çalabdan indi Burak ilahisini okurlar. Bahsedildiği özelliklerinin dışında Kırımlıların Mevlid kıraati konusunda daha geniş ve teferruatlı bilgiler tarafımızdan yazılan kitapta bulunmaktadır (Tuymova 2011).
Fakat tekke sisteminin Kırım Mevlid’ine yaptığı tesirin boyutlarının ayrıntılı değerlendirilmesi, çalışmalarımızın sonraki aşamalarında mümkün olacaktır. Bu husus, tekke usulündeki Mevlid’in daha eski dönemlerdeki okunma tarzının keşfi ile birlikte günümüzde Kırım Mevlid’inin icra şeklinin mukayeseli incelemeleri sonucunda gerçekleşecektir. Benzer Mevlid yapısına günümüzde faaliyetlerini sürdüren Kadiri ve Cerrahi tarikatlarının İstanbul dergâhlarındaki okunma biçiminde rastlanmaktadır.
Kırım Tatar dini kültüründe, bu bölgeye has olan ‘klasikleşmiş’ Mevlid modelini oluşturan özelliklerin birçok tabii nedenleri mevcuttur. Belli tarikatların sistemine tesir eden tarihi olaylar ve zamanın seyri ile farklı uygulamalar oluşmuş ve değişikliklere sebep olmuştur. Bunun yanında aynı metnin dergâhtan dergâha, tekkeden tekkeye, tarikattan tarikata, bölgeden bölgeye yayılması, Mevlid’in türemiş olduğu çeşitlerinin ve sayısının artmasının da esas nedenidir. Mevlid’in her bir bölgeye ve yöreye göre, farklı şartlar içinde (eklemeler ve türlü uygulamalarla) özel şekillere bürünmesi sadece metin ile sınırlı olmayan, bu âdetin bütününün zenginliğini ortaya koymakla birlikte müstakil, geniş ve kapsamlı araştırmalara muhtaç olan bir katmanı ortaya çıkartmaktadır.
Kırımlıların dini kültürlerinde muhafaza edilmiş Mevlid’in okunma tarzı, bütün olumsuz şartlara rağmen, eski çağlarda parlayan tekke musikisinin mühim ve büyük bir katmanını (içinde bulunduran türleri, formları, vezinleri, müzikal dilinin yapıları, makamları, uygulamaları ve s.) günümüze ulaştırarak, bize onun belli bir kodlanmış modelini takdim etmektedir.
Duanın III. Bölümü: İlahiler
Duanın üçüncü bölümünü ilahilerin icrası oluşturur. Bu kısımda, dini törenin düzenlenmesine sebep olan konuyla alakalı olan ilâhîler seçilerek okunur. Kırım Tatar güncel dini kültüründe icra edilen ilahilerin türleri, okundukları duruma ve vakitlerine göre şu şekilde tasnif edilir:
- Tevhid ilahileri
- Zikir ilahileri
- Vukuf ilahileri
- Su ya da Suv selası ilahileri
- Mevlüd ilahileri
- Muhammed ilahileri
- Kiev-Gelin yani Damat-Gelin ilahileri
Tevhid ilahileri
Günümüz Kırım kültüründe Tevhid ilahileri adı ile geçen metinler, Kırım Hanlığı dönemi tekke usulünün ve dolayısıyla musikisinin bir uzantısıdır. Tekke zikirlerinin önemli kısmını teşkil eden Tevhid ilahileri, Kırımlıların eskiden kıyami zikri esnasında esmayı çekerken okunan ilahiler olduğuna dair bazı bilgilere rastlamaktayız. Bu konu ile ilgili Kırımlı araştırmacı ve aynı zamanda Kırım dini kültürünün temsilcisi, hafız Aci Abdulvait Sahtara önemli bir bilgiyi paylaşmıştır: “Bu ilahiyler çokluk ile cemaatnen koşulıp aytılgan ilahiylerdir. Aynı vakıtta bular zikirlerde ayak üstünde turıp, cemaatnen aytılgan, yani şeyh oğde yahut ortada turıp, ‘hay’ çektirip aytılgan ilahiylerdir” (Sahtara 2000, 41). Sahtara’nın yazdığına göre, bu tür ilahiler zikrin kıyami kısmında Hay ismi çekilirken okunurdu.
Fakat güncel Kırım Tatarlarının dini meclislerinde kıyam zikri hiç uygulanmadığı için bu tür ilahiler ancak kuudi olarak cemaatle okunmaktadır. Bunun dışında eskiden esmayı çekme ve o esnada okunan ilahilerin adedi de azaldığından, Kırım dini kültüründe artık günümüzde uygulanmamaktadır.
