Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugâti’t-Türk
Türk yazı dillerinin, lehçelerinin ve ağızlarının dil özelliklerini belirleyen, söz varlığını derleyerek bir araya getiren Kâşgarlı Mahmud kendisine sonsuz bir ün, bitmez tükenmez bir kaynak sağlaması dileğiyle elde ettiği bu bilgileri yazıya geçirerek ortaya koyduğu eserine Dîvânu Lugâti’t-Türk adını vermiştir.
Döneminin yazı dilinin dil bilgisi kurallarını ve söz varlığını eserinde toplayan Kâşgarlı Mahmud, bu ölçünlü dil çerçevesinde diğer Türk topluluklarının ağız özelliklerini hem ses hem de söz varlığı bakımından ayrıntılı biçimde ele almıştır. Zaman zaman biçim bilgisi yönünden belirlediği farklılıklara da işaret eden Kâşgarlı Mahmud bu nedenle eserine Türk Lehçeleri (veya Ağızları) Sözlüğü adını vermiştir.
Kâşgarlı Mahmud, eseriyle tam olarak bağdaşan bir ad seçmiştir. Gerçekten de Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türk soylu halkların dil özelliklerini ve o dönemin söz varlığını olabildiğince ayrıntısıyla ortaya koyan bir “divan”dır…
Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü Ne Zaman Yazmıştır?
Eserini Bağdat’a gelmeden önce mi yoksa Bağdat’a geldikten sonra mı yazdığı konusunda farklı görüşler bulunsa da Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü 1072 yılında yazmaya başladığı, dört defa düzelttikten sonra 1074 yılında tamamladığı konusunda kayıt bulunmaktadır.
İstanbul Millet Kütüphanesinde bulunan elimizdeki tek nüshanın son sayfasında verilen bilgiden Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 günü tamamladığı açıkça anlaşılmaktadır.
Kitabı el yazısıyla çoğaltan Muhammed bin ebî Bekr ibn ebi’l-Feth, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün son sayfasındaki ketebe ‘yazılış’ bölümünde Kâşgarlı Mahmud’un kaleminden çıkan nüshaya bakarak yazdığı bilgisini vermektedir. Müstensih Muhammed bin ebî Bekr ibn ebi’l-Feth, Kâşgarlı’nın kendi el yazısıyla yazdığı asıl kitabı şu sözlerle bitirdiğini belirtir:
Kitap dört yüz altmış dört yılının Cümad-el-ula ayının ilk günü (25 Ocak 1072) yazılmaya başlanıp dört defa düzeltildikten sonra dört yüz altmış altı yılının Cümad-el-ahire ayının onuncu günü olan (10 Şubat 1074) Pazartesi bitirilmiştir. Güç ve kudret yüce ve büyük Allah’ındır. O bize yeter. Himaye ondandır…
Her ne kadar nag yılı ‘timsah yılı’ sözünün açıklandığı bölümde:
Biz bu kitabı yazdığımız 469 yılı nag yılıdır
on iki hayvanlı Türk takviminin anlatıldığı bars maddesinde de:
Biz şu kitabı yazdığımızda dört yüz altmış altı yılının Muharrem ayı idi, yılan yılı girmişti. Bu yıl geçip de dört yüz yetmiş yılı olunca yund yılı girecekti
diye farklı tarihler verilmişse de bu kayıtlarda karışıklık olduğu ve bir yazılış yanlışı bulunduğu düşünülmektedir. Her şeyden önce 466 yılından sonra 470 değil 467 yılının geldiği bilinmektedir. Bu bölümde sonradan el yazısıyla yapılan düzeltmeyle 466’dan sonra 467 yılının geldiği belirtilmiştir.
Bu konuda farklı görüşler bulunsa da yaygın görüş Kâşgarlı Mahmud’un eserini 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 tarihinde tamamladığı yönündedir.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Millet Kütüphanesindeki tek nüshası ise, Sava’dan gelerek Şam’a yerleşen Muhammed bin ebî Bekr ibn ebi’l-Feth tarafından Kâşgarlı’dan yaklaşık iki yüz yıl sonra, 1 Ağustos 1266’da el yazısıyla yazılmıştır.
Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü Neden ve Nasıl Yazdı?
Kâşgarlı Mahmud, anıtsal eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazış nedenini ilk sayfadaki Tanrı’ya ve Hz. Muhammed’e övgü bölümünden hemen sonra açıklamaktadır.
