Kazan Ural Dağları, Konya’nın devamıdır
Dünyanın hangi kentinde yaşarlarsa yaşasınlar, Müslümanlar birbirlerini kardeş, yeryüzünü mescit olarak bilirler. Soyları ve renkleri ne olursa olsun, düşünce ve eylem kaynakları ortaktır. İster Kazan”da, ister Konya”da isterse de Berlin”de yaşasınlar, yaşama biçimleri, tutum ve davranışları büyük farklılıklar göstermez. Nasıl Üsküp Balkan dağlarında, Bursa”nın devamıysa, Kazan da Ural dağlarında Konya”nın devamıdır. Kazan Moskova”nın Hristiyan olmasından yüzyıl önce Müslüman olmuştur.
*
Puşkin: ”Tatarlar Araplardan farklıydılar, Rusya”yı işgal ettiler, ancak ne Cebir”i ne de Aristo”yu getirdiler” derken, Sezai Karakoç: ”Ruslar Altınordu İmparatorluğu”nun vasalları idiler. Ruslara Altınordulular geniş bir muhtariyet vermişlerdi. Ruslar, devlet idaresi ilmiyle askerlik sanatını Altınordu Devleti”nden öğrenmişlerdi” demektedir. Tarih Karakoç”u doğruladı. Altınordu”nun devamı olan Tataristan”ın sonu Endülüs gibi olmadı. Kurtuba”dan Araplar geldiler geçtiler. Kazan”da Tatarlar kalıcı oldular.
*
Altınordu Devleti, Volga”da Kazan, Hazer Denizi kıyısında Astrahan ve Kırım Yarımadasında Kırım hanlığı olmak üzere üç hanlığa bölündü. Kazan Avrupa”nın ortasında, Moskova, Berlin ve Viyana üçgeninde Müslümanlığın önemli bir kültür merkezi oldu. İslam kültürü, ya dünya ya öte dünya demeyen, hem dünya hem öte dünya diyen, iki dünya kültürüdür. Buhara ve Kazan arasında, Bilim tarihçisi George Sarton”ın vurguladığı gibi, düşünce ve eylem dünyasının, ışığını hiç yitirmeyen güneşleri doğdu.
*
Ülkeler arasında sınırların önemini yitirdiği, duvarların yıkıldığı kare dünyada, İrlandalıların Londra”da, cezayirlilierin Paris”te, Türklerin Berlin”de kendilerine geniş bir alan açmaları gibi, Tatarlar da, Moskova”da kendilerine geniş bir alan açtılar. Sınırsız ve duvarsız dünyada, devletlerden daha çok şehirler önem kazanacak. Birinci Roma ve İkinci Roma tarih sahnesinden çekildi. Üçüncü Roma olmaya özenen Moskova da, tarih sahnesinden çekilmek zorunda kaldı. Artık dünyada her şehir bir Roma”dır.
*
Şehirlerin devletlerden daha çok önem kazandığı ve her kentin kendisinin Roması olduğu, şehirler dünyasında, İstanbul”da olduğu gibi, bütün şehirlerin biri eski, biri yeni olmak üzere, iki yüzü vardır. Şehirlerin eski yüzleri Kudüs”e, yeni yüzleri ise New York”a dönüktür. Şehirlerde eski yüzler normatif, yeni yüzler ise, pozitif değerleri yansıtır. Şehirlerin eski yüzlerinin odak noktasında kutsal kültürün, yeni yüzlerinin odak noktasında da, seküler kültürün anıtları vardır.
*
Şehirlerin dünyasında, hayatı yaşanır kılmak için, hangi dinden ve hangi ırktan olursa olsunlar, herkesi insanlığın ortak tarihinin derinliklerine doğru, uzun yolculuklara çıkarmak gerekir. Tarihin doğruları karşısınad devletlerin doğrularının uzun ömürlü olmaları mümkün değildir. Tarihin derinliklerine inildiğinde, bütün insanlığın aynı anne ve aynı babanın çocukları oldukları görülecektir. Tarih en büyük ve en köklü üniversitedir.
*
Tarihin her döneminde fethedenler fethedilmişler, fethedilenler fethetmişlerdir.
*
Şehirler düyasının fatihleri, yeni olmasını bilenler ve söyleyecek yeni sözü olanlardır.
*
Şehirlerin sözü değil, sözün şehirleri önemlidir.
*
Güneş sözü olan şehirlerden doğar.
*
Sözün vatanı tarihtir.