KIRIM’IN ESKİ ÇEŞME VE SEBİLLERİ
Kırım’ın eski çeşme ve sebilleri daha önce incelenmemiştir. Bugün Kırım’da yolboyu ve eski köylerde gördüğümüz bazı sebil ve çeşmelerinin (veya bunların kalıntılarının) üstünde çok az belirti kalabilmiş, çeşmeler zaman aşımına ve insan hışmına uğramıştır. Çeşme sayılarının çokluğu ve dağınık olması araştırmacıyı Kırım’ın farklı bölgelerine sevkeder. Çeşme kitabelerinin okunup çözülmesi de kuruluş tarihi hakkında bilgi verir.
“Çeşmeler” de Kırım’ın toprağın altında ve üstünde kurulmuş su ağının, su yüzüne çıkan ipuçları olarak, insanla buluşma noktalarıdır. Onlar bir kültür ve mimarlık kalıtı olmanın yanı sıra Kırım’ın geleneksel mimarisini sergiler, eski sulama teknolojisini açıklar.
Yöre araştırmacıları yeri araştırırken Kırım çeşme ve sebilleri coğrafya, tarih ve dil açısından inceler. Son yıllarda bir çok bilgi ve kaydı ilgili internet sitelerinde de görebiliyoruz. Burada yaklaşık 450 kayıt ve ayrıntı okuyucuya takdim edilir.
Kırım çeşmeleriyle ilgili kitap ve makalelerin sayısı azdır.
1930’lu senelerde Kırımlı bilimadamı Osman Akçokraklı Sudak ve Eski Kırım bölgelerinde mezar baştaşları ile kitabeleri incelemiştir [1].
1943 yılında, Türkiye’de, İbrahim Hilmi Tanışık bu konuda bir çalışmayı yayınlar. Bu çalışmada su, sukemerleri ve suterazileri incelenmiştir. Sulama ve su ihtiyacını gideren sistemin başında çeşme, sukemerleri ve terazileri alır.
Ayrıca, bentler, maksemler, çökertme havuzları, havuzlar ve maslaklar da incelenmiştir. Roma döneminden kalma, ama Osmanlı’da pek tercih edilmeyen sarnıçlar ve kanallar ayrıca incelenebilir. Daha sonra İzzet Kumbaracılar, 1938’de “İstanbul Sebilleri” adlı çalışmasını yayınlar. Cavit Baysun manzum kitabeli çeşmeleri derlemiş. Affan Egemen de 1993’te yayınlanan “İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri Resimleri ve Kitabeleri ile 1165 Çeşme ve Sebil” kitabıyla geniş bir inceleme sunmuştur.
Aynur ve Karateke, divanlardaki kitabeleri tarayarak 1995’de “III. Ahmed Devri İstanbul Çeşmeleri” başlıklı kitabı yayınlanmış.
Nuran Kara Pilehvarian, Nur Urfalıoğlu, Lütfü Yazıcıoğlu, 2000 yılında “Osmanlı Başkenti İstanbul’da Çeşmeler”i yayınlamışlardır.
Çeşme
Çeşmeler bir duvar dibinde, bir meydanda, bir köşede, bazen bir sebil ya da sebile bitişik, bazen de bir selsebil olarak kurulmuştur. Bazan çeşme bir namazgâh ile birlikte, bir sütun şeklinde, bazan da bir saray yahut konağın içerisinde oda çeşmesi olarak vardı. İlk yüzyıllardan günümüze kadar binlerce çeşme yapılmış ve bazısı günümüze ulaşmıştır. Zaman içindeki gelişmelerden, su temizliğindeki sorunlardan, her evde ve ortamda su bulunabilir hale geldiğinden günümüzde çeşmeden su temin etme gereği ortadan yok olmuş. Fakat yaz günü insanın en azından eli yüzünü yıkayabileceği akan bir suya ihtiyacı vardır.
“Çeşme” Farsça çeşm yani “göz” sözcüğünden türemiş, Osmanlı Türkçesinde “suyun geldiği yer”, “kaynak” bağlamında kullanılmıştır. Suya verilen önem bundan çok güzel anlatılmıştır. Göz ile suyu eşanlamlı tutan ve bu yaklaşımı yüzyıllardır yaşatan kültürümüzden söz ediyoruz.
