GenelGüncelKültür SanatTürk Dünyası

ÇEÇEN-İNGUŞ-KARAÇAY-BALKAR SÜRGÜNÜ – İsmail CİNGÖZ

ÇEÇEN,İNGUŞ,KARAÇAY,BALKAR SÜRGÜNÜ

İsmail CİNGÖZ

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların Rusya’yı işgali sırasında Çeçenlerin ayaklanmasından korkan Stalin ve Komünist Sovyet Rusya yönetimi, 1943 yılında Çeçen-İnguş Otonom Cumhuriyeti’nin lağvedilmesi ve halkının Sibirya içlerine sürgün edilmesi için gizli bir karar aldı. Sürgün hazırlıkları bir yıl sürdü.

Özel eğitimli 100.000 Kızıl Ordu ve emniyet gücü, askeri manevralar yapmak bahanesiyle Çeçenya’daki her köye ve kasabaya sevk edildiler. 23 Şubat 1944 günü Çeçen-İnguş Otonom Cumhuriyeti vatandaşları tüm kasaba ve köy meydanlarında Kızıl Ordu Günü’nü kutladıkları sırada festival alanları ve yerleşim birimlerini kuşatan birliklerin Komutanları, halkın Türkistan (Orta Asya) ve Sibirya’ya sürgüne gönderilmesine ilişkin Yüksek Sovyet Kararnamesi’ni okudular ve 20 dakika içerisinde sürgün için toplanmaları emrini verdiler.

Belirtilen sürede hazır olamayan zayıflar, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar zorla dışarı çıkarıldılar. Herhangi bir öfke işaretinin cezası ölüm oldu. Kaçma girişiminde bulunanlar silahlardan çıkan mermilerle oracıkta katledildiler. Yaşanan katliamlar nedeniyle pek çok dağ, ova, kasaba ve köyler cansız bedenlerle doldu. Cansız bedenlere; evlerde, avluların içerisinde, yollar boyunca, köylerin çevrelerinde ve ormanlarda velhasıl her yerde rastlanıyordu.

Ruslar, Çeçenleri her yerde ve her şekilde öldürdü: Mayınlarla havaya uçurdular, yaktılar, suda boğdular, zehirlediler. Gıda ürünlerinin birçoğu gazyağı dökülerek yakıldı. Çoğunluğu çocuk olmak üzere açlıktan kıvranan halka zehirli yiyecekler dağıtılarak toplu katliamlar yapıldığı oldu.

Sağ kalan yaklaşık 500.000 Çeçen-İnguş, dolduruldukları hayvan vagonları ile başta Sibirya olmak üzere Kazakistan ve Türkistan (Orta Asya) içlerine sürgün edildiler. Tıka basa doldurulan vagonlarda açlıktan, soğuktan ve havasızlıktan kaynaklı binlerce insan hayatını kaybetti. Öyle ki ölüler mola yerlerine kadar ayakta dikilir vaziyette kalıyordu. Bu nakillerde yaklaşık %20’si hayatını kaybetti.

Önceden belirlenmiş olan yerlerde verilen molalarda gömülmesine dahi izin verilmeyen cenazeler demir yolu kenarlarına fırlatılıp atıldı. Karın kapladığı “Ölüm Yolu”, yirmi günü aşkın süre boyunca binlerce Çeçen ve İnguş’un cesediyle işaretlendi.

Halkın geride bıraktığı evlere başka Sovyet halkları yerleştirildi, hayvanlarına ve arazilerine el konuldu.

Sürgün edilenler varış noktasına ulaştığında, bu defa da hayatta kalabilmek için klasik yaşam mücadelesi ile karşı karşıya kaldılar. Herkesin yaşayacağı köy belirlenmişti. Yerel polis departmanından izin almadan iki komşu köy arasında gidiş-gelişler bile yasaktı. İskân yerlerinden en fazla 3 km uzaklaşabiliyorlardı. Her ay güvenlik kuvvetlerine kayıt yenilemek zorundaydılar.

Yerel nüfusun yardım etmesi de yasaklanmıştı. Zorlu yaşam koşulları nedeniyle pek çok insan açlıktan ve hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Hatta ilk hafta içerisinde soğuktan, açlıktan ve özellikle tifodan dolayı 70.000’den fazla insanın öldüğü tahmin edilmektedir.

Sovyet yönetimi 26 Kasım 1948’de yayınladığı bir bildiriyle, sürgün edilenlerin yurtlarına geri dönme haklarından mahrum olduklarını ve süresiz sürgünde kalacaklarını duyurdu.

Sürgünde 200.000’in üzerinde Çeçen ve 30.000’in üzerinde İnguş’un öldüğü değerlendirilmektedir. Bu rakamlar dikkate alındığında her iki Çeçen ve İnguş’tan birisinin hayatını kaybettiği görülmektedir. Çarlık döneminde de soykırım yaşayan Çeçen halkı, nüfusunun %35-50’sini kaybetmişti. 1944 sürgününde de soykırım yaşayan Çeçenler’in %50’si yok edildi.

Bu arada bir taraftan da binlerce Çeçen ve İnguş genci Sovyet ordusunda askere alınmış ve Sovyetler Birliği’ni Nazi ordusunun işgalinden korumak için savaşıyor ve ölüyordu.

1953 yılında Joseph Stalin’in ölümünden sonra Komünist partinin başına geçen Nikita Kruşçev, 9 Ocak 1957’de SSCB Yüksek Sovyet İcra Komitesi’nde alınan bir kararname ile Çeçen-İnguş Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni yeniden kurdu ve binlerce Çeçen ve İnguş anavatanları Çeçenya’ya geri dönmeye başladı; fakat sürgün yıllarında bölgeye yerleştirilen yabancıların evlerini işgal ettiklerini görünce beyinlerinden vurulmuşa döndüler. Kendi evlerini yabancılardan satın almak zorunda kalanlar oldu.

1958 yılında Grozny’deki Rus vatandaşları büyük bir gösteri yaparak hükumetten Çeçenleri sürgünde tutmalarını talep ettiler.

Stalin, Çeçen-İnguş sürgününden başka, başta Ahıska ve Kırım Türkleri olmak üzere birçok sürgün daha yaptı. Stalin’in asıl amacı; geçmişteki isyanlarından dolayı Kuzey Kafkasya halklarını cezalandırmak ve onların Türkiye topraklarına göç etmelerini engellemekti.

23 Şubat 1944’te başlayan ve binlerce can kaybının yaşandığı sürgün, Çeçen-İnguş halkının tarihindeki en büyük felaketlerden biri olarak tarihe geçti.

ismail cingöz
ismail cingöz

Derleyen

İsmail CİNGÖZ

Uluslararası Siyaset Uzmanı

BULTÜRK Ankara Temsilcisi

TDPB Basın Kulübü Başkanı

[email protected]

ÇEÇEN-İNGUŞ-KARAÇAY-BALKAR SÜRGÜNÜ - İsmail CİNGÖZ
ÇEÇEN-İNGUŞ-KARAÇAY-BALKAR SÜRGÜNÜ – İsmail CİNGÖZ

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pin It on Pinterest