TATAR TÜRKLERİNİN MEVSİMLERLE İLGİLİ GELENEKLERİ NARDUGAN
Doç.Dr.Çulpan ZARİPOVA ÇETİN
XVIII. yüzyıldan itibaren Tatarlar Julian takvimini kullanmaya başlarlar ve bu tarihten sonra Yılbaşı kutlamalarının ismi Narduğan olarak değişiyor. Aslında bu bayramı sadece Julian takvimine bağlamak pek doğru olmaz. Tatar bilim adamı İlbarıs Nadirov’un verdiği bilgilere göre, bu sözün etimolojisi Moğolca “nar”(güneş) kelimesi ile “duğan” (doğan) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Yani o, Yeni Güneş, Yeni Yılın doğduğu gün, anlamına gelir. Gerçekten de gün, 24–25 Aralık’tan uzamaya başlar. Demek ki doğaya çok dikkatli olan kadim insanlar, kutsal güneşe adayıp bayram yapmayı uygun görmüşler. Kazan Tatarları’nda Yılbaşı bayramı kutlanmaz ve bu bayrama özgü oyunlar oynanmazmış. Bu bayram ancak Keräşenlerde (Hıristiyanlaştırılmış Tatarlar), Mişärlerde ve Çeptsa Tatarlarında, herkese özel farklılıklar ile kutlanırmış.
Keräşenler bu bayrama Narduğan derler. 25 Aralık’tan 5 Ocak’a kadar geçen vakit içinde oynanılan oyunlar da aynı isimle anılır. İnsanların, kimsenin tanıyamadığı kılıklara girip eğlenmeleri farklı yörelerde farklı adlandırılmıştır; Narduğan Bulıp Cerü, Narduğan Çabu, Narduğan Babaları, Babaylar Narduğanı. Bu iki hafta içinde kızların kendi aralarında ağırlanmasına da Qızlar Narduğanı derlermiş. Tatar Türkçesi uzmanı R. G. Ahmetyanov, Narduğan terimine Orta İdil ve Ural boyu halklarının hepsinde de rastlanmakta olduğunu söylüyor; Tatarlarda Narduğan, Mordva-Mukşılarda Nardvan, Mordva-Erzelerde Nardava, Marilerde Nardugan, Çuvaşlarda Nartavan, Nartukan, Udmurtlarda Narduğan. Aynı fikre İlbaris Nadirov çalışmalarında da rastlıyoruz. Fakat titizlikle yapılan tahliller sonucu, bu kelimenin Tatar Türkçesi’ne ait olduğunu göstermektedir. Orta İdil ve Ural boyu halklarında o, sadece yerli halkın Keräşen ve Mişärler ile sıkı ilişkide yaşadıkları yörelerde gözüküyor. Çuvaş bilim adamı V. G. Rodionov da Nartuhan kelimesinin Çuvaşça’ya Tatar Türkçesi aracılığı ile girdiğini söylemektedir. Narduğan oyunlarına İran halklarında, Kızılbaş Türklerinde, Türkmenlerde,Bessarabiya Ermenilerinde ve Komi halkında da rastlıyoruz.Bayramın özelliği, çeşitli yemekler hazırlamak, kimsenin tanıyamadığı kılığa girerek ev ev dolaşmak, yüzükle fal açmak, kızların kaderi ve damat olacak adam hakkında fal aracılığı ile bilgi almak vb. Genelde ayı veya keçi kılığına girip eğlenmek için insanlar, kürklerini ve kürkten dikilenbaşlıklarını ters tarafı ile giyerlermiş. Kızlar ve oğlanlar ayrı dolaşırmış. Erkekler, kadınlar kılığına girip ev ev dolaşarak kızları gözetlerlermiş. Gençlerin dikkatini ayrıca komşu köyün kızları, misafir kızlar çekermiş. Giren evlerde müzik aletleri (keman, sonraki dönemde garmun) çalarlarmış. Müzik aletleri olmadığı sırada ocak kapağına, tavaya vururlar, zil çalarak oynarlarmış. Din adamları bu bayramı Şamanizm dönemi kalıntısı olarak ilan etmişler ve XIX. yüzyıldan itibaren köylülerin bu şamakaylar’ın (çeşitli kılığa giren insanların) eve almamaları hususunda mücadele etmeye başlamışlardır. Besermenler ile iç-içe yaşayan Tatarlar ise şamakaylar’ı sevinerek karşı alır ve sığlaşırlarmış, çünkü halk, onları eve alırlarsa bu sene hasat bol olur diye inanırmış.
Doç. Dr. Çulpan ZARİPOVA ÇETİN
Muğla Ünivetsitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü.
Katkı : Sənan Qacar