Kırım Tatarları gerçeğiyle yüzleşme zamanı
Kırım Tatarlarının, Sibirya ve Orta Asya çöllerine büyük trajedi ile sürgün edilişlerinin 71. yıldönümü, Kırım ve Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede yaşayan Tatarlar tarafından hüzünle anıldı.
1944’de sürgüne gönderilen Tatarlar, anavatana dönme hakkını 1989 yılında elde ettiler.
Tatarlar için anavatana dönüş, çok da kolay olmadı,
Çünkü Kırım’a dönen Tatarları çok ağır şartlar bekliyordu.
Rus ve Ukrayna dini, dili, kültürü karşısında siyasi, ekonomik ve kültürel olarak hem güçsüz, hem de yapayalnızdılar.
Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’ye göç etmiş olan Tatarların anavatana dönüşü maalesef hiç de beklendiği gibi olmadı.
1989 yılından bu yana Ukrayna bayrağı ve kanunları altında Kırım’da yaşayan kuşak, bugün 30 yaş sınırındadır.
Bunların çoğu Özbekistan’da doğmuş ve annelerinin kucağında anavatana dönen gençlerdir.
Kırım Tatarları, 26 yıldır Ukrayna devleti kanunları karşısında, güvenlik sorunu dışında dil, toprak, eşit vatandaşlık hakları, kültürel ve siyasi haklar noktasında maalesef hiçbir kazanım elde edememiştir.
Türkiye’nin 26 yıldır Kırım Tatarlarına olan ilgi ve alakasına baktığımızda ise yeterli politik ve ekonomik destekten söz etmemiz mümkün görünmüyor.
Tatar diasporasına gelince açıkçası Balkan göçmenleriyle kıyasladığımızda durumun içler acısı olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de yaşayan Boşnak, Arnavut ve Çerkezlerin anavatanlarına olan kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal ilginin onda birini Tatarlarda görmemiz mümkün değil.
Kırım Tatarları, bugüne kadar birçok hükümetler tarafından da her ne hikmetse ihmal edilmiş ve başarılı bir politikamız da olmamış.
2014 referandumu sonucunda Kırım’ın Rusya’ya bağlanması Tatarlar için 1944 sendromuna geri dönüş oldu.
Tatar politikacılarının orta yaşlı, yorgun ve yalnız olan deneyimsiz kuşağının, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşa hazırlıksız yakalanmış olması bizi Yeni Kırım gerçeğiyle yüz yüze bırakmıştır.
Kırım’da azınlık durumda yaşam mücadelesi veren Tatarların, önce siyasal, ekonomik, dini ve kültürel ama planlı, programlı, akılcı bir desteğe ihtiyacı var.
Kırım Tatarları ile diasporanın politik iç çekişmeleri Tatarların dini ve kültürel kimliği üzerinde olumsuz tahribata sebep olmaktadır.
Kırım Tatarları maalesef kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.
1944 olaylarının matemi tabii ki unutulmamalıdır fakat Tatarların bu topraklarda bugünü, yarını üzerine ve geride kalan 26 yılın muhasebesinin akıl ve vicdanla yapılması gerekiyor.
Devletin, hükümetlerin, belediyelerin ve STK’ların maalesef Balkanlar’a olan aşırı ilgisi ve alakasının Kırım’a yeterince gösterilmemiş olması düşündürücüdür.
2-3 milyon nüfuslu Bosna, Kosova, Makedonya ve Arnavutluk’tan bahsetmiyoruz.
Bir avuç 350 bin nüfusa sahip Tatarlardan bahsediyoruz.
Tatarların genç kuşaklarının; eğitim, siyasi, manevi ve ekonomik standartlarının çok zayıf ve büyük bir tahribat altında olduğunu unutmayalım.
Bugün Kırım Tatarları gerçeğiyle yüzleşme zamanıdır…
Tatarların içinde bulunduğu zorlu durum diaspora ve Kırım politikacılarının gücünü ve boyunu aşmış görünüyor.
Türkiye’nin Kırım politikasının çok yönlü, akılcı ve küresel gerçekler düzleminde radikal kararlarla yeni bir mecraya yönelmesi kaçınılmaz bir durumdur.
Osman Atalay