Şehid-i Âlâ ve Gâzî-i Namdar Enver Paşa’yı rahmetle ve saygıyla anıyoruz
Bir Kurban Bayramı günü ölüm saçan Rus mitralyözünün üzerine atını yalın kılıç sürüp şehadete eren Turan Orduları Başkomutanı, İttihat ve Terakki Önderlerinden Şehid-i Âlâ ve Gâzî-i Namdar Enver Paşa’yı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Enver Paşa’nın Şehadeti
Naci YENGİN
4 Ağustos1922
“Cuma sabahı.
Karargâh derin bir sessizlik içinde. Gecenin karanlığını boğan güneşin bahtımızı karatacağını bilmiyoruz.
Âdeti üzere erkenden kalkan Paşa; askerlerin geniş bir yerde toplanmalarını emretti. Askerlerin bayramlarını tebrik ederek harçlıklarını dağıtacaktı. Saat altı… İleri karakoldan bir silah atıldı. Bu Rusların baskın hareketini bildiren bir parola idi…
Askerlerin yanına gitmek için atına binen Paşa; hemen dönerek bazı emirler verdi. Yirmi kadar muhafız askerle silahın atıldığı yere koştu.
Rusların bu gibi taarruzları günlük işlerden olduğu için pek ehemmiyet verilmemişti.
Rus askerleri gittikçe çoğalıyor… Bu taarruz günlük taarruza benzemiyor… Harp büyüyordu.
Bu ciddiyeti anlayan Paşa derhal bütün kumandanların ve askerlerin harbe iştirakini emretti.
Faruk, Danyal, Boribetaş vesair kumandanlar hep vazife başında…
Harp şiddetlendi…
Ruslar; bayram namazında baskın yaparak Milli Mücadele kumandanlarını, bilhassa Paşa’yı harpsiz esir etmeyi ve şu suretle gururlarına dokunan, tahammüllerini tüketen bu Milli Mücadele davasının ortadan kalkmasını tasarlamışlar…
Paşa’nın bayram namazını yanlışlıkla bir gün önce kılması, bu planın tatbikini suya düşürmüş olduğundan Ruslar; Moskova’nın aylardan beri hazırlandığı bu hücuma geçmişlerdi.
Türkistan’ın her tarafında olan mücahitlerin üzerine aynı günde hücum eden Ruslar emellerine yine kavuşamadılar.
Ateş her tarafı sardı. Paşa, yanında Hüseyin Nafiz, Eş Murad, Kerim Beylerle Müslümankul (Rayef) ve askerler olduğu halde ilerledi. Karşı tepede düşman ile aralarında beş- altı metre mesafe kalınca kılıcını çeken Paşa Rusların üzerine atıldı. Askerlere de hücum emrini veren Paşa; birkaç Rus’u öldürdü…”102
Abdulkebir Yüce Bey’in heyecan ve gözyaşları içinde o günleri şöyle anlatır:
“Ruslar, Kurban Bayramı’nda Enver Paşa’nın kaldığı köye geldi. Kendilerini gizlemek için tanklarının üzerine Kur’an’dan ayetler ve besmele yazmışlardı. Böylece halkın kendilerini tanımasını önlemişlerdir. Enver Paşa’ya duyurulan bu olayın bir Rus oyunu olduğunu anlayan Enver Paşa, saldırı emrini vermişti ama iş işten geçmişti. Ruslar her tarafı kuşatmış ve makineli tüfekleriyle ateşe başlamışlardı”.
“Enver Paşa ve askerleri toparlanma imkânı bulamamıştı. Ancak yine de Enver Paşa 25 askeriyle birlikte Ruslara karşı hücuma geçti.”
“At üzerinde kılıcıyla savaşan Enver Paşa, Rusların makineli tüfeğinden çıkan kurşun sonucu yere düşerken şöyle der:
“Kaza kurşunu ayrı, gaza kurşunu ayrıdır.”
Olayı haber alan Devletmen Beg, Enver Paşa’nın yardımına koşmuş ve “Enver Paşa olmadan ben de yaşayamam!”diyerek Ruslara meydan okumuştur.”
Enver Paşa’yı vuran makineli tüfeğin başındaki Rus komutanının yanına atıyla hızla gelen Devletmen Beg komutanı kaldırmış Türkistan’da törenlerde oynanan Köpkari oyunu oynayan bir komutan edasıyla Rus askerini metrelerce sürüyerek Enver Paşa’nın intikamını almak istemiştir. Yaralı bir vaziyette atın altında ayakları yukarıda, kafası yerde sürüklenen Rus komutanı, çizmesinden çıkardığı silahıyla atının üzerinde intikam hisleriyle dolu gözlerle bir şey görmeyen Devletmen Beg’i de öldürmüştür.