Kırım Tatar dini meclislerinin önemli bir kısmını oluşturan Tevhid ilahileri farklı zamanlarda okunan metinleri kapsamaktadır. Bunlar arasında, Ramazan ayında terennüm edilenlerden Merhaba, Elveda, Muharrem ayında okunan Asan ile Üseyindir, çeşitli vakitlerde terennüm edilenlerden Namaz ilahiysi, Saba ilahiysi ve diğerleri. Bunun dışında Kırım’daki gerçekleştirilen saha araştırması sırasında kaydedilen birçok diğer Tevhid ilahileri arasında Ya ilahi gider oldum ilahisi, cenaze merasiminde kefen dikilirken icra edilmektedir, Gönülleri şad eden ilahisi ise zikir esnasında okunmaktadır.
Bu tür ilahilerin çok işlevli özelliğinin temeli tekke sistemindedir. Türkiye âlimlerine göre Tevhid ilahileri, Kırım Tatar dini kültüründeki gibi, zikir esnasında okunabilir: “Tekke ve dergâhlarda icra edilen zikirler esnasında tevhid ilahileri denilen dini musiki parçaları okunurdu. Bunların yapılan zikrin çeşidine göre seçilmiş güfteleri vardır” (Uzun 2012, 25).
Görüldüğü gibi, Kırım Tatar dini musikisinde Tevhid ilahisi grubu çeşitli zamanlarda cemaatle okunan farklı fonksiyonlara sahip olan metinleri içermektedir. Dolayısıyla, Tevhid ilahisi kavramının geniş bir kategoriyi oluşturduğunu söylemek mümkündür. İçine dâhil olan metinlerin sadece Kırım Tatar dini musikisinde değil, Türkiye başta olmak üzere diğer bölgelerin dini, daha doğrusu tekke sistemlerinde esnek biçimde yer aldığı ve zamanla farklı diğer grup ilahilerine de geçebildiği izlenmektedir. Fakat vurgulanmış olan iki husus –toplu şekilde ve daha çok zikir esnasında okunmaları– bu tür ilahilerinin eskiden Kırım Hanlığı dönemindeki yaşamış olan tekke zikir törenlerine bağlı olmaları hususunu kanıtlamaktadır.
Zikir ilahileri ile ilgili olarak, Duanın birinci bölümün zikir kısmında bilgi verildiği için, ilahilerin diğer gruplarına geçilmektedir.
Vukuf ilahileri
Kırımlıların dini geleneğinde Vukuf adı ile geçen ilahiler, cenaze merasiminin genellikle kefen tedariki aşamasında tek kişi tarafından okunur. Eğer vefat edenin cenazesi sabaha kaldıysa, mevtanın yanında geceleyen ve kefen diken kadınlardan birisi tarafından okunan ilahilere Vukuf ilahileri denir. Vukuf ilahileri tekke musikisinin uzantısı olarak bugün de Kırım kültüründe ortaya çıkıyor.
Bilindiği üzere, “bir şeyi iyice anlamak ve kavramak için üzerinde durup düşünmek” anlamındaki vuküf ve vakfe kelimeleri tasavvufta bir halden bir makama veya bir makamdan bir menzile geçerken ikisi arasında durmayı ifade eder. Duruşun sebebi geçilen makamı gözden geçirmek, önceki makamdan kalan eksiklikleri tamamlamak, varılmak istenen makam için hazırlık yapmaktır” (Uludağ 2013, 131). Vukuf kavramı Nakşibendiyye tarikatında salikin seyrüsülûkündeki halini belirleyen esas kategorilerinden birisidir (Hismatullin 1996, 167-178).
Bu bağlamda ilahilerin Vukuf olarak okunması, mevtanın iki makam arasında durmasını göstermektedir. Vukuf ilahilerinin örneklerinden birisi Ya ilahi gider oldum cenaze merasiminde, kefen dikilirken icra edilmektedir. Fakat alan araştırmaları esnasında Kırım dini törenlerinde bu tür ilahilerin aynı zamanda Tevhid ilahileri ve Zikir ilahileri olarak da okunması biçiminde görülmektedir. Metin, Vukuf ilahi grubu dışında Tevhid ya da Zikir ilahisi olarak işlevini yapmış oluyorsa, o zaman cumhur şeklinde icra edilmektedir.