Talih güneşinin Türk burcunda doğduğunu, Tanrı’nın Türk kağanlığını gökyüzünün katmanları arasına yerleştirdiğini, onlara Türk adını ve egemenliği verdiğini yazar. Çağının kağanlarını Tanrı’nın Türkler arasından çıkardığını ve ulusları yönetme dizginlerini Türklere vererek bütün insanlığa egemen kıldığını belirtir. Türkleri doğruluğa yönelten Tanrı’nın, Türklerle birlikte olanları, birlikte çalışanları ve onlara katılanları aziz kıldığını, Türkler sayesinde onları isteklerine eriştirdiğini, yağmacıların kötülüklerinden onları koruduğunu anlatır Kâşgarlı Mahmud…
Türklerin oklarından korunmak için akıl sahibi olanların, Türklere katılması gerektiğini yazan Kâşgarlı Mahmud, en doğrusunun Türklerin gönlünü almak olduğunu, derdini dinletebilmek için onların diliyle konuşmaktan başka çıkar yol bulunmadığını ifade eder.
Bu görüşlerini kanıtlamak amacıyla Buharalı ve Nişaburlu iki ayrı imamdan işittiği bir hadisi tanık gösterir. Her iki imam da Hz. Muhammed’in kıyamet belirtilerinden, ahir zamandaki azaplardan ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkışından söz ederken “Türklerin dilini öğreniniz, çünkü onların egemenliği uzun sürecektir” buyurduğunu Kâşgarlı Mahmud’a anlatmıştır.
Bu bir sahih hadis ise Türk dilini öğrenmenin Peygamber buyruğu ve dinî bir gereklilik olduğunu yazan Kâşgarlı Mahmud, hadisin sahih olmaması durumunda da aklın Türk dilini öğrenmeyi buyurduğunu söyler.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt zaferinden hemen sonra İslam dünyasında Türklerin, Türklüğün ve Türk dilinin öneminin daha da arttığı bir dönemde Araplara Türkçeyi öğretmek, Türkçenin Arapça kadar zengin dil olduğunu ortaya koymak amacıyla Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazmıştır Kâşgarlı Mahmud…
Hazırladığı sözlük ile Türkçenin söz varlığının gücünün ortaya konulmasını sağlayan Kâşgarlı Mahmud, böylece Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu da göstermiştir. Nitekim Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün giriş bölümünde Türk dilinin Arap dili ile birlikte at başı beraber yürüdüklerini ifade eden Kâşgarlı Mahmud, söz varlığı ile birlikte Türk kültürünün ve uygarlığının da zenginliğini gözler önüne sermiştir.
Eserinin pek çok yerinde Türkleri ve Türklüğü öven Kâşgarlı Mahmud, sözü kendisine getirerek Türklerin en güzel ve en etkili dile sahip bir kişisi olarak en açık anlatan, en akıllı, en iyi eğitimli, en soylu olmakla övünür. Çok iyi kargı kullandığını sözlerine ekleyen Kâşgarlı Mahmud, bu özellikleri sayesinde bütün Türk illerini dolaşıp Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgızların dillerini, sözlü edebiyat ürünlerini öğrendiğini belirttikten sonra bütün bu bilgileri kitabında en uygun bir biçimde sıralayarak düzenlediğini anlatır.
Yıllarca birçok güçlüğe göğüs gererek hazırladığını belirttiği Dîvânu Lugâti’t-Türk’te sözleri arayanlar kolayca bulsun diye belirli bir düzene göre sıraladığını da belirten Kâşgarlı, atasözü, deyim ve şiir gibi edebî ürünlerle Türkçenin anlatım derinliğini ortaya çıkardığını söyler. Bunun için eserinin sözlük bölümünde tanımladığı hemen her sözün, içinde geçtiği örnek cümleleri, şiirleri, atasözleri ve deyimleri vermeye özen gösteren Kâşgarlı Mahmud:
Türklerin görgülerini, bilgilerini göstermek için söyledikleri şiirlerden örnekleri kitaba serpiştirdim. Sıkıntılı veya sevinçli günlerde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan ve ilk söyleyenden sonra kuşaktan kuşağa aktarılan atasözlerini de kitaba aldım. Böylece kitap en üst düzeyde yetkinliğe ve mükemmel arılığa ulaştı.
diyerek örnekli bir sözlük yazmasının gerekçelerini de açıklamaktadır. Günümüzden dokuz yüz otuz altı yıl önce yazmaya başladığı Dîvânu Lugâti’t-Türk’te tanımları örneklerle pekiştiren Kâşgarlı Mahmud’un tuttuğu bu yol, çağdaş sözlük biliminde bugün de uygulanan bir yöntemdir. Türk sözlük biliminde açtığı bu çığır, Kâşgarlı Mahmud’a Türk sözlükçülüğünün atası unvanını kazandırmıştır.