İsmail Bey Gaspıralı ve Usûl-i Cedid Meselesi
Gaspıralı İsmail Bey ve Usûl-i Cedid Meselesi
Tarihin çoğu aşamalarında insanlar kendilerini ve davalarını anlatabilmek için çeşitli araçlara ihtiyaç duymuşlardır. Bu araçlar tarihin tüm devirlerinde değişiklik gösterse de modern zamanlarda genel manada bir kamuoyu yaratmak amacıyla bu misyonun ilk aracı gazete idi. İnsanlar gazeteler aracılığıyla fikirlerden haberdar oluyor ve bir bilinç sahibi olabiliyorlardı. Kırım’da Avcıköy yakınlarında doğan İsmail Bey, bu durumun farkına varan kişilerden birisiydi ve eğitimci kimliğinin de etkisiyle öncelikle Kırım, geniş perspektifte ise tüm Müslüman dünyasını aydınlatma ve geliştirme amacı ile 1883 yılında Tercüman ismiyle bir gazete çıkarmaya başladı. Kırım Tatarları’nın ilk gazetesi olan bu gazete “dilde, fikirde ve işte birlik” fikrini içinde barındırsa da Çarlık Rusyası sınırları içerisinde çıktığı için muhteviyatının Rusça ile yazılmış bir versiyonun da olması gerekiyordu. Bundan dolayı İsmail Bey, yazılarını ve görüşlerini nispeten üstü kapalı bir dille yazmaya gayret etti.
Tercüman Gazetesi, Kırım Tatarları’nın ilk gazetesi olmasının yanında başka özellikleriyle de ön plana çıkıyordu. Gazetenin barındırdığı fikirler, daha doğrusu İsmail Bey’in fikirleri o zamana kadar çok fazla dillendirilmeyen görüşleri dile getiriyordu. Bu görüşlerin en önemlilerinden birisi eski usûl eğitime, yani usûl-i kadîme karşı usûl-i cedîdin sunulmasıydı. İsmail Bey, daha önceleri Turgenyev’in asistanlığını yaptığı dönemde Avrupa’da bulunmuştu ve Avrupa’nın Müslüman devletlerden ileride olmasının belirli sebeplerini kavramıştı. Ayrıca doğduğu Kırım Bahçesaray’ın (Kırım Tatarcasında: Bağçasaray) Rus Çarlığı’nın elinde olması dolayısıyla iyi derecede Rusçası olduğundan Rus aydınlarıyla çeşitli fikir alışverişlerinde bulunduğu da oluyordu. Sonuç olarak Türklerin-Müslümanların neden geri kaldığına dair çeşitli tespitleri ve bu tespitlerle eksikliklerin kapatılabilmesine dair çeşitli çözüm önerilerini topluma sundu. Usûl-i Cedid bahsedilen önerilerinin pratiğe dökülmüş halidir.
Nikolay İlminsky’nin Asimile Çalışmaları
İlminsky, Müslümanların eski usûle göre eğitim görmesinde bir sakınca görmemiştir çünkü kontrollü bir reformla bunun bastırılabileceğini düşünür. Ancak “İslam dini var oldukça Rus harflerinin Arap alfabesine karşı savaşı güç olacaktır.” fikrini taşıyordu. Ayrıca Rus toprakları içinde yaşayan ve “tehlikeli” olarak kabul ettiği Türk ve Müslümanlara karşı kendi yöntemleriyle adeta bir kültür ve din asimilasyonu yapmayı amaçlamıştı. Bu toplumların Rusya’nın birliğine karşı bir risk oluşturduğunu ve asimile edilmeleri gerektiğini düşünmüştür. “Ruslaştırma” ve “Ortodokslaştırma” adına çeşitli asimilasyon planları yapmış, amaçlarını dönemin Çar’ına dahi kabul ettirmiştir. (1870) Asimile planı uygulamaya konunca yüz bin Müslüman vaftiz edilmiş görünse de bu kişilerin sayısal olarak ciddi bir kısmı Müslümanlıktan vazgeçmemişti. Ortodoksluğa geçenler ise ilk fırsatta eski dinleri İslamiyet’e dönmüşlerdi. Yani aslında plan beklenen etki oluşturulamamış ve açılan “misyoner” okullarında hedeflenen sayının çok uzağında, sekiz bin beş yüz kadar Müslüman çocuğu Hristiyanlığı kabul etmiştir. (1881-1894 yılları arasında.)
Rusya toprakları içerisinde yaşayan Türk aydınları bu gidişin sonuçlarını tahmin ettiklerinden dolayı bu olay Rusya topraklarındaki bu topluluklar için bir tedbir alma sürecinin başlangıcı sayılabilir. Bu süreçte Gaspıralı İsmail Bey, Türklerin kurtuluşu için millî ve dini birlik bilincinin kaybolmaması gerektiğine inanmıştır. Bu bilinci toplumun geneline yayabilmek için de bir an evvel geri kalmışlıkların sebeplerini tespit edip bu durumlardan kurtulmak gerekiyordu. Bu kısımda İsmail Bey, eskiden beri süregelen eğitim sisteminin yerini yeni ve bilinçli Türkler oluşturabilecek bir sistemle değiştirmeyi amaçlıyordu. Bu şekilde Usûl-i Cedid (eğitim sistemi/hareketi) başlamış oldu.
