GenelGüncelKültür SanatTürk Dünyası

MORA İSYANLARI VE 23 TEMMUZ 1821 MONEMVASİA (MENEKŞE) KATLİAMI

MORA İSYANLARI VE 23 TEMMUZ 1821 MONEMVASİA (MENEKŞE) KATLİAMI

İsmail CİNGÖZ

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden hemen sonra İstanbul Ortodoks Patrikliğine verdiği beratlaPatrikhane, Ortodoks dünyasının lideri durumuna gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet, bu hamlesi ile Osmanlı egemenliğindeki bütün Ortodoksları bir merkezden yönetebilmeyi hedeflemiş ve Ortodoks Balkan Slavları, Rum kilisesine bağlanmıştır.

Ancak Patrikhane, İstanbul’un fethi ve Fatih Sultan Mehmed tarafından yeniden dizayn edilmesi ile eş zamanlı olarak Türklük aleyhineiki politika belirlemiş ve zaman geçirmeksizin uygulamaya geçirmiştir. Birincil olarak kendini Avrupa kamuoyunda Müslümanların eline düşmüş mazlum bir kuruluş olarak tanıtma çabasına girişmiş, ikincil olarak da Sırp, Arnavut, Ulah, Bulgar gibi Rum olmayan Ortodoks tebaanın Rumlaşmasını sağlayarak Bizans İmparatorluğu’nun yeniden ihya edilmesi için çalışılmaya başlanmış olmasıdır. Patrikhane’nin bu politikaları ve milliyetçi tutumları Rumları isyana teşvik eden[1] en önemli itici güç olmuştur.

Patrikhane zaman geçirmeksizin Türklük aleyhine çalışmalarını başlatırken, Osmanlı Devleti ise Rumlara dil ve din serbestisi ile Ortodoks Patrikhanesi’nin otonom bir yönetim şekli altında yaşama imkânı tanımıştır. Rumlar bu sayede ulusal kimliklerini koruyabilme şansı elde etmişlerdir. İlerleyen süreçte Rumlar, diğer etnik unsurlardan farklı olarak Osmanlı yönetim sistemi içerisinde önemli mevkilere getirilme imkanına da sahip oldukları da görülmektedir.

Özellikle XVII. yüzyıldan itibaren zenginleşmeye başlayan Rumlar, Avrupa ile yakın ilişki kurmaya başlamışlar ve doğal olarak Avrupa kültüründen etkilenmeler de yaşanmıştır. .1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali ve milliyetçilik fikrinden de etkilenen Rumlar arasında özgürlük fikrinin oluşmasını tetiklemiştir. Bu süreçte Rumlar arasında Eski Yunan kültürüne olan ilginin de arttığı görülmektedir. Bu durum Rumlar arasında milliyetçilik fikrini daha da güçlendirmiştir[2].

Zenginleşen Rumlar, ticari faaliyetlerini yürütmek ve kültürel değerlerine sahip çıkmak için dernekler kurarak da örgütlenmeye başlamışlardır. Fransız ihtilali sonrasında siyasi maksatlı ve isyana zemin oluşturabilmek için dernekler de kurulmuştur. 1821 Rum isyanlarının planlanmasında en önemli rolü oynayan dernekler içerisinde 1814 yılında Odessa’da kurulan FilikiEterya (Dostlar cemiyeti) en çok bilinen dernek olarak tarihte yerini almıştır.

Bu arada Ruslar ve Fransızlar tarafından büyük destek gören Rumlar, örgütlendikleri dernek ve cemiyetlerin öncülüğünde 17 Mart 1821’de Eflak ve Boğdan bölgelerinde ilk ayaklanmalarını başlatmışlardır.

Bu süreçte Tepedelenli Ali Paşa isyanını bastırmakla uğraşan Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan isyanlarını kısa sürede bastırmayı başarmıştır. İsyanların İstanbul ve Anadolu istikametine yayılmasını önlemek için çeşitli askeri harekatlar ve bir dizi önlemler ortaya koyan Osmanlı Devleti, maalesef ki isyanların Mora Yarımadası’na ve Ege adalarına sıçramasını engelleyememiştir[3]. Zira isyanlar öncesinde Regas ve Koreas gibi düşünürlerin, özgürlükçü fikirleri kısa süre içerisinde bütün Mora’ya yaymayı başardıkları görülmektedir. Ayrıca Ortodoks Kilisesi ve faaliyetlerinin Rumları isyana teşvikleri[4] de hatırda tutulmalıdır.