Dünya başkenti olan İstanbul’un çeşmeleri de bu kültürün en insancıl, en elle tutulur ögeleriydi. Çeşmenin “hazne”, “çatı”, “saçak”, “ayna taşı”, “lüle”, “salma”, “burma”, “kemer”, “niş”, “yalak”, “seki”,“bani” gibi terimlerle çeşitlenen kendine has bir dili vardır.
Bütün Türk-İslam yada Osmanlı Türk çeşmelerinde olduğu gibi “Kitabe”ler önemli yer tutar.
Kitabe – çeşmenin künyesidir (çeşme pasaportu):
1. yaptıranın kimliği, açıkça ya da harf oyunlarıyla gösterilir;
2. yapım yılı, bir mesaj, bir dua, bazen vakıf şartları ve onlara uymayacak olanlara beddua,
3. bir şiir, şairin kimliğin görebiliyoruz.
17. ve 18. Yüzyıllara ait çeşme kitabelerinde hat sanatının en güzel örneklerini görürüz. Çeşme ve levha taşı da mermer olur. Mezartaşı kitabelerini çeşme kitabeleriyle kıyaslayabiliriz. Türklerde taşyapı türlerinde kullanılan kitabe geleneği, görüldüğü gibi, özel bir önem taşır.
Kitabelerin yazı dili büyük çoğunluğunda Osmanlı Türkçesidir. Bununla beraber az sayıda olsa da Arapça ve Farsça bazı malümat da verilmiştir [3].
Gene şeçme kitabelerinde şairlerin tarih düşürmesinde “ebced” yöntemini yada “Tamiye” denen harf oyununu (formülü) tespit edebiliyoruz.
XV. yüzyıl çeşmelerinde kitabe içeriği az ve öz olur.
XVI. yüzyıldan başlayarak tarih düşürülmeyi görürüz.
XVIII. yüzyıldan itibaren de divan edebiyatı satırlarını kitabelerde görürüz.
Çeşme/sebil fonksiyonlarına gelince şunu kaydetmeli ki, harb seferlerine çıkış yerlerinde (köy meydanı, köy girişi vb), kervanların ticarete çıktığı yol yada bölgenin önemli kavşaklarında “Ayrılık” çeşmeleri olurdu; bunlar “yön belirleme” görevini de yapardı.
Gidenlerin/ayrılanların arkasından su serpmek geleneği, “su gibi gidip, su gibi dönmek” dileği ananesi burada açıktır.
XVI. yüzyılın çeşmeleri biçim ve malzeme açısından işlek ve basittir. Yer, konum ve mimari açından değişmeye başlarlar. Tek yüzlü duvar çeşmeleri yanında çok yüzlü köşe çeşmeleri de kurulur.
XVI. yüzyılın sonu ile XVII. yüzyılında Kırım’da anıtsal çeşmelerin ortaya çıktığı dönemdir. Süslemeler artmış, malzeme çeşitlenmiş. Renkli taşlar kullanılır. Saray efradı ve diğer önemli zatların yaptırdığı çeşmelerde mermer, doğal sedef dediğimiz istiridye kabuğu biçimindeki kemerlerin örnekleri inşa edilmiş.
XVIII. yüzyıl çeşmelerinde klasik Osmanlı biçimleri korunmakla birlikte Avrupai çizgiler görülür. Bu yüzyılın ilk yarısında, mimari ayrıntılarda hareketli ve kıvrımlı kemerler, altın yaldızla süslü mermer kaplı cepheler, yuvarlatılmış köşeler öne çıkarken süslemelerde meyvalı çiçekli motifler [3].
20. yüzyılın ilk yarısında Profesör Schütte çeşmeler için “bayramlık elbiselerdeki pırlantalara benzeyen dört köşeli kutular” benzetmesini yapmıştı.
Son dönemlerde Kırım’da halk tarafından eski çeşmeler onarılıyor, restore ediliyor. Bazısı koruma altına alınarak insanın tahribatından korunur. Bugün işlevi kalmamış bir çok çeşmenin yalnız kalıntıları (taş veya bir duvarı) kalabilmiş. Su girişleri çoktan kesilmiştir. Bazı çeşmelerinse bir metal musluğu kalabilmiştir, levhaları ise silik, kırık yada tamamen kaldırılmıştır. Kırım Tatarları köy çeşme ve kaynak manasına gelen keşme, bunar ve çokrakları temirler, temiz tutar, her kış öncesi ve sonrası tamirler. Zira halk arasında eski su kaynakları kutsal ve şifalı sayılmaktadır. Misafirlere yöre güzellikleri gösterilirken ilk sırada tarihi cami, mektep binası, varsa eğer – eski değirmen ve elbette köy çeşmesi (yada pınarı) gösterilir, suyu içirilir.