Yeni Eğitim Sistemi: Usûl-i Cedid
Gaspıralı İsmail Bey, Usûl-i Cedid ile eski kurallara ve uygulamalara yeni bir soluk getirmeyi amaçlıyor ve adeta bir eğitim reformu gerçekleştiriyordu. Bu reform ile amaçlanan çok sayıda şey vardı ancak en önemlisi ilkokul seviyesindeki çocukların kırk gün gibi kısa bir süre içerisinde Türkçe okuma ve yazma öğrenmeleriydi. İsmail Bey, kendi taktikleriyle bu iddiasını gerçekleştirdi ve belirlenen süre içerisinde çocuklar dili öğrendiler. Bu şekilde başlangıçta usûl-i kadime göre eğitim yanlısı olan kimselerden bazıları da Usûl-i Cedid’i destekler oldu. Bu başarısıyla birlikte çok sayıda destekçi bu yöntemin ve İsmail Bey’in arkasında durmaya başladı. Rus yönetiminde istediği yardımı alamayan Gaspıralı için bu durum oldukça olumlu bir gelişmeydi çünkü bu şekilde usûl-i cedid okulları yaygınlaşıyor ve maddî destek sunabilecek kişilere erişiliyordu.
Zaman içerisinde Usûl-i Cedid okullarında öğretmenlik yapacak kimseler de yetiştirilmeye başlandı ve bu kişilerden gidecekleri yerlerdeki halkı eğitmeleri ve Usûl-i Cedid’i yaymaları istendi. Seneler ilerledikçe okullar Rusya içerisinde yaygınlaşmaya, millî bilincin uyandırılmasına yardımcı olmuştu. Dillerini öğrenen yeni nesillerle beraber Rusya içerisindeki Türklerin ve Müslümanların geri kalmışlığına bir çözüm üretilmeye çalışıldı. Okullarda derslerin yetersizliklerini ve mezun olan kişilerin çok da kalifiye kişiler olmadıkları tespitinde bulunarak bu süreçte okullarda öğretilen derslerin eksikliğini tespit edip daha modern ve gelişmiş bir müfredat önerisinde bulundu. Ayrıca çok uzun olan eğitim süresinin düzenlenmesi (kısaltılması) gibi çeşitli fikirleri vardı.
Rusya tarafından tehlikeli bir kişilik olarak görülen ve maddi yardım sağlanmayan Gaspıralı, Rusya’nın asimile çalışmalarına Türklük bilincini uyandırarak karşı koymaya çalıştı. Dillerini öğrenen ve ortak bir dil konuşan Türklerin güçlerinin daha fazla olacağını düşünüyordu. Ona göre Türkistan’da basılan bir gazeteyi İstanbul’daki Türk de okuyabilmeliydi. Çabaları Türk tarihine ve Türklük bilincine ışık olan Gaspıralı, faaliyetlerinden dolayı tebrik gördüğü ve Tercüman Gazetesi’nin sıkı takipçisi Buhara Emiri Abdulmahat Han tarafından Buhara topraklarına davet edilse de Buhara Hanı’nın Rusya’dan çekinmesi sonucunda İsmail Bey burada istediği sonuçları elde edemedi. (1893) Bu duruma tepkisini daha sonra yazdığı Dva Han (İki Han) isimli hikayesinde açıkça belirtmiştir. Hindistan’ın Müslüman nüfusunun yoğun olduğu Bombay şehrinde de çeşitli faaliyetlerde bulunup bu yeni usulü yerleştirmeye çalıştıysa da gerekli tetkikleri gerçekleştiremeden şehirden ayrılmak zorunda kalmıştır. (Şubat 1912) Bu şekilde ciddi bir ilerleme sağlayan İsmail Bey’in bu faaliyetlerinin hızı o kadar geniş kitlelere ulaştı ki daha sonra Çarlık Rusyası içerisindeki Türk ve Müslümanların hareketleri ve liderleri “Cedidçiler” olarak anılmaya başlandı.
Gaspıralı İsmail Bey, içinde bulunduğu toplumun geri kalma sebeplerini iyi teşhis etmiş ve buna çözümler aramış bir kimseydi. Bu çözümleri uygulamak zaman zaman zorlaşsa da şartlar bazen de kendisinin yanında olmuştur. Aradığı desteği Rusya’dan bulamayınca halkından bulmuş ve halkının teveccühünü kazanmıştır. Gaspıralı İsmail Bey, altmış üç senelik ömrü boyunca Rusya içerisindeki Türk ve Müslümanlarının modernleşmesi için yüksek çabalar göstermiş ve istediklerinin bir kısmını gerçekleştirebilmiştir. Bu büyük fikir adamının toplumu özelinde kendi zamanının ilerisinde tezleri ortaya atıp onları halkıyla beraber yapabilmesi büyük bir meziyettir. Zaten talih her zaman halkının iyiliğini ve gelişimini halkının yardımıyla sağlayanların yanında olmuştur.
Onur KARABAĞ