GenelGüncelKültür SanatTürk Dünyası

I.TBMM BİNASININ TARİHÇESİ – UĞUR UTKAN

I.TBMM BİNASININ TARİHÇESİ
Uğur Utkan
Uğur Utkan
16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri İstanbul’u resmen işgal edip Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin milletvekillerini tutukladıktan sonra meclis süresiz tatil edildi. Bunun üzerine yeni bir direniş meclisi açma ihtiyacı doğmuştu. O tarihlerde Temsil Heyeti Başkanı olan ve 27 Aralık 1919’da geldiği Ankara’da aylardır milli direnişi organize planları yapan Mustafa Kemal Paşa, işgal altındaki İstanbul’dan kaçabilen milletvekillerini Ankara’ya davet etti. Yeni meclis Ankara’da açılacaktı. Seçimler yapıldı ve Ankara’da açılacak meclis için milletvekilleri belirlendi.

Ankara’daki Meclis Osmanlı Meclisi Mebusanının devamı olup, gayesi Hilafet ve Saltanatın korunmasıdır ki İngilizlerin baskısıyla İstanbul’a geri çağrılmasına istifa restiyle karşılık veren Mustafa Kemal Paşa’nın, Millet Meclisi açılışından üç ay önce Ankara’dan Yıldız Sarayı’na, zamanın hükümdarı Sultan Vahideddin’e iletilmek üzere padişahın başyaveri Naci Bey’e gönderdiği bir mektupta bu ibareler geçmektedir.

Artık fazla kaybedilecek zaman yoktu. Bir meclis binasına ihtiyaç vardı. Zira çok yakında Anadolu’nun her ilinden seçilen mebuslar Ankara’ya geleceklerdi. İstiklal Hareketi, gittikçe kitleseleşiyordu. 21 Nisan 1920 günü telgraflarla tüm yurda meclisin Ankara’da açılacağı duyuruldu. Ulus’ta küçük bir binadan başka meclis olmak için uygun koşullara sahip başka bir bina yoktu.

Anadolu, 23 Nisan 1920’de o güne kadar gerek Selçuklu, gerek Osmanlı devirlerinde hiçbir vesileyle bu derece tantanalısı yapılmamış dinî bir merasime sahne oldu…

İşgale uğramamış bütün vilâyetlerde hatimler indirildi, Buharî-i Şerîfler okundu, dualar edildi ve asıl büyük merasim, Ankara’da yapıldı.

23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Veli Camii’nde kılınan namazdan sonra meclis binasının etrafı ana baba günü gibi olmuştu. Camiden çıkıldıktan sonra, lihye-i saadet (Peygamber Efendimizin sakal-ı şerifi) ve sancak-ı şerifin tekbirler eşliğinde ulema ve şeyhlerden bir heyetin önünde yürütüldüğü muazzam bir törenle meclis binasına doğru hareket edildi.

Sadece Ankara ahalisi değil çevre illerden de gelen vatandaşlar meydanı doldurmuş, meclisin açılışını bekliyorlardı. Meclis binasının kapısına kırmızı beyaz kurdeleler çekilmişti. Meclis binasının girişindeki kapının bir tarafında Hilal ve Yıldız remzi olan Osmanlı’dan tevarüs eden al bayrak, öbür tarafında ise yeşil zemin üzerine yazılı kelime-i tevhid sancağı vardır. İçeride, kürsünün hemen arkasında ise “Ve emruhum şura beynehüm” yazılı ayeti kerime bulunmaktadır. Her ilden gelen milletvekilleriyle beraber kapıdaki kurdele kesilerek hatim ve dualara ek olarak kurbanlar kesildi ve içeriye kurbanların kanları üzerinden sekilerek ilk meclis binasına giriş yapıldı. İçeride bir okuldan getirtilen sıralar vardı. Artık tüm kararlar, her şehirden gelen milletvekilleriyle birlikte burada alınacaktı.

İşte ilk meclisin açılışı bu şekildeydi.

İlk Meclis Laik bir Türk Cumhuriyeti değil, Osmanlı’nın devamı bir “Anasırı islam”ın temsilcilerinden oluşan bir ümmet meclisidir ve bu ümmetin birliğini temsil eden makam ise Hilafettir. Birliğin temeli ise “din-i mübin-i İslam”dır. Yani ilk İslam Meclisidir.

Bugünden sonra çalışmalar daha çok hızlandırıldı. Bir süre bu küçük binada çalışmalar yapıldıktan sonra Ulus Meydanı’nda inşaatı yarım kalmış, büyükçe bir bina vardı. İnşaat tamamlanınca meclis oraya taşınacaktı. Ankaralılar bu binayı canla başla bitirmeye çalışıyorlardı. Hatta öyle ki evlerinin çatılarındaki kiremitleri söküp getiriyorlardı.

İşte bu binanın yapılışı esasen çok ilginç bir perde gerisine dayanır.

Öyle ki Sultan II. Abdülhamid devrinde Alman imparatorunun Osmanlı hizmetine girmesi için gönderdiği Golç Paşa, bir dizi makale kaleme alarak Osmanlı İmparatorluğunun devamını sağlayabilmek için ilk şartın hükümet merkezinin Anadolu’nun bir şehrine taşınması olduğu fikrini ortaya atmıştı. Tavsiye ettiği alternatif başkentler arasında Adana, Ankara veya Kayseri vardı.

Golç Paşa’nın makaleleri İttihat ve Terakki liderleri arasında tartışılmış ve makul bulunmuş olacak ki Enver Paşa 1916 yılında Ankara’ya bizzat gelerek bir İttihat ve Terakki Kulübü yaptırmak için kolları sıvamış, binanın planını Evkaf (Vakıflar) mimarı Salim Bey’e yaptırmıştır. İşte Türk mimarisi tarzında yapılması kararlaştırılan bu bina 1920 yılında İstiklal Savaşı’mızı yürüttüğümüz meclise ev sahipliği yapacaktır.

Yanlış duymadınız, ilk TBMM binasını yaptıran İttihat ve Terakki rejimi olmuştur. Eğer I. Dünya Savaşı’nı Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Bulgaristan’ın oluşturduğu İttifak Devletleri kazansaydı Osmanlı yıkılmayacak, Ankara Cumhuriyet’in değil, Osmanlı’nın başkenti olacaktı. Ve İttihat ve Terakki için yaptırılan bina I. Dünya Savaşı kaybedilince atıl kalmış ve çürümeye terk edilmişti. 1920 yılında da İstanbul’un resmen işgaliyle Ankara’ya taşınan Türk direnişi meclis açmak için bina ararken en uygun bina da burası olunca İTC’ye niyet I. TBMM’ye kısmet olmuştur bu bina… Yani İTC Kulübü olacakken Birinci Meclis binası olmuştur.

TBMM binasının yerinde ne varmış peki? 

İçerisinde sadece bir derviş kulübesi bulunan mezarlığın üzerine yapılmış TBMM binası. Sultan Hamid devrinde Ankara’ya tren gelip de mezarlığın yakınına istasyon yapılınca trene giden yolcular bu mezarlığın içinden geçer, derviş de gelip geçenlerden adam başına 1 kuruş “ayakbastı parası” alırmış.

Derken arsa mezar taşlarından temizlenmiş. Boşalan yere Ankara taşlarıyla kâgir olarak yaptırılacak olan binanın temelleri atılmış. Bina ortaya çıkmış. Tam ahşap kısımları tamamlanacakken Mondros Mütarekesi imzalanınca tabii İttihat ve Terakki Partisi kapanmış ve o sırada damına kadar yapılmış olan binanın kiremitleri henüz yerleştirilemeden o haliyle bırakılmış.

Ancak binanın hikâyesi bundan sonra da ilginç bir seyir izler.

ANKARA HRİSTİYANLARI TBMM BİNASINI NEDEN YIKMAK İSTEDİ?

Ankara’yı işgal etmiş olan Fransız birliği yerleşir binaya ve karargâh olarak kullanırlar. Ne var ki Ankaralı Hıristiyanlar Ermeni tehcirinden kinlendikleri İttihatçılar yaptırdığı için binaya kin beslemektedir. Ankara’daki İttihatçıları tutuklatmışlardır şikâyet ederek.

İşte galeyana geldikleri günlerden birinde azınlıklardan bir grup ellerinde kazma ve kürekler olduğu halde TBMM binasının önünde toplanmış. “Güya bu bina yapılırken bir İngiliz konsolosunun mezar taşı temel taşı olarak kullanıldığından azınlıklar bu binayı yıkarak bu taşı çıkaracaklardı. Bu işe ne vali (Muhiddin Bey) ne de Fransız kumandanı (Buazo) mani olmadı.”

Derken hadise büyüdü, manzarayı gören Türkler de gruplar halinde bugünkü Ulus meydanında toplandı. Büyük bir çatışma çıkmak üzereydi.

İşte tam bu sırada kalabalığın arasından bir papaz (İstanbul Emeni Patrikhanesinden gönderilmiş olup “Yağış” adını taşıyordu) yüksek bir yere çıkarak Hıristiyanlara nasihat etmeye başladı. Böyle bir taşın binanın temellerine konulamayacağını, hem bir taş için muazzam bir binanın yıkılmasının doğru olmadığını söyleyerek azınlıkların elebaşlarını ikna etmiş ve binayı yıkılmaktan kurtarmayı başarmıştı. (Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal ve Birinci Büyük Millet Meclisi Tarihçesi, Ank., 1969, s. 6-7.)

Bu heyecanlı sahneyi anlatırken Fransız birliği yanında bir İngiliz birliğinin de o sırada Ankara’da bulunduğu gerçeğini gözden kaçırmayalım. Hatta İngiliz askerleri Ankara’da boş durmamış, halkı kendi lehlerine çevirmek için İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni de açmıştı. Fransızlar da ondan geri kalmıyor, propagandalarını yapıyorlardı.

I.TBMM BİNASININ TARİHÇESİ
I.TBMM BİNASININ TARİHÇESİ

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pin It on Pinterest