Osmanlı’nın eski tarihi eyaletleri olan Kefe, Karasubazar yerleşkeleri ile Akmescit, Bağçasaray, Gözleve şehirlerinde tarihi çeşmelerin sayısı çoktur. Çeşmeler hanlar, sadrazamlar ve devlet zatları tarafından, bazen de halk tarafından yaptırılmıştır.
İçme suyu kaynaklarının Kırım Türkçesi’nde bir kaç çeşidi vardır:
1. Çokrak / punar – doğal kaynak.
2. Çeşme – düzenli, kurallı kurulmuş kaynak.
3. Şadırvan – dört yanı musluklu, üstü çatılı temiz su kaynağı.
Kırım’da yerel çeşme ve pınarlar YER-YURT ADLARIna geşmiş, yani yerli toponimiye de yansımıştır. Örneğin, Tüben Çokrak köyü (Türkiye Türkçesine çevirsek Aşağı Pınar). İzmail bölgesinin Tatarbunar köyü.
Kırım büyük nehirleri olan Salgır, Alma, Kaça, Karasu, Çorgun, Bodurak çeşme sularına gider, sonunda Karadeniz’e düşerler. Doğal pınarlar ise dağlarlar inen sulardan dolardı. Köyün büyük çeşmelerinin çoğu zaman bir toplama havuzu da vardı. İlk havuzun su çıkışı ağzına kızılcık dallarından sık örülmüş doğal bir filtre-paravan yerleştirilirdi. Su içinde bulunan, yaprak, tüy, yosun, çöp gibi şeylerden arınan su aşağı havuza inerdi. Doğal filtre olarak çoğu yerde kat kat yayılmış hayvan yünü yada temiz nehir kumu da kullanılmıştır.
Kızılcık dallarından iki ızgara plak yapılır, üstlerine yün örtülür, yün içine nehir kumundan kalın bir kat döşelir. İki ızgara plak içyüzleri birbirine yaklaştırılarak sıkı sıkıya bağlanır. Böylece, kalın bir filtre plak çeşme oluğuna yerleştirilir. Su iyici arıtılmış havuza düşerdi [14].
Çeşmeye veya çeşmeden suyu oluklar götürürdü. Oluklar pişmiş topraktan yapılır, yüzyıllardır kullanılırdı. Fakat su hem hayat, hem de hastalık taşıycısı olurdu yüzyıllardır.
Bazı çeşmelerin kitabe örnekleri:
Kurtluk Köyü Çeşmesi. (Bügün – Pçelinoye köyü)
1-SAHİB-ÜL-HAYRAT VEL-HASENAT
2-BENLİZDE HATUN BİNT-İ BENLİ AHMED
3- HİTAMİ SENE 6 ŞEVVAL 1329 (30 EYLÜL 1911 CUMARTESİ)
4- İMAL EDEN TAHİR OĞLU SALİH USTA
Çoban Çokrak, Curla nehiri.
1-SAHİB-ÜL-HAYRAT ELHACI 2-QURT ÖMER İBN-İ 3-EL HACI AHMET 1315 4-ALUŞTA Degirmenköy çeşmesi. (Bügünkü – Zaprudnoye köyü)
1-SAHİB-ÜL-HAYRAT VEL-HASENAT 2-ÇEŞMEYİ… 3-ELHACI BİN HÜSEYİN 4-BİN ….1267
Degirmenköy çeşmesi. (Bügünkü – Zaprudnoye köyü). 2ncı kitabe
1-SAHIB-ÜL-HAYRAT VEL HASENAT MİR VELİ BİN HASAN EFENDİ 2-BİNTİ HANİFE DERVİŞ EFENDİ 15 RECEB 1299 Koreiz çeşmesi
1-VE SAKÂHUM RABBUHUM ŞARÂBEN TAHÛRÂ 2-ÇİÇEKDEN AKUB ŞİFÂINI GAFFAR ÇEŞME-İ CEDÎD KILDI EL-HÂC ABDULGAFFÂR 3-KAMERÎ 1295 [SENESİ]NİN ZİLHİCCE 9 / SENE-İ ŞEMSİYYE 1878 DECENBER
Bahçesaray Han Sarayı’nda Gözyaş Çeşmes’in Kitabesi
YÜZÜ GÜLDİ YİNE BAĞÇASARAYIN, – HAQQA HAMD OLSUN! CENAB-İ HAZRET-İ QIRIM GERAYIN HÜSN-İ İCADI. SUYA QANDIRDI ETRAFI HELE BAZU-Yİ HİMMETLE, – DAA ÇOQ HAYRE SA İDER, OLURSA HAQQIN İMDADI. SUYU BULDI , GÜZEL TARH EYLEDİ TAB-İ NEZAKETLE, EGER VAR İSE – GELSİN, BİZ DE GÖRDİK ŞAM U BAĞDADI! OQUR ATŞAN-VEŞ ŞEYHİY ZEBAN-I LÜLEDEN TARİH: “GEL, İÇ MA AB-İ SAFI ÇEŞME-İ AYNI ŞİFADADI!” [5].
Tarih: 1177: K = 20 + L = 30 + А (6 harif) = 6 + Ç (= C – 2 harif) = 6 + М (2 harif) = 80 + Б = 2 + S (Sad) = 90 + F (2 harif) = 160 + İ (İYE, 5 harif) = 50 + Ş (2 harif) = 600 + H = 5+ Ayn = 70 + N = 50 + D (2 harif) = 8 = 1177 (1763/1764)
KAYNAKÇA
1. AKÇOKRAKLI O. Staro-Krımskiye i Otuzskiye nadpisi 13-14 vv // İzvestiya Tavriçeskogo Öbşçestva istorii, arheologii i etnografii (ötdelnıy. (Ötdelnıy öttisk Bahçisarayskogo müzeya). – Simferopol 1927.
2. AQYARLI E. Azizı Krıma / E. Aqyarlı // Qasevet. – Simferopol, 1994. – S. 40.
3. AVNİYE TANSUĞ. İstanbul Çeşmeleri // İstanbul Ansiklopedisi. – NTV Yayınları.
4. BARTOLD V. V. Tatarı // Soçineniya. Tom 5. M., 1968. S. 359 – 361.
5. BORZENKO A. A. Bahçisarayskiye Arabskiye i Turetskiye Nadpisi / A. A. Borzenko, A. F. Negri // Zapiski Odesskogo Obşçestva İstorii iDrevnostey, Odessa. – 1850. – S. 489 – 524.
6. VOLOŞİN. M. Kultura İskusstvo, pamâtniki Krıma. Zabveniyu ne podlejit. Kazan, 1992. S.5. 55.
7. VOLOŞIN M., SARYAN S. Liki tvorçestva. L, 1988. – S. 302.
8. GINZBURG M. Tatarskoye iskusstvo v Krımu. Zabveniyu ne podlejit. Kazan. 1992. – S. 209.
9. MARKOV E. Oçerki Krıma / E. Markov. – Simferopol. Tavriya, 1995.
10. MOİSEYEVA L. A. İranskiye sistemı vodosnabjeniya v Krımu // 3-y Mejdunarodnıy kongress po iranskomu iskusstvu i arheologii. Dokladı. M. – L., 1939. – S. 135 – 137.
11. TUNMANN D. Krımskoye hanstvo. Simferopol, 1991.
12. ÇERVONNAYA S. M. İskusstvo tatarskogo Krıma. M., 1995.
13. Çelebi E. Kniga püteşestviy. / E. Çelebi. – Simferopol: Tavriya, 1996. – S. 5 – 29.
14. ÇURLU M. Jivitelnaya stihiya. Rodniki, fontanı i kolodtsı v Krımu / M. Çurlu // http://turkology.tk/library/199
15. CELÂL E. Konstantinopol ot Vizantii do Stambula. / E. Celâl. – M., 1919. – S. 5 – 17
16. RODNIKI KRIMA // http://neizv.crimea.ua/Rodnik.html
Prof. Dr. Ahtem CELİLOV
Zaporog Milli Üniversitesi KIRIM