Vukuf grubuna dâhil olan Kâbe ilahisi eskiden Hac sırasında okunan ve Hacca uğurlarken ya da Hacdan karşılarken okunuyordu (Sahtara 2000, 69). İlahinin bu durumda okunması, onun başka bir anlamda ve işlevde olduğunu göstermektedir: “Arapçadan “durmak, durma, dua için duraklamak” anlamına gelen vukuf sözü, Hac sırasında hacıların dua kılmak üzere Arafat vadisinde duraklaması için denilir” (The Encyclopedia of İslam 2002, 220). Fakat bu durumda da vukuf sözünün anlamı tasavvufi düşüncesine bağlı olduğu aşikârdır. Kırım Tatar dini kültüründe Vukuf ilahileri olarak icra edilen metinler, tekke sisteminin dikkate değer bir kısmı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Su Selası İlahileri
Su ya da Suv selası ilahileri, Kırım Tatar cenaze törenlerinin esas unsurlarındandır. Gasil anında okunan Su sela ilahileri, mevtanın ikinci kere yıkanması ile başlamakta olup, üçüncü kere yıkanmasının sonuna kadar gasle refakat etmektedir. Bu tür ilahilerin esas özelliklerinden birisi de üç, beş, yedi … gibi tek sayıdan oluşmuş erkekler grubu tarafından okunmasıdır.
Bu uygulamanın temelini Türkiye’de faaliyet göstermiş olan Mevlevi, Bektaşi, Nakşibendi, Halveti ve onun şubeleri olan Gülşeni ve Cerrahi gibi birçok tarikatın cenaze usûllerinde de görmek mümkündür. Cenaze töreninde mevtayı yıkarken tarikatın adab ve erkânına dâhil olan ilahileri okumak birçok tarikatının esas âdetidir:
“Gaslin devamı sırasında, şeyhin mensup bulunduğu tarikin Evrad-ı Şerifesi okunurdu. <…> Evrad-ı Şerife, bu suretle okunup bittikten sonra ihvan… Tevhid-i Şerif’e girerdi. Zakirler de ilahiye başlardı” (Revnakoğlu 2003, 228-229).
Mevlevi tarikatının cenaze töreninde mevta gasli esnasında bilhassa şeyhin ya da halifesinin, ayin okunması âdetine A.Gölpınarlı çalışmasında da rastlamaktayız:
“Ölen, şeyh ve halifeyse, matbahta yıkanır ve yıkanırken mutrıban, ayin okurlar. Okunan ayin, çok defa, Mevlana’nın, Salahaddin-i Zer-hub’un vefatı dolayısiyle söylediği, “Ey ayrılığıyla göğün bile ağladığı dost, gönül kanlar içinde oturmuş, akılla can, ağlamıya koyulmuş” mealindeki,
İy zi hicran-ı firaket asman bigriste
Dil miyan-ı hun nişeste akl u can bigriste
matla’lı mersiyesinin matla’ beytiyle diğer iki beytini muhtevi olan ve Itri tarafından bestelenmiş bulunan Segâh ayinidir”(Gölpınarlı 1963, 131).
Gasil törenine musiki ile refakat edilmesi Halvetiyye tarikatında da benzer şekilde gerçekleşmektedir:
“Vefat eden şeyh efendi, Halvetiyye meşayihinden (Halveti – Devranı tarikatlarden birinin şeyhi ise) Tevhid-i Şerif’den sonra Devran edilirdi. Şayet gaslin icra edildiği yer, devran açmaya müsait değilse, o zaman yerinde sayar gibi bir sağa, bir sola hafifçe gidip gelen, ahenkli, ölçülü sallantılarla İsm-i Hu’ya ayakta devam edilirdi. Devran yürürken okunan ilahiler, burada da sırasıyla tekrar edilirdi” (Revnakoğlu 2003, 231).
Görüldüğü üzere, her bir tarikatının kendi usulüne, adab-erkân ilkeleri ve uygulama sistemine göre işlenmiş olan gasil törenleri ve ilahiler ile eşlik ederek mevtayı uğurlama âdetleri, güncel Kırım Tatar cenaze törenlerinde de kısmen de olsa yaşamaya devam etmektedir. Kırım Tatar cenaze merasimlerinde günümüzde Su selası ilahileri okuma âdeti, Kırım Hanlığı dönemi tekke musikisinin günümüze ulaşmış olan önemli örneklerinden birisini oluşturur.
Muhammed’in İlahileri
Muhammed’in ilahileri ya da Muhammed Peygamberge bağışlangan ilahileri adı ile adlandırılan metinler, Kırım Tatar dini geleneğinde ayrı bir grubu teşkil etmektedir. Hz. Muhammed’e (s.a.s.) adanmış bu ilahiler, Kırımlılar tarafından cumhur şekilde, farklı durumlarda ve zamanlarda icra edilebilmektedir: Çeşitli durumlarda okunan Mevlid-i Şerif’den sonra ya da Hz. Muhammed’in (s.a.s.) doğduğu Rebîyülevvel ayında, bu ilâhîlerin okunduğuna tanık oluruz.
