YÜREĞİMİZİN SÖNMEYEN ATEŞİ…! NOMAN ÇELEBİ CİHAN
Ey; Gönlümüzün sevdası, gönlümüzden aşk ile yanan ateşi, gönlümüzün Karadeniz dalgalarında dalgalanan aşk deryamız. Noman Çelebi Cihan….!
Rusların Kırım işgalinden sonra yaptığı tüm haksızlıklara karşı koyan genç yaşta milletinin lideri ve bağımsızlığını sembolü ( Ant Etkenmen ) marşını yazması , Allahın ona verdiği bu kutsal vazifelerden biridi….!
1885 yılında Kırım’ın kuzeyindeki Or Bölgesinin Sonak köyünde dünyaya geldi. Babası İbrahim Çelebi, annesi ise Cihanşah Hanım’dır. Halkının yiğitliği ve yetiştirdiği din alimleriyle meşhur olan Sonak köyü, aynı zamanda Rusların Kırım’ı işgalinin ardından yaptığı haksızlıklara karşı koyan çok cesur köylerden biri olmaktadır.
Reşit Mehdi’nin çıkardığı “Vatan Hadimi” gazetesi sayesinde halkçılığı ve inkılapçılığın tüm çalışma usullerini öğrendi. Akrabalarından Abdülhalim Çelebi ve Ebubekir Çelebi’nin yardımları ile 1906’ da İstanbul’a geldi. Burada, evvela Mercan İdadî tahsilini, daha sonra ilâhiyat tahsilinde bulundu. Asıl tahsili ise hukuktur. Yüreği vatan Kırım için yanarken, çok fakir ve zorluklar içersinde bir talebe hayatı yaşadı. Türkiye’de 1908 meşrutiyet inkılabının getirdiği Hürriyet havasından azamî şekilde istifade etti. Bu onun için geçmeyen bir sevda ve aşk idi..
Gönüllerinin Nuru Çelebi Cihan;
Bir taç giymişti .Hüda’dan,
Korkusu yoktu, ne zorluktan, ne Rus’dan…..!”
Rus ve Bolşevik canavarına karşı nefes almadan arkadaşları ile mücadele ediyordu. Kerenski hükümeti, yakın izlemeye aldığı Çelebi Cihan’ı Kazan dönüşünde 23 Temmuz’da tutuklattı. Bu Ruslar tarafından ikinci kez tutuklanmasıydı….!
Haberin duyulmasıyla, Kırım’ın her yerinden Akmescit’e gelen Kırım Türkleri vilayet binasının etrafını kuşattılar. Hükümete protestolar ve ortak hareketlerinin sonucunda, Başbakan Kerenski, valiyi azletmesi sonucu Çelebi Cihan serbest bırakıldı.
18 Ocak 1918’de Bolşevik saldırıları tüm gücüyle yeniden başladı. Yaklaşık 30.000 bin Bolşevik askeri ve Rus milislerinin yürüttüğü kitle saldırı ve teröründe, yeni kurulma aşamasındaki Milli ordunun Kırım Türk askeri, Alpay Aliyef, Miralay Osman Binaslan ve Yüzbaşı A.Bayburtlu, dahil olduğu 125 Kırım Türk subayı işkencelerinde bu genç Kırım evlatlarının acımasızca kafaları kesilerek çit kazıklarına geçirildi. Akmescid tren istasyonunda teşhir edildiğinde ortalık kan gölüne döndüğünde dahi Kırım Türklerinin cansız bedenlere işkencelere devam ediyorlardı…!
Yangın vardı. Yangının adı Kırım’dı. İçersindeki insanlar nerede bulunursa bulunsunlar, sırtları duvarlara ve ağaçlara dayandırılarak bıyığı terlememiş çocuklar dahil olmak üzere katlediliyorlardı. Bu insanlar için duvarların arkası, ağaçların dipinde canlarını verdiklerinde gözlerini cennet bahçelerinde açıyorlardı..
Şefika Gaspıralı;
“Akşam oluyordu. Dağılıyorduk. Çelebi Cihan Efendi, Bekir Odabaş, Dost Mambet Hacı, Veli İbrahim ve beni dinlenme odasına davet etti. Çelebi Cihan efendi, gergin, üzgün ve çaresizliğin içersindeydi.”
(Türkiye’ye bir şekilde geçmek, ve oradan Kırım’ın kurtuluşu için çare aramak zorundayız.) dedi..!
Bana “Türkiye’ye Tayyare ile gitmeye razı olup, olmayacağımı sordu. Konuştuk. Düşündük ve teklifi hep birlikte kabul ederek ayrıldık. “
Tebdili kıyafet giymediğinden aynı gece Bolşevikler tarafından tutuklandı.
Kaçırılması ve serbest bırakılması için yapılan tüm girişimler fayda vermedi. Çünkü bu muhterem insan Noman Çelebi Cihan, Bolşevikler için çok büyük bir tehlikeydi.
Kırım’ın gönül Ruhu, Kırmızı gülü, günlerce eziyet işkence ve çaresizliği yaşadığı, kapkara zindanda insanlık dışı hareketler ile karşılaştığında;
“ Vatanın Kırım için kurbanlığa bu canımı vereyim, insanlarımdan bir ömür hürmet gördüm. Kara toprağa bedenimi verirsiniz de, ruhum dünya durasıya kadar yaşayacaktır “
Bolşevik cellatları tarafından ölüme götürüldüğünde, yüreğinde getirmeye başladığı “Kelime- i Şehadet “ seslerini Karadeniz tanıklığında celladının arkasından mağrur ve başı dik olarak giderken, milletine bağışladığı “ Antetkenmem” i Hz. Ali’ni cesareti, Hz. Osman’ın ilmi, Hz. Ebubekir’in sabrı ile taçlanmış, Kırım Türklerinin genç yaşta zindanlarda neler çektiğini bedeni ve ruhunun yaşadığı son saatlerinde yalnızca kendinin bildiği bir zamanda idam mangalarının karşısında mırıldanıyordu…..!
Onunla birlikte Akyar’da tam 300 tutuklu Kırım Türkü işkencelerin çeşitleri ile vahşice katledilerek şehit edildiler…!
23 Şubat 1918’ de Karadeniz’in çılgın dalgalarına bu cesur yüreğin bedeni parçalanarak atıldığında, Karadeniz ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ellerini açmış, Allah’a karşı, af dilercesine ağlıyordu….!
“ Yunus Peygamberi karnında saklayan Yunus balığının kursağına olduğu gibi” Karadeniz’in hırçın dalgalarına kıyamete kadar saklaması için misafir olarak emanet edildiği kesindir….!
Vatan için fedakarlık, nefes almamaktır. Şehit olmaktır. Kıyamete kadar unutulmaktır. Sevgi ve dualar ile anılmaktır. Gönül Nuru, kırmızı gül olmaktır.
Çelebi Cihan‘ın değerli eşi de bu acıya fazla dayanamayarak gönül arkadaşının çok geçmeden yanına göçtü. Mekanları cennet’ün Naim olsun…..!