Kırım Tatar Cengiz Dağcı 22 Eylül 2011’de Vefat Etti
Kırım Tatar roman yazarıdır. Pek bilinmemesine rağmen Kırım Tatarca şiirleri de vardır. Gurzuf’ta doğdu. Çocukluğu Kızıltaş (şimdiki adıyla Krasnokamenka) köyünde geçti. Cengiz Dağcı Türkiye’ye hiç gelmediği halde kitaplarını Türkiye Türkçesi ile yazmış, kitaplarının ilk redaksiyonunu da şair Ziya Osman Saba yapmıştır. Türkiye’de yayınlanan eserleri sayesinde Türkiye’de birçok insan Kırım ’ı ve Kırım Tatarları ‘nın yaşantılarını öğrenmiş oldu. İlk ve orta öğrenimini köyünde ve Akmescit`te yaptı.
1938’de ortaokulu bitirdi. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken II. Dünya Savaşı çıktı. 1941`de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düştü. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. 1946 Ekiminde eşi ve kızıyla birlikte önce Edinburgh’a geldi.
1947 yılı başında Londra’ya geçti. 1953’te Fulham Road’da bir lokanta açtı. 1974 yılında Londra’da Wimbledon yakınlarındaki Southfields’e yerleşti. Cengiz Dağcı, vatanından ayrıldığından bu yana hiç Kırım’a gitmedi. Cengiz Dağcı 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30 sularında Sauthfields’teki evinde vefat etti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun girişimleri ile Türkiye’den katılan kalabalık bir topluluk tarafından 2 Ekim 2011 Pazar günü 69 yıldır görmediği Yalta’ya bağlı Kızıltaş köyünde toprağa verildi. Yazar böylece ebedi uykusunu doğduğu topraklarda uyumak imkanına kavuştu.
Eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlatır. Hüzünlü bir üslûbu vardır. Öğrencilerin okullarda sadece ders almak dışında oyun oynamasından yanadır.
Hakkında İbrahim Şahin tarafından bir doktora çalışması yapılmıştır (Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri, Kültür Bakanlığı Yay.,1998). İsa Kocakaplan, Cengiz Dağcı hakkında 3 kitap yayınlamıştır: 1.Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı (1992, 1998 MEB Yayınları), 2.Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı (1998 Damla Yayınları-Bu eserin ikinci bölümünü Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı oluşturmaktadır.), 3.Kırım’ın Ebedî Sesi Cengiz Dağcı ( 2010, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları).
Kaç mezar, kaç çukur, kaç kurban!
Onlar “Ah Kırım!” diye can vermediler mi, Sadık?
Analarımız bizi o yurt için doğurmadılar mı?
Biz de o yurt uğrunda öldük, daha da öleceğiz!
Yurdu için ölmek en büyük şeref değil mi?