Tamamı Fener Rum Patrikhanesi’yle işbirliği içinde çalışan FilikiEterya ajanları, Patrikhane tarafından planlan Mora isyanı, FilikiEterya’nın Mora teşkilatı başkanı Patras Piskoposu Pol Germanos’un, üstünde Meryem Ana’nın resmi bulunan bir bayrağı eline alarak “Ey Yunan milleti! Artık uyan, Türkleri öldür” sloganıyla Rumları açıkça isyana çağırmasıyla başlamıştır. Patrikhanenin çağrısı nedeniyle isyan, milli ve dini bir karakter olarak başlamış ve bu eksenli gelişmiştir[5].

Padişah II.Mahmud, Mora isyanlarını kendi güçleriyle isyanı bastıramayacağım anlayınca Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş ve bu sayede isyan büyük ölçüde yatıştırılabilmiştir. Mora, neredeyse bir kez daha fethedilmiştir. Bu süreçte Rusya ve İngiltere Osmanlı Devleti’ne Mora’da yaşayan Rumlar’a özerklik verilmesi hususunda baskı kurdukları görülmektedir[6].

***

Hidra Adası Rum denizcileri ve Mayna Rumlarının başlattıkları isyanlar kısa sürede genişlemiş, Türklere ait gemileri yakmışlardır. Kolokotrinis adındaki bir Rum asinin liderliğinde Patras, Navarin, Tripoliçe, Misolinki ve Nopliardarda Rumların kontrolüne geçmiştir. Ele geçirilen her şehir, kale ve yerleşim birimlerinde ele geçirdikleri Türklere akıl almaz işkencelerle soykırım maksatlı korkunç katliamlar yaşanmıştır.

İsyanın başlamasının ardından geçen üç haftada, isyan çok hızlı bir şekilde yayılmış ve Mora Yarımadası’nda Osmanlı Devleti’nin elinde çok az kale kalmıştır. Osmanlı’da kalan kalelerden Koron 2.000 Rum isyancı tarafından kuşatılmış, diğer isyancılar ise Modon ve Navarino önlerine ulaştığında Mora’nın hemen hemen her kalesi isyancılar tarafından kuşatılmıştır.Balyabadra önlerinde 4.000, Tropoliçe’yi kuşatan isyancılar ise 10.000’i bulmuştur. Monemvasia 3.000, Acrocorinthos ise 8.000 isyancı tarafından ablukaya alınmıştır. Ele geçirilen kalelerde korkunç katliamlar yaşanmıştır.

Bu şehirlerden Tripoliçe’yi, 23 Eylül 1821 günü ele geçiren isyancı Yunanlılar, üç gün içerisinde 8.000 Osmanlı askeri ile yaklaşık 15.000 masum sivili katletmiştir. Katledilen siviller içerisinde Yahudilerin de olduğu bilinmektedir.

23 Temmuz 1821 tarihinde Mora Yarımadasında bulunan Monemvasia şehrinde de en az 3.000 Türk’ün isyancılar tarafından katledilmiştir.

Sonuç olarak

17 Mart 1821-12 Eylül 1829 yılları arasında Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı Mora Yarımadasında yaşanan Yunan isyanları döneminde binlerce Türk tarihte görülmedik işkence, zulüm ve tecavüzlerle soykırıma tabi tutulmuştur.

Her vesilede; yalanlar üzerine bina edilen ve olmayan sözde Ermeni soykırım yalanları ile Yüce Türk Milleti’ni suçlama cüretini gösterenler, Türk Milleti’nin tarih boyunca maruz kaldığı soykırımları nedense görmezden gelirler ama tarih kaydetmiştir. O nedenledir ki soykırım yalanlarını sürekli dillerine dolayanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin arşivlerinizi açın uluslararası komisyonlarca incelensin taleplerine cevap verememektedir. Zira asıl soykırımcı tarafın Türk Milleti’ne isyan edenler ve saldıranlar olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasından korktukları muhakkaktır.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. BULTÜRK Ankara Temsilcisi. TDPB Basın Kulübü Başkanı. [email protected]

[1] Hasan Demirhan, “Rum İsyanında İngiltere’nin rolü (1821-1830)”, Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Rumeli Tarih Araştırmaları Dergisi, (2), ss. 51-70. Haziran 2021.

[2]Hasan Demirhan,a.g.m.

[3] Meral Bayrak, “1821 Mora İsyanı ve Yunanistan’ın Bağımsızlığı”, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Doktora Tez Özü, Ocak 1999

[4] Hasan Demirhan, a.g.m.

[5] Serap Toprak, “1821 Mora İsyanı”, Tarihin Peşinde-Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Y. 2011, S. 6,ss. 317-328.

[6] Meral Bayrak, a.g.e.

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest