GenelGüncelKültür SanatTürk Dünyası

Cavanşir Feyziyev: “Azerbaycan -Türkiye – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetlerinin “Üç devlet –  bir millet  ‐ tek yürek” olması   Kuzey Kıbrısın geleceğine dair büyük inam sağlamaktadır.”

 Cavanşir Feyziyev: “Azerbaycan -Türkiye – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetlerinin “Üç devlet –  bir millet  ‐ tek yürek” olması    Kuzey Kıbrısın geleceğine dair büyük inam sağlamaktadır.”

1 Ağustos tarihi Kıbrıs Türk halkı için çok büyük önem taşıyan, Kıbrısın tarihinde bir çok tarihi olayın aynı güne denk geldiği kutlu bir gündür – Kuzey Kıbrısın Toplumsal Direniş bayramıdır. Ecdadımızın Kıbrıs’ı fethedişinin 453. yılını, Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatının 65. Kuruluş yıldönümünü ve adadakı varlığımızın garantilerinden olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın 48.Kuruluş yıldönümünü kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Bu tarih her zaman kutlanması gereken şanlı zaferle dolu önemli bir tarihdir.

Bu tarihi günde Ankara Gazi Universitesinin “Kuzey Kıbrısın Toplumsal Direniş günü” anısına yayınladığı ilmi kongre toplusunda Azerbaycan Millet vekili, Azerbaycan – KKTC Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Cavanşir Feyziyevin bilimsel araşdırması da yer almışdır. Sayın millet vekilinin ilmi makalesini değerli okuyucuların dikkatlerine sunarız:

Tarihi, milli, kültürel ve manevi bağlardan kaynaklanarak Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin yıkılmasından sonra Sovyet rejiminin zulmünden kaçmak isteyen soydaşlarımızın büyük çoğunluğu Türkiye’yi ikinci vatan olarak seçmişler ve kardeş ülkeye yerleşmişlerdir. Doğma yurda hasret kalan soydaşlarımız kendilerine kucağını sevgiyle açan Türkiye’yi bir gönül ocağı gibi sevmiş, sevinçlerine, üzüntülerine ortak olmuşlar. Muhaceretde oluşan Azerbaycan edebiyatı örneklerinde, Türkiye’nin zengin tarihini, şanlı Türk askerinin zaferlerini, “Yavru Vatan” Kıbrıs’ın Milli Bağımsızlık Mücadelesini anlatan yeterince örnek buluyoruz. Azerbaycan’dan göç eden bağımsızlık mücahitlerinin bu konuları hassas bir dönemde ele alması doğaldır. Dillerde destan olan kardeş Kıbrıs’ın özgürlük duygusu, bayrak, vatan ve millet sevgisi, göçmenlerimiz için gurur ve ilham kaynağı olmuştur. Dünya askeri tarihinin altın sayfalarından biri olarak kabul edilen Çanakkale Savaşı’na, Bakü’nün Ermeni-Bolşevik eşkıyalardan kurtuluşuna, Kuzey Kıbrısın Milli Kurtuluş Hareketi’ne adanmış edebi ve gazetecilik örnekleri de bir nevi  ideolojik mücadele yöntemi olmuştur.

Rum zulmüne ve katliamına maruz kalan, milli kimliğini korumaya çalışan, bağımsızlık mücadelesi veren Kıbrıs Türklerinin akıbeti, Azerbaycanlı göçmenleri sürekli düşündürmüş ve endişelendirmişdir.

O dönemde Azerbaycan Kültür Derneğinin yayın organı olan “Azerbaycan” dergisinin sürekli ele aldığı konulardan birinin de Kıbrıs olayları olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Yıllar geçtikçe dergi bu sorunla ilgili yazılar yayınlayarak Kıbrıslı Türklerin hakk sesini  dünyaya savundu.  Bağımsızlık hareketinin aktif katılımcılarından, edebiyat eleştirmeni, yayıncı Abduvahab Yurdsever’in “Şanlı Kıbrıs Zaferimiz” (1974), “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” (1975), Ahmet Garajan’ın “Azerbaycan’dan Kıbrıs’a” , “Kıbrıs Türk Toplumunun Uzlaşması, Barışı”, Ahmet C. Gazioğlu ve Özgürlük Kavramı” (1995), Hikmat Bilan’ın “Kıbrıs, Kerkük” (2005), Rauf Öznuh, Onur Çetinar’ın “Kerkük, Karabağ, Kıbrıs” yazıları büyük hassasiyyetle Kıbrıs olaylarına ithaf edilmiştir.

Sovyetler döneminde Azerbaycan medyası dış ülkelerden yazarken Moskova’dan resmi kaynakların verdiyi bilgiye dayanırdı. Özgürlüğüne  kavuştuktan sonra direkt alakalar kurmak meyli güçlendi. Azerbaycan gazetecileri zamanın verdiği imkandan yararlanarak Kıbrıs Türkleri hakkında uzun  yıllar gizli kalan hakikatleri halka çattırmaya çalıştılar. Bu bakımdan İsmail Umutlu’nun “Siyasi portre:  Rauf Denktaş”, “Denktaş güzeşte gitmek niyetinde değildir (Kıbrıs problemi: danışıklar bir netice verecek mi)”, merhum prof.dr. Ramiz Asker’in “Kıbrıs Türklerinin problemleri”, Gazanfer Hamidoğlu’nun “ Kıbrıs meselesi”, Ali Şamil’in “Kıbrıs Karabağa benziyor?”,  “Prezidentin istirahat saatlerinde (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın bedii fotoları hakkında)” vb. makaleler oldukça dikkat çekendir.

Bu makalelerde yazarlar Kıbrıs’ı tanıtmayı, orada baş verenler hakkında Azerbaycanlılara bilgi vermeyi karşılarına maksat koyduklarından Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) hakkında direkt ve geniş bilgiye rastlanmıyor. Yalnız prof.dr. Ramiz Asker’in yayınlattığı “Kıbrıs Türklerinin problemleri” makalesinde TMT hakkında geniş bilgi veriliyor. Azerbaycan’ın resmi hükumet gazetesi olan “Azerbaycan” gazetesinin 1993. yıl 23, 24, 25 Şubat sayılarında yayınlanan makale hacminin büyüklüyü ile değil, bilgilerin zenginliği ile de seçiliyor. Müellif makalesinin bir bölümünü EOKA ve TMT’ye hasretmiştir. Ramiz Asker yazıyor: “Kısa  adı EOKA olan (Yunanca:Etnıke Organisos Kupriotikes Apeleutherosis) Türkçe’si: Kıbrıs Kurtuluş Milli Teşkilatı” 1952 yılında Atina’da Makarios’un başçılığı altında kuruldu. EOKA’nın  esas maksadı adanı İngiltere’nin hakimiyetinden azat etmek, sonra  Türkleri mahvederek Kıbrıs’ı Yunanistan’a birleştirmek idi.

1954 yılının ilk aylarında gizlice Yunanistan’dan Kıbrıs’a silah taşınmağa başlandı. EOKA’nın harbi rehberi  general Grubas adaya geldi. Atina’nın direktifi ile 1955 yılının 1 Nisanında EOKA’cılar harekete başladılar. Gözünü kan örtmüş EOKA’cılar hem İngilizlere, hem de Türklere karşı şiddetli teröre başladılar.

Kısa zamanda onlarla İngiliz harbicisi, yüzlerle Türk pusuya düşürülerek öldürüldü. Türkler yaşayan 30 köy dağıtıldı. Türklerin çalıştıkları mağazalar vb. ofisler yaktırıldı.

EOKA’nın siyasi liderinin Makarios olduğunu bilen İngilizler onu 1956 yılında Seyşel adalarına sürdüler, bazı EOKA’cıları da göz altına aldılar.

Maalesef, EOKA’nın terör harekatı devam ediyordu. Türkler kendilerini korumak için 1957 yılında Rauf Denktaş ve arkadaşları tarafından kısa adı TMT olan “Türk Mukavemet  Teşkilatı”nı kurdular. TMT 1958 yılın 27-28 Aralığında adanın taksimi, yani iki yere, muvafık olarak Rum ve Türk bölgelerine ayrılması için büyük bir miting teşkil ettiler. İngiliz müstemlekecileri nümayişi dağıtamadı. Tokuşma zamanı 7 Türk öldü, yüzden çok kişi yaralandı.

27-28 Aralık nümayişi Türklerin Enosis’e karşı mukavemetini artırdı. Kıbrıs’ın bağımsızlığına götüren yolun açılmasına sebep oldu. Artık bütün dünya anladı ki, Kıbrıs Türkü kendi hukukunu korumaya kadirdir”. (Ramiz Asker, “Kıbrıs Türkünün problemleri, “Azerbaycan” gazetesi,  23 Şubat, 1993)

Merhum prof.dr. Ramiz Asker’in bu makalesi Sovyet döneminde tekçe Azerbaycan’da ve Türk Cumhuriyetlerinde değil, umumilikte Sovyet medyasında Kıbrıs Türkleri hakkında en kapsamlı

 Bu yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ticaret Evinin Bakıda açılışı konuyu yeniden gündeme getirmişdir. Bir taraftan Ticaret Evi gazetecilerin Kıbrıs’a seferlerini düzenliyor, o biri taraftan da Doğu Akdeniz Üniversitesi   Kıbrıs Araştırmaları Merkezinin düzenlediği sempozyuma katılan, üniversitede çalışan aydınların televizyonda ve radyoda sunumları, gazetelere verdikleri musahabeler Kıbrıs konusunu yeniden aktüel ediyorlar.

Hemin yıllarda İsmayıl Umutlu, Nurani, Behmen Faziloğlu, Şahin Ceferli, Ağası Hun, İttifak Mirzebeyli, Reyhan Bağırova, Halide Bağırlı, İrade Ağayeva, Elhan Şahinoğlu, Eldar İsmayılzade, Azad İsmayılzade, İsmayıl Veliyev, Fazil Aleskeroğlu vb. gazetelerde Kıbrıs’la ilgili makaleler yayınlatmışlar.

Yukarıda adlarını çektiğimiz gazeteci ve yazarlar arasında İsmayıl Umudlu, Nurani, İrade Ağayeva Kıbrıs konusunu gündemde saklayan gazetecilerdendir.

Bu dönemde Azerbaycan’da Kuzey Kıbrıs konusunda kitaplar da yayınlanmaya başlandı. Nurani ve Fazıl Aleskeroğlu (2000), Ali Şamil’in “Tanıdığım adamlar” (2000), “Kuzey Kıbrıs (Ben böyle gördüm)” (2001), Rzayeva Melahet’in “Türkün bitmeyen savaşı” kitapları yayınlandı. Bu kitaplarda da TMT hakkında oldukça dikkat çeken bilgiler vardır ki, Azerbaycan okurları o bilgileri ilk defa bu kitaplarda okudular.

“Kuzey Kıbrıs (Ben böyle gördüm)” kitabında TMT hakkında yazılır: “1957 yılının 27 Temmuzunda Lefkoşe’de Burhan Nalbandoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Türklerin Mukavemet Teşkilatı kuruluyor. Bu teşkilatın esas maksadı adanın Türk ahalisini EOKA’cıların silahlı baskınından korumak idi.

“Halkın Sesi” gazetesinde Denktaş Akın Yılmaz imzası ile ve imzasız yayınlattığı makalelerle matbuat alemine gelen Rauf bey, sonralar da gazetecilik faaliyetini devam ettirir. TMT’nin gazetesi “Nacak” gazetesi yayına başlayanda Rauf beyi baş yazar tayın ediyorlar. Bu gazete halkın maarifleşmesinde, teşkilatlanmasında ne kadar  büyük rol oynasa da, önderler arasında zıddiyetler yaratan yazılar da yayınlamıştır.

Nalbandoğlu ile Dr. Küçüğün arasındaki zıddiyet gazete sayfalarına çıkarılmıştır. Denktaş adada olmayanda Dr. Küçüğün ailesi hakkında “Nacak”da giden yazı yalnız Nalbandoğlu ile Dr. Küçüğün değil, Dr. Küçükle Denktaş arasında da soğuk rüzgarlar estirmiştir.

Türklerin Mukavemet Teşkilatının yaratılarken önderler arasında fikir ayrılığından söz  düşende Denktaş diyor:

“TMT’nın asıl kuruluş günü 26-27 Kasım 1957 yıldır. Haziran-Temmuz (1958 yılın Haziran-Temmuz ayları nazarda tutulur) aylarını biz lidersiz ve silahsız olarak kendi becerimizle atlatabildik. O aylarda halkın elinde av tüfeği bile yoktu. Dr. Küçük onların eline silah verip yola saldığımız takdirde, herkesin kendi şahsi hesaplarını ve çıkarlarını halletmek yoluna gedebileceğini biliyordu. Doktor bu endişesinde haklıydı ve bunu kendisi ile ben de paylaşıyordum… Yani bu işin başında yumruk gibi, işini bilen bir lider olmasaydı, bu silahlı guruplar halkı perişan edebilirdi ve iş Milli Mukavemet Teşkilatı olmaktan çıkar, çeteye dönüşürdü.