Bu tür ilahileri teşkil eden güftelerin çoğu Yunus Emre’ye aittir. Canım kurban olsun senin yoluna, Munacat-ı Muhammed, Cavab-ı Huda, Arayu Arayu bulsam izini, bu grup ilahilerden en yaygın olan örneklerdendir. Kırım dini merasimlerinde Hz. Peygamber’e (s.a.s.) adanmış olan ilahileri, tekkelerde özel gecelerde okunan metinler arasında ya da Mevlid Kandilinde, rebîülevvel ayında ve daha çok Mevlid-i Şerif’in bahirlerinin arasında okunan Tevşih olarak nitelendirilen ilahiler ile denkleştirmek mümkündür. Fakat bu yönde daha teferruatlı sonuçları elde etmek üzere mukayeseli çalışmalarımız devam etmektedir.
Mevlüd İlahileri
Kırımlıların icra ettiği metinlerden olan Mevlüd ilahileri, tekke usulünün bir başka uzantısını oluşturan ve Kırım dini merasimlerinde Mevlid-i Şerif mesnevisinin belli bahirleri arasında yer alan ilahilerdir. Bunlar, az sayıda ve belirli bir mana ile konulmuş metinleri kapsamaktadır. Genellikle Emine Hatun bahrini iki fasla bölerek Yunus Emre’ye ait olan Ketidirler Kevser’i ve Miraç bahrinin yerine Çalab’dan indi Burak ilahileri okunmaktadır. Kırımlıların dini geleneğinde ayrı bir grup olarak nitelendirilen Mevlüd ilahilerinin böylelikle, Mevlid-i Şerif içinde belli manası ve işlevi sebebi ile konulduğunu görmekteyiz. Tekke usulünde buna benzer örneklerinin keşfetme amaçlı çalışmalarımız halen sürdürülmektedir.
Kiev-Gelin İlahileri (Damat-Gelin ilahileri)
Güncel Kırım Tatar dini kültüründeki en nadir ilahi türünden olan Kiev-Gelin ilahileri, düğün merasiminin belli aşamalarında okunan metinlerdir. Genelde damat ile gelinin akrabaları ve yakınları tarafından okunan ilahiler, L. Asanov’un aktardığı bilgilere göre, gelinin kına töreni ile damadın tıraş töreninde, gelini baba evinden uğurlarken, damadın gelin odasına uğurlarken okunan ilahilerdir (Asanov 2003).
A. A. Sahtara bu tür ilahileri Toy vaktında cemaatnen aytılgan tevhid ilahiyleri olarak tasnif etmektedir. Örnek olarak Sahtara’nın getirdiği Bu gece ve Kiev ilahileri, damadı yatsı namazından sonra gelin odasına götürürken okunmaktadırlar. (Sahtara 2000, 57). Tasavvuf içerikli olan bu grup ilahilerinin güfteleri de yine tekke musikisinin bir kalıntısı olarak karşımıza çıkmakta ve bu konunun derinlemesine araştırılmaya muhtaç olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Makalemizde kısa bir şekilde güncel Kırım Tatar dini müziği, Kırım tekke musikisinin bir kaynağı olarak ele alınıp gösterilmeye çalışılmıştır. Geçmiş dönemlerde yaşamış olan zengin bir tasavvufi medeniyetin önemli bir kısmının özetlenmiş halini, güncel Kırım Tatar dini törenleri bize takdim etmiş oluyor. Günümüz Kırım dini kültürünün Osmanlı dönemi tekke sistemi bağlamında değerlendirilmesi, birçok yönde oluşan açıkları ve eksik olan kısımları canlandırarak düzenleme ve yeniden yapılandırma çalışmalarımıza yön veriyor. Bu sebeple, Osmanlı dönemi başta olmak üzere, günümüz Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında devam eden tekke uygulamalarını esas alarak, Kırım dini kültürü ile mukayeseler yoluyla yapılan incelemeler, Kırım Hanlığı dönemi tekke musikisinin, kısmen bile olsa yeniden inşasına ve anlaşılmasına imkân hazırlıyor.
İnceleme esnasında görüldüğü gibi, Dua adlı dini meclisin hem tüm yapısında hem onu teşkil eden her bir kısmında ve aşamasında, eskiden olan tekke sisteminin önemli parçalarını izlemek ve restore etmek mümkün görünmektedir. Kırım dini kültürü, Orta Çağ, bilhassa Osmanlı Dönemi tekke musikisini ihtiva eden usul, adab ve erkânının özetlenmiş halini sunarak, aynı zamanda önemli bir delili teşkil etmektedir. Kırım dini örf ve adetlerinin her bir kısmı aslında Hanlık dönemine dair büyük kültür katmanlarının yeniden keşfedilmesine ve canlandırılmasına yol açan anahtarlardır.
Önce de belirttiğimiz gibi, Kırım bölgesinde en yaygın ve dolayısıyla etkili olan tarikatların Halvetiyye ve kolları yanında Kadiriyye ile belli kolları ve Mevleviyye olduğu açıktır. Bu husus şimdiki Kırım Tatar dini kültüründe de kendini kısmen ortaya çıkartmaktadır. Kırım tekke musikisinin Halvetiyye ve belli kollarıyla, Kadiriyye ve belli kollarının uzantısı olduğuna dair bilgiler, Kırımlılarının icra ettiği dini metinlerde, güftelerde geçmekte olup, güncel Kırım dini törenlerinin, bu kadîm geleneğin kodlanmış bir belgesini teşkil ettiği fikrimizi ispatlamaktadır. Daha geniş ve detaylı bilgileri sunmak üzere bu yöndeki çalışmalarımız devam etmektedir.
Bibliyografya
Abdulvaap, Nariman. 2003. Grezı lyubvi: Poeziya Krımskih Hanov i ih Okrujeniya. Simferopol: Dolya.
Asanov, Lenur. İlahi, www.qirimtatar.ru Ulaşım: 23.02.2003, 01.30.
Çelebi, Evliya. 2011. Seyahatname, (Haz. Seyit Ali Kahraman), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 7. Kitap, c.2.
Eraydın, Selçuk. 1994. Tasavvuf ve Tarikatlar, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, No. 82. İstanbul.
Gölpınarlı, Abdulbaki. 1963. Mevlevi Adab ve Erkânı, İnkılap ve Aka Kitabevleri. İstanbul.
Hismatullin, A.A. 1996. Sufiyskaya ritualnaya praktika. (Na primere bratstva Nakshbandiya). Sankt-Peterburg.
Işık, Emre. 1995. “Fâtiha Sûresi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 12, s. 252-254, İstanbul.
İnançer, Ömer, T. 2014. “Osmanlı Tarihinde Sufilik Ayin ve Erkanları”, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf ve Sufiler, Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Gazi Yayıncılık, s. 125-187, Ankara.
Özdamar, Mustafa. 1997. İslambol geleneğinde Sivil Merasimler ve Doğumdan Ölüme Musıki, İstanbul.
Revnakoğlu, Cemaleddin, S. 2003. Eski Sosyal Hayatımızda Tasavvuf ve Tarikat Kültürü, (Haz. M. Doğan Bayın İsmail Dervişoğlu). İstanbul: Kırkambar Kitaplığı.
Sahtara, Abdulvait A; Riza, Muhammed, A. 2000. Mevlüd Şerif ve İlahiyler. Akmescit.
Şimmel, Annemari. 2000. Mir İslamskogo Misticizma, (Perevod s angl. N.İ.Prigarinoy, A.S.Rappoport). Moskva.
Taş, Necati, F.; Bozkurt, Nebi. 2006. “Mühür”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c.31, s.528-530, İstanbul.
The Encyclopedia of Islam. 2002. Edited by P.R. Bearman, Th. Bianquis, C.E. Bosworth, E. van Donzel and W.P. Heinrichs. Leiden – Brill, Volume XI.
Trimingham, J. Spencer. 1971. The Sufi Orders in Islam. Oxford: At the Clarendon Press.
Tuymova, Guzel. 2011. İslamskiye Muzıkalno-Poetiçeskiye Janrı Krımskih Tatar: Mavlid i ilahi. Germany: Lap Lambert Academic Publishing.
Uludağ, Süleyman. 2013. “Vukuf”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 43, s. 131, İstanbul.
Uzun, Mustafa. 2012. “Tevhid”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 41, s. 24-25, İstanbul.
- Bu makale, 21-22 Kasım, 2016 tarihinde İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen Ölümünün 50. Yılında Uluslararası M. Fuad Köprülü Türkoloji ve Beşeri Bilimler Sempozyumu’nda tebliğ edilmiştir.
- Kaynak: https://tumac.org/kirim-tatar-tekke-musikisinin-kaynagi-olan-guncel-kirim-tatar-dini-kulturu/