Yaralı olduğu halde havada tuttuğu Rus komutanını Enver Paşa’nın yerde yatan cansız bedeninin yanına atan Devletmen Beg at üzerinde daha fazla duramamış ve Enver Paşa’nın intikamını almanın mutluluğu içerisinde şahadet şerbetini içmiş, başını Enver Paşa’nın göğsüne yaslayarak şehid olmuştur.
41 yaşında şehid olan Enver Paşa’nın “Derviş” isimli atı da Rus kurşunlarıyla ölmüştür.
Enver Paşa’nın son anlarını Abdullah Recep Baysun şöyle betimler:
“Paşa’nın yerde yatan cesedini adeta gözyaşlarımızla yıkadık… Üzerine Türkistan Bayrağı örterek etrafına nöbetçiler konuldu.
Kumandanlar derhal toplandı. Kabir yeri ve cenaze merasimi tespit edildi.
Şahadet haberi dalgalar halinde her tarafa yayılıverdi. Bu kara haberi duyan kadın-erkek yollara dökülmüşler, inleye, ağlaya Çegen’e doğru geliyorlardı. Çok kısa bir zamanda Çegen’de 25000 den fazla insan toplandı. Bu kara habere inanmayan birçok insan hakikati gördükten sonra dahi “Acaba doğru mu?” diye birbirlerine soruyorlardı. Halk bir sel halindeydi…
Cenaze tabuta kondu… Hafızların tekbir sesleri, okunan mersiyeler, halkın feryadı yeri göğü inletiyordu. 30 bin kişinin elleri üzerinde, gök kubbesinin altında şerefle sallandığını görmek istediği Sevgili Bayrağı’na sarılı olan tabutu ağır ağır ebediyet yolunda…
Paşanın ölüm acısına tahammül edemeyerek ateşin içine dalan Belcivan kumandanı Devletmen Bey’in tabutu ile Paşa’nın tabutu yan yana…
Pınarı gölgeleyen iri ceviz ağacına yaklaşıyoruz. Acılar daha derinleşiyor… Ahiret yolcularının kabirleri burada…
Yaklaştıkça kalplere çöken acı ölçüsüz, ifadesiz taşıyor. Bayılanlar var. Ellerimizin üstünde taşıdığımız bu kumandanı toprağın karanlıklarına terk etmek istemiyoruz. Namazları kılınıyor. 30 bin kişinin acı sükûtunu haykıran Allahü Ekber sesi varlığın sırrına erişemeyen insan aczini feryat ediyor. İmam efendinin yaptığı dini merasim esnasında birçok bayılanlar oldu. Bunlar arasında Kumandan Faruk Bey’in de birdenbire yere düştüğünü gördük. …Dini merasim bitti… Paşadan ebediyen ayrılacağımız an gelmişti… Fanilere ebediyete götüren mezarlara tabutlar yavaş yavaş iniyor. Üzerlerine inen her toprak parçası Türkistan tarihine çöken bir meltem, sonsuz bir elemdi. Cenaze toprağa, ruhu da kalplere gömülen Enver Paşanın mezarı Türkistan halkı için mukaddes bir ziyaretgâh oldu… Günlerce bu kabir etrafında Kur’an okundu.
Ey bahtsız Türkistan tarihi!
Uzun yıllardır binlerce kahraman öz evlatlarının kararan tarihi sayfalarını aydınlatmak için döktüğü kanlara, bir ışık yakamadan, bu varlık da toprağa karıştı. Daha ne vakte kadar böyle karanlık ve sessiz kalacaksın!”10
Enver Paşa, saat 9.30’da şehid olduğunda üzerinden II. Abdülhamid ve V. Mehmet Reşat’ın kardeşi Şehzade Süleyman Efendinin kızı, eşi Naciye Sultan’a yazılan ancak gönderilemeyen iki mektup, gömleğinin altında sürekli taşıdığı küçük bir Kur’an-ı Kerim çıkmıştır.
Atından düştüğünde hafif sağa yatmış olarak bulunmuştur. Enver Paşa ile birlikte aynı gün Osmanlı subaylarından Faruk ve Osman Bey, Dağıstanlı Danyal ve Devletmen beylerde şehid olmuşlardır.
Enver Paşa’nın özel eşyaları Moskova’daki askeri müzeye nakledilmiştir. Afganistan’a 2 Ekim 1922’de ulaşan şehadet haberi aynı gün gün resmi yas günü ilan edilerek duyurulmuştur.104
Emir-i Leşker-i İslam ve Buhara olarak görev yapan Enver Paşa’nın Çegen Tepesindeki mezarı türbe haline gelmiştir!
Ta ki 1996’da Türkiye’ye getirilene dek!
Kaynak: www.tarihistan.org