Zaten TMT’nin doğum gününde kati talimat, “biz işe yerleşinceye kadar Doktora haber verilmeyeceği” şeklindeydi. Doktor bu tür işlerden şüphe ederdi. “Duyarsa bizi mahveder” şeklindeydi…Bu bir talimattan ziyade, diğer iki arkadaşın yaklaşımıydı. Ben Doktorun şüphelerini giderebileceğime inanmıyordum. Fakat kurucuların kimliklerini duyurmadım. Sonradan öğrenecekti. Fakat artık liderle tanışmış, kendisi de “Ağrı” kod adı altında teşkilatın en üst başı rolüne gelmişti”…(Ali Şamil, Kuzey Kıbrıs: Ben böyle gördüm; Bakı, 2001, seh. 27-28)

Kuzey Kıbrıs hakkında devamlı makaleler yazanlardan biri de İsmayıl Umudlu’dur.

İsmayıl Umudlu  2001 yılında  Kıbrıslı Aydın Akkurt’un “Türk Mücadele Teşkilatı 1957-58” eserini çalıştığı “Ayna” gazetesinde yayınlattı. Çevirmesine  değerli ön söz yazan İsmayıl Umudlu  “Ayna” gazetesinin  13, 20, 27 Nisan, 4 ve 11 Mayıs saylarında yayınlattığı bu makaleler Azerbaycan’da  Kıbrıs Türk Millî Mücadele Teşkilatı hakkında yazılanların hem hacimce en büyüyü ve hem de bilgilerin kapsamlılığıyla seçiliyor.

Azerbaycan’da ilk kez Kıbrıs Türk edebiyatı ve onun dünyaca ünlü temsilcisi Osman Türkay hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri yazan Elmira Fikretkızı’nın (Memmedova) da  tezlerinde ve makalelerinde Kıbrıs’ın tarihi, Kıbrıslı Türklerin milli mücadeleliyle ilgili derin bilgiler yer almaktadır.

Bu dönem gazeteci ve yazarlar  ister gazete ve dergilerde, ister kitaplarda  yazdıklarında karşılarına TMT, onun tarihi, teşkilatın geniş faaliyetini ışıklandırmayı karşılarına maksat koymadıklarından  konu ile ilgili bilgiler dağınık ve düzensizdir.  Yazar ve araştırıcılar Kıbrıs’ı, Kıbrıs’ta baş verenleri okura çattırmayı amaçladıkalından makale ve kitaplar turistik belgeni hatırladır. Turistik  tanıtma makale ve kitaplarında daha çok bölgenin tabiatına, dinleme yerlerine, tarihi abidelerine dikkat yetiriliyorsa, Azerbaycan’da yazılan kitap ve makalelerde Kıbrıs Türklerinin yaşam savaşına daha çok dikkat yetiriliyor ki, bu da dolayısı ile TMT bağlıdır.

Azerbaycan’la Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında sıcak alakaların kurulmasından 17 yıla yakın bir zaman geçse de, araştırmalarımız zamanı TMT konusunda öyle büyük edebî esere rast gelmedik.

Bu yıllarda Kıprıs edebiyatından olan değerli örnekler: İsmayıl Bozkurt’un «Belke de bir gün» eseri, 2005 yılında «Mandarinlər yetişdimi?» romanı, «İnsanlık» hikaye, Orhun Bozkurd’un «Sevgi savaşcısı» şiir, Altay Burağan’ın «Sevgi yağmurları» şiir,  Şövket Öznur’un «Bir Lefkoşa gecesi», Bülent Fevzioğlu’nun «Bir suyun aynası», 2006 yılında Beste Sakallı’nın «Sevda xatrine», Mustafa Çelik’in «Sevgi sessizliyi» şiir kitapları Azerbaycan türkçesiyle Bakü’de yayınlanmıştır. Azerbaycandan Elçin İsgenderzade 2004 yılında  “Kuzey Kıbrıs şairlerinin şiir antolojisi”,  “Kuzey Kıbrıs yazarlarının öykü antolojisi” kitaplarını tertip ederek, Azerbaycan türkçesiyle  yayınlamıştır.

TMT konusunda Azerbaycan Türkçesine çevrilib yayınlanan en değerli eserler Kıbrıslı yazar İsmayıl Bozkurt’un romanlarıdır. Romanlar direkt TMT’ye hasredilmese de, içerisinde konu ile ilgili çoklu bilgi vardır.

İsmail Bozkurt’un romanları Bakıda  basılmamıştan önce Azerbaycanlı araştırıcı Prof. Dr. İsmayıl Veliyev yazıyordu: “İnsan konusu üzerinde çalışanlar, toplumla insanın, insanla toplumun ilişkilerini öğrenmekle sosyal-psikoloji düşünce ile siyasi düşünce arasındaki uygunluğun ve uygunsuzlukların analizini önemli sayarlar. İsmail Bozkurt’un romanında da toplum insan ilişkileri merakla izlenilmiş, toplumla fert, siyasi kuruluş ve etnik toplum arasındaki ilişkilerin bazı yönleri edebî açıdan incelenmiştir.

…Diğer taraftan ise, köyü siyasileştirerek ayrı-ayrı amaçlara hizmet eden EOKA ile ona karşılık mecburen yaratılan TMT örgütü vardır. Bu örgütlerin birinin dağıtıcı, o birinin müdafaa maksatlı olmasına bakmayarak, her ikisinin de köyde hayatın siyasileşmesine neden olduğu söylenebilir. Kısa bir süre içinde köy mahallelerinin önce his olunmayan kesimleri ortaya çıkar; yollar, dükkanlar, kahvehaneler ayrılır. Mekanda ve düşüncede ayrılık maneviyata tesir eder, artık bir köyün insanı o birinden tehlike bekler. Silahlanma, savaş ve müdafaaya hazırlıklar başlanır”.(İsmayıl Veliyev, Kıbrıs yazarı İsmayıl Bozkurt’un romanlarında insan konusu, seh.372-373).

İsmail Bozkurt’un “Mandarinler yetiştimi?”(Türkiye Türkçesinde: Yusufçuklar oldu mu?) romanında ilk bakışta çağdaşımız olan Kıbrıslı kişilerin yaşamından söz açılıyor. Önde Kemalle Ayşe görünüyor. Onların çevresindeki kişilerin, akrabalarının, arkadaşlarının ömür yoluna, psikolojilerine  Kuzey Kıbrıs’ın yakın tarihinin etkisi yok değildir.

Yazar karşısına TMT tarihinden söz açmayı maksat koymasa da ondan yan geçemiyor. Romanın ilk sayfalarında Kemal’i tanıtmak isterken yazır: “Kemal çalıştığı bakanlıkta  uğurlu bir idareci idi. Parlak bir çalışma hayatı vardı. Eski  TMT-çilerden idi. Hem yer altı teşkilatta, hem de 21 Aralık 1963 yıldan sonra başlayan mübareze savaşında kendini ispatlamıştı”(İsmayıl Bozkurt, “Mandarinler yetişdimi?, Bakı, 2005, seh. 9)

Azerbaycanlı okuyucu ilk anda TMT ne olduğunu anlayamıyor. Romanı çeviren de kısaltması TMT olan söze hiçbir izah vermiyor. Romanın sonraki sayfalarında git-gite TMT’ye de, Kıbrıs’ın yakın tarihine de aydınlık getirecek parçalarla karşılaşıyoruz.

“1974 yıl Sulh Harekatında kızları facialı  surette helak oldu. Rumlular tarafından atılan bir hava mermisi param-parça etti balaca körpelerini!…

Kemal, savaş başlayan gibi cepheye gitmişti, kardeşleri Mustafa ve Mehmet de onun gibi… Rumlular tarafından bir hava mermisi bahçede Yasemin’in oynadığı yerde patladı ve körpeni param-parça etti. Üç yaşı tazece tamam olmuştu Yasemin’in” cümlelerini okuyanda Rumluların Kıbrıs’ta yaşayan Türklere saldırılar yaptığı anlaşılır. (İsmayıl Bozkurt, “Mandarinler yetişdimi?Bakı, 2005. seh 14)

Dış güçlerin yardımıyla  yıllarla birlikte yaşadıkları komşularına saldıran Rumlulara karşı Kıbrıslı Türklerin nasıl teşkilatlandıklarını ve kendilerini savunduklarını yazar böyle anlatıyor: “1955 yılında EOKA ortaya çıkana gibi rahat bir ömür sürüyorlardı… Rumluların saldırılarına karşı mübareze aparmak için kurulan TMT gizli teşkilatının üyesi olmuştu. Çok vakit geceler eve de gelmemesinin sebebi  de işte bundan idi.” (İsmayıl Bozkurt, seh.24)

Romanda TMT’nin kurulma sebepleri direkt gösterilmiyor. İnsanların yaşamlarından söz açılıyor. Yaşam şartları kişileri kendilerinin ve ailelerinin hayatını savunmak için bir teşkilat kurmaya mecbur ediyor. İsmail Bozkurt  bunu şöyle anlatıyor: “21 Aralık 1963 yılında hayatını alt-üst eden bir olay baş verdi. Rumlar Lefkoşe’de Türklere saldırmıştılar. Sonra da İskelede ve başka bölgelerde böyle saldırılar başladı. Köyden hiçbir Türk çıka bilmedi. Gıda sıkıntısı başladı. Rumlular Türklere gıda, hususi ile ekmek satmıyorlardı. Güçlü, kendine güvenen bir kaç kişi Geçitkele’ye gidip-gele biliyordu. Orada da gıda sıkıntısı kendini gösteriyordu.

Çok devam etmedi bu. TMT ‘nin köydeki başkanı Turgut yeni yıl akşamı bütün Türklere köyü terk edeceklerini bildirdi. Köyün EOKA lideri Türklerden silahlarını teslim etmelerini istemişti ve 24 saat vakit vermişti. Köyde demek olar ki, her evde ov tüfekleri var idi. Ayrıca gizli teşkilatın üyelerinin bazılarının el bombalarının olduğunu da o gece öğrenmiştiler.

TMT’nin köy başkanı Turgut karar vermişti: Bütün köylüler, silahları ve alabilecekleri  her neleri varsa onu da götürüp yeni yıl gecesi Geçitkale’ye göçmelidirler. Bunun için de dağ yollarıyla gitmeliydiler.

Böyle de oldu. Bütün köyün Türkleri gece yarısını geçenden sonra yola çıktılar. Sehere yakın artık Geçitkale’de idiler.

…21 Aralık hadiseleri olan gibi ikisi de buldukları ilk arabayla köye geldiler. Buna göre de köylüleri göçende onlar da evlerinde idiler.

…Sonra o korkunç olay, 15 Kasım 1967 yıl tarihinde baş vermiş saldırı… Çok büyük kuvveyle hücuma geçmişti Rumlular. Nice-nice genç şehit oldu. Bunlar arasında çoklu köylüsü de vardı. Çoğuyla yakından-uzaktan akrabaydılar.

… İskarinda onları üst-üste yığmıştılar bir otağa.  Arada bir birini alıp aparırdılar. İşkence ederek dövdükten sonra  külçe halinde geri getiriyorlardı. Yine arada bir çölden silah sesleri geliyordu, Rum askerlerinin kendi aralarında “bir iti de böyle temizledik”-deye konuştukları eşitliyordu” (İsmayıl Bozkurt, “Mandarinler yetişdimi?”, Bakı 2005, seh. 25-27)

İsmail Bozkurt’un “Mandarinler yetişti mi?” romanı Azerbaycan’da Kuzey Kıbrıs’ın ve TMT tarihini anlatan ilk bedii eserdir. Bu roman Azerbaycan yazarlarını, Kıbrısla alakalı araşdırmacıları da konuya dikkat artırmalarına heveslendire bilir.

Azerbaycan’la Kuzey Kıbrıs arasında bağlar çok derin olsa da uzun yıllar Sovyetler Birliğinin yarattığı “demir perde” ve dünya güçlerinin Kuzey Kıbrıs’ı tanımaması  aynı soylu, aynı dilli ve aynı dinli halkın arasında engeller oluşduruyordu. Bu engellerin aradan kaldırılması, önce yazarlarımız, araştırıcılarımız, gazetecilerimiz, aydınlarımızın cesaretle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilişkiler kurması,  halka hakikatleri çattırması, bu gün Azerbaycan -Türkiye – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetlerinin “3devlet – 1 millet -tek yürek” olması   artık Kuzey Kıbrısın geleceyi ile ilgili ışıklı günlere inam vadetmektedir.

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest