Çanakkale Türk`ün namus mührüdür
Çanakkale bu milletin bağımsızlığının mührüdür,Çanakkale bu milletin imanının gücüdür, Çanakkale bu milletin azminin ve inancının zaferidir. Belki bizim topumuz, tüfeğimiz yoktu ama mangal gibi yüreğimiz kale gibi imanımız vardı.
“Dünyada eşi benzeri görülmemiş çetin ve kanlı bir savaşa sahne olan, toprağın her zerresinin şehit kanlarıyla sulandığı, metre kareye tam 6 bin merminin düştüğü, bir toplumun millete dönüştüğü büyük Çanakkale Zaferi’ni yaşıyoruz.
Tarih olayları yazar; kahramanlar ise tarihi… Birkaç dakika içerisinde öleceğini bile bile en ufak bir tereddüt dahi göstermeden ileri atılan ve şehadete koşan Çanakkale kahramanları, Türk milletine biçilen kefeni parçalayıp atarak tarihi yeniden şekillendirdiler; Türk tarihini kanlarıyla yazdılar. Her şeyin bitti sanıldığı yerde “Türk milleti son sözünü söylemeden hiçbir şey bitmez” dediler.
Çanakkale’nin kahramanları, umudun bittiği yerde imanın; gücün tükendiği yerde azmin; silahın olmadığı yerde yüreğin her türlü olumsuzluğu yenebileceğini ispat ettiler. O şehitler ki, ellerinde Kur’an, son Peygamber kılavuz, öğünleri kuru ekmek, katıkları bir yudum su, parolaları vatan, işaretleri namustu.
Çanakkale’de yeşeren ruh, Kuvay-i Milliye’yi harekete geçiren güce dönüşerek, bizlere bugünkü devletimizi ve cennet vatanımızı hediye etmiştir. Kazanımlarımız ve oluşturduğumuz demokratik devlet yapımız, eğer yüzyıldır istikrarsızlık içerisinde kıvranan yakın coğrafyamızda yaşayanların hayallerini süsleyecek erdemler barındırıyorsa, bunu devletimizi kuran kahramanlara borçluyuz. Bu günümüzü bizlere hediye edenlere olan minnet borcumuzu, devletimize sahip çıkarak ve milletimizi aydınlık yarınlara taşıyarak ödemek zorundayız.
Bilinmelidir ki bu Devlet, Malazgirt’te başlayan, Miryokefalon’da adı konan, Çanakkale’de kıyama duran, Sakarya’da destanlaşan bir mücadeleyle yüz binlerce şehidin kanı karşılığında, sonsuza dek elde ettiği kutsal vatan toprakları üzerinde kurulmuştur. Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti; bu vatanın adı da Türkiye’dir.
Buradan sonra ne gidilecek başka bir yurt ne de verilecek bir karış toprak yoktur. Bu vatan ve bu devlet, bir süreliğine iktidara sahip olanların çapulcularla oturdukları masalarda peşkeş çekilecek meze değil; bir mezar taşı dahi olmayan, toprakla haşrolmuş şehitlerin son sözü, gazilerin gelecek nesillere bıraktığı emanetidir.
Bugün ne yazık ki bebek katillerinin şehitlerimizden ve gazilerimizden daha fazla itibar gördüğü, bölünmüş bir toplum projesinin bu millete umut olarak dayatıldığı acı bir dönemi yaşamaktayız. Bütün tarihçiler Çanakkale Savaşı’nın ülkemizde millet olma bilincini yeşerttiği konusunda hemfikirken, bugün ağır bedeller ödeyerek ulaştığımız millet olma olgusunun çökertildiği, milliyetçiliğin ayaklar altına alındığı ve birlikteliğimizin tahrip edilmek istendiği acı bir dönemi yaşamaktayız.
Görüyoruz ki devletimize, milletimizin bölünmez bütünlüğüne karşı saldırıların, milli değerlerimize edilen hakaretlerin prim yaptığı, makbul sayıldığı, teröristlerin Devletimizle protokol imzalayacak konuma geldiği bu günlerde; değerlerimize sahip çıkmak, vatan müdafaası derecesinde hayati önem kazanmıştır.
Hiç kuşkusuz ki Çanakkale şehitleri, Kurtuluş Savaşı şehitleri, terör şehitleri canları pahasına korudukları vatanın, kanları bedeliyle kurdukları devletin bir gün teröristlerle pazarlık konusu yapılmasını hazmedemezlerdi.
Açlıktan ağaç kabuklarını yiyerek, kanayan yaralarını ay ışığıyla sararak, süngülerini kan gölünde parlatarak, yastık diyerek taşlara baş koyarak vatan yaptıkları topraklarda, eli kanlı teröristlerin omuzlarda taşınmasına rıza göstermezlerdi.
Sedyeyle taşınmadan, teneşire konmadan, tabutlara girmeden, ölmeden mezara konan yiğitler, katillerinin baş tacı yapılmasını kabullenemezlerdi.
Gözlerini kırpmadan yardan, anadan, serden geçen şehitler, devletlerinden ve milli kimliklerinden asla vazgeçmezlerdi.
Ülkemizi bölmek için yıllardır kendilerini emperyalist devletlerin maşası olarak kullandıran, beşikteki bebekten hastanedeki doktora, okuldaki öğretmenden sınırdaki Mehmetçiğe kadar on binlerce evladımızı kahpe tuzaklara düşüren teröristlerle pazarlık yapanlar, yalnızca bugünün değil Malazgirt, Mohaç, Conkbayırı, Kocaçimen, Arıburnu, Anafartalar, Seddülbahir, Kilitbahir şehitlerinin de kemiklerini sızlatıyorlar.
Bugün bebek katillerinin talimatlarıyla Anayasa hazırlayan, rejim değişikliğine soyunan, Türk adını bu vatandan silmeye çalışan yetkililer, yarın Ruz-i Mahşer’de bu millet namerde boyun eğmesin diye şehit olan Yarbay Refik Bey’in, Yarbay Ahmet Şevki Bey’in, tamamı şehit olan 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’in, Kınalı Hasan’ın, Yahya Çavuş’un yüzüne nasıl bakacaklar?
Her türlü olumsuzluğa rağmen 98 yıl önce, dünyanın dört bir yanından gelen emperyalist Haçlı ordusuna karşı duruşumuz ve onları geldikleri gibi gönderişimiz, bugünün düşmanlarına tarihimizden alınacak ibret dolu bir ders ve gelecek için bizlere umut kaynağı olmaktadır.
Milli değerlerimize karşı girişilen saldırılar içerisinde bizi biz yapan, Türk milletinin olmazsa olmazı bayrağımıza, dilimize, İstiklal Marşımıza ve zaferlerimize sımsıkı sarılmak, her zamankinden daha gerekli hale gelmiştir. Unutulmamalıdır ki, tarihini bilmeyen, geçmişine sahip çıkmayan, kültürel değerlerinin farkında olmayan toplumlar, birlik içinde yaşayamazlar. Milletler tarihini, kahramanlarını, hainlerini, dostunu, düşmanını çok iyi bilmek zorundadır.
Bizler hayatımızın her anında, bu vatan için canlarını, mallarını, sağlıklarını ve rahatlarını feda eyleyen ecdadımızın aziz hatıralarını yaşatmak, emanetlerine sahip çıkmakla mükellefiz.
Bugün milletimizi bölmek, Türk adını bu topraklardan kazımak isteyenlere Türkiye Kamu-Sen olarak bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ki; mucizeler yaratan bir milletin çocukları olan bizler, vatanımız ve milletimiz üzerinde hain emeller besleyenlere karşı kullanacak bir tek silahımız olmasa bile onlara dünyayı dar edecek inanca ve iradeye sahibiz. Buna inanmayanlar için Çanakkale, bir abide gibi tarihin şanlı sayfalarında parlamaktadır.
Bu vesile ile Türk milletinin Çanakkale Zaferi’ni ve Şehitler Haftası’nı bir kez daha kutluyor, vatanı, milleti, ülkesi ve namusu için canlarını vermekten çekinmeyen şehitlerimize; emanetlerine sahip çıkacağız. Şehitlerimize minnettarız, ruhları şad olsun. Onlar, her şeyin bitti sanıldığı bir anda, küllerinden doğarak son sözü söylediler ve bu topraklara Türk mührünü vurdular. Bugün de her şeyin bitti sanıldığı bir dönem yaşıyoruz ama bilinmelidir ki, Türk milleti henüz son sözünü söylemedi.” Malazgirtten günümüze kadar bu topraklar vatan olsun diye canlarını feda eden tüm şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun.