AMERİKA’NIN TRUVA ATI YUNANİSTAN
AMERİKA’NIN TRUVA ATI YUNANİSTAN
İsmail CİNGÖZ
Yeni Dünya Sistemi adı verilen süreç yavaş amaiyiden iyiye kendini belli ederek mecrasında ilerlediğini göstermeye başlamıştır. Son zamanlarda strateji uzmanları bu konu üzerine ciddi olarak eğilmeye, yeni kutup merkezleri üzerine hipotezlerini öne sürmeye başlamışlardır.
Birçoğu gibi ben de doğuda yükselen güç Çin ile batıda sessiz ve dipten gelen İngiltere’nin yeni kutup merkezlerinin en güçlü adayları olduklarını savunmaktayım. Ancak ben ek olarak Türkiye merkezli Türk Devletleri Teşkilatı oluşumunun iyi hazırlanmaları haline Üçüncü Kutup olarak Yeni Dünya Sisteminin yıldızı olmaya en yakın dönemi yakaladığına inanmaktayım.
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan ve halen devam etmekte olan Ukrayna-Rusya Savaşı ile Rusya’nın artık bir güç merkezi olma özelliğini kaybetmekte olduğu ortaya çıkmıştır. Kaldı ki Rusya,1990’ların başında küresel güç olma özelliğini kaybetmiştir. Ukrayna savaşınıkaybetmesi halinde bölgesel güç olma özelliğini de kaybetmekle karşı karşıya olduğunun bilinci ile hareket etmekte ve savaşı kazanmak için her çılgınlığı yapabileceğini göstermeye çalıştığı anlaşılmaktadır.
Rusya’nın en stratejik kozu Avrupa’nın Rus doğalgazına göbekten bağlı olmasıdır. Bu nedenledir ki ABD merkezli ambargo kararlarına tam manasıyla riayet edilmemektedir. Ancak Ukrayna savaşını kaybetmesi halinde bünyesindeki bazı azınlıkların bağımsızlık hareketlerine girişebileceği, muhtemel bir bölünme sürecinde bazı yeraltı zenginliklerini kaybedebileceği riskinin de belirmesi Rusya lideri Vladimir Putin başta olmak üzere yöneticilerinin uykularını kaçırdığı muhakkaktır.
Rusya cephesinde bunlar yaşanırken vekalet savaşları stratejisi ile Ukrayna’yı savaşa sürükleyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Ukrayna paravanı ile Yunanistan’ın hemen her bölgesine askeri yığınak yapmaktadır. Hali hazırda kurduğu 9 askeri üs merkezine yerleşen yaklaşık 120.000 askeri ile Batı Trakya ve Adalar Denizi’ne yerleşen ABD, bazıları siyasiler olmak üzere Yunanistan halkını dahi tedirgin etmeye başladığı bir süreç yaşanırken, Rus tehdidi nedeniyle gelindiği söylemleri artık inandırıcılığını kaybetmiştir. Zira Yunanistan BaşbakanıKiryakosMiçotakis ve bazı Yunan bakanlarının Türkiye aleyhine söylemlerini sertleştirmeye başlamaları hatta işi tehdit boyutuna taşımaları dikkat çekicidir.
Bu arada İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey isimlerinden Albay Hassan SayidKhodaei,22 Mayıs 2022 tarihinde Tahran’dakievinin önünde uğradığı suikast sonucu öldürülmüştür. Suikastten sonra İsrail yönetiminin, İran’ın olası saldırıları nedeniyle vatandaşlarına “Türkiye’ye gitmeyin, İran’ın suikastına uğrayabilirsiniz” şeklinde uyarıda bulunmasının ardından İsrail Dışişleri Bakanı YairLapid’in 13 Haziran 2022 günü yaptığı açıklamada “İsraillilere gerekmedikçe İstanbul’a ve Türkiye’ye gitmeme çağrısı yapıyoruz. Eğer İstanbul’daysanız derhal İsrail’e dönün, İstanbul’a uçuş planınız varsa iptal edin” sözlerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından sert bir şekilde tepki gösterildiği ve “Terörle mücadeleye ilişkin işbirliği mekanizmalarımız çerçevesinde, gerekli her türlü güvenlik tedbiri alınmaktadır” sözlerinin uluslararası basın kuruluşlarında yer aldığı görülmüştür.
Bu süreç yaşanırken bir de Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın 14 Haziran 2022 günü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) gerçekleştirdiği ziyarette Rum Yönetimi lideriNikosAnastasiadis ile bir araya gelmesi oldukça dikkat çekicidir. Ziyarette Abbas’ın, Rum tezlerini destekleyen açıklamaları ve ilaveten en kısa zamanda GKRY-Filistin-Yunanistan üçlü zirvesinin yapılmasını temenni ettiğini beyan etmesi[1] özellikle Türkiye’den bazı kesimlerde şaşkınlık yaratsa da esasında Yaser Arafat’tan itibaren geçmişten beri Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderlerinin Yunanistan, GKRY, Ermenistan ve Çin başta olmak üzere; Türkiye, Azerbaycan ve Doğu Türkistan Türkleri aleyhine onlarca açıklamaları olduğu unutulmamalıdır[2].
Etrafında bu olaylar yaşanırken Türkiye’nin, Ukrayna ile Rusya arasında tarafsızlığını muhafaza ederek dış politikasını şekillendirmeye ve savaşın bir an önce bitmesi için arabuluculuk/diplomasi trafiğini neredeyse kesintisiz bir şekilde yürüttüğü görülmektedir. Ancak NATO Genel SekreteriJensStoltenberg, yaptığı açıklamasında; Rusya ile Ukrayna arasında 24 Şubat 2022’den itibaren devam eden savaşı kastederek “Ukrayna ordusuna yapılan son teknoloji silah tedarikinin özellikle Donbass bölgesini Rus kontrolünden kurtarmaya yardımcı olabileceği ancak savaşın yıllarca sürebileceği gerçeğine hazırlanmalıyız. Ukrayna’yı desteklemekten vazgeçmemeliyiz. Maliyetleri yüksek olsa bile sadece askeri destek için değil, artan enerji ve gıda fiyatları nedeniyle de Ukrayna’ya destek vermeliyiz[3] sözleri ile dolaylı olarak ABD’nin savaşı uzatmaya çalıştığı yönündeki kanaatleri güçlendirmiştir.
Zira ABD’de ekonomik sorunların ve ayrılıkçı söylemlerin her geçen gün arttığı görülmektedir. Dolayısı ile iç kamuoyunu oyalayabilmenin bir başka yöntemi olarak Ukrayna-Rusya savaşı örneğinde olduğu gibi savaş argümanlarını geliştiren ABD yöneticilerinin, bunu bir basamak daha yükselterek uzun bir süredir Yunanistan-Türkiye savaşı planladıkları anlaşılmaktadır.
Kıbrıs sorunlarının başladığı 1950’lerin ortasından itibaren sürekli Türkiye aleyhine eylemler ve kararlar uygulayan ABD, Irak’ın işgal planında topraklarını ABD askerlerine açmayan Türkiye’ye ayrıca bir kez daha kinlendiğini her vesileyle gösterirken, Irak’ı ve Suriye’nin kuzey bölgelerine adım adım yerleşmiş, bu bölgelerde Türkiye aleyhine faaliyet yürüten başta PKK/PYD/YPG terör örgütü olmak üzere her oluşumu siyaseten ve lojistik olarak alenen desteklemiştir.
Ayrıca Arap Baharı olayları arkasından gelişmeler ekseninde Irak ve Suriye sahalarına IŞİD elemanlarını yerleştikleri ve bunlarla mücadele iddiaları ile ABD liderliğinde 84 ülke ve kuruluş ile birlikte 30 NATO ülkesinden Türkiye hariç 29’u PKK/PYD/YPG terör örgütüne destek vermişler ve desteklerini halen devam ettiği hatta PKK/PYD terör örgütünü “benim kara ordum” diyerek NATO tarafından desteklendiği ve IŞİD mücadelesi paravanı ile Türkiye’ye karşı teçhiz edildiği de bilinmektedir.
Gelinen süreçte ABD, Ukrayna-Rusya gerilimi ve savaşı bahanesiyle Yunanistan/Batı Trakya ve adalara üsler kurarken, Fransa ve ABD ayrı ayrı Yunanistan ile Savunma ve İşbirliği Anlaşmaları imzalamaları, Yunanistan’ın bu gelişmelerden güç alarak Türkiye aleyhine açıklamalar ve bazı girişimlerde bulunmaya çalışması gibi gelişmeler tarafların gerçek niyetlerinin Türkiye’ye karşı olduğunu ortaya çıkartmıştır.
Sonuç Olarak;
Türkiye’nin, çok yönlü olarak kuşatılmaya ve kıskaca alınmaya çalışıldığı açıkça görülmektedir; çünkü ABD merkezli olarak dört bir tarafında aleyhine her türlü oluşumu gerçekleştirmeye çalışanlara göz atıldığında; Yunanistan, GKRY ve İsrail’in ana oyuna dahil oldukları belli olmuştur.
Oyuna İran’ın da dahil edilerek Türkiye’nin doğudan da kuşatılmak istenildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca bir de Finlandiya ve İsveç üzerinden Türkiye’yi NATO ülkeleri ile karşı karşıya getirmeye çalıştıkları ortaya çıkarken, İsrail’in de oyuna dahil olarak İran’ı Türkiye ile karşı karşıya getirmeye çalıştığıgörülmektedir.
Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti karar alıcı mekanizmalarını zorlu bir süreç beklemektedir. Bu süreçte 29-30 Haziran 2022 tarihlerinde İspanya’nın başkenti Madrid’de yapılacak olan NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katılacağı toplantılarda ana gündem maddelerinin Rusya-Ukrayna Savaşı, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelikleri ile Türkiye’nin ikna edilmesi olacağından hareketle Türkiye karar alıcı mekanizmaları çok yönlü olarak hazırlıklı olmalıdır.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda Türkiye karar alıcı mekanizmaları karar verirken, 1974 yılında NATO’dan çıkartılan Yunanistan’ın 1980’de, 1967 yılında NATO Askeri Kanadından ayrılan Fransa’nın da 2009’da geri dönüşlerinde Türkiye tarafından destek verilirken yapılan stratejik hataların tekrar etmemesi, Türkiye için hayati öneme haizdir. Dolayısı ile karar verilirken kısa ve uzun vadede Türkiye lehine olacak şekilde planlar hazırlanmalı, aleyhine olabilecek olumsuz her türlü olasılığa karşı hazırlanılmalıdır.
Zira; 1974 yılında NATO’dan ayrılan Yunanistan’ın 1980’de geridönüş kararına onay veren zamanınMilli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren’i razı etmek için Amerikalı NATO Komutanı General Bernard Rogers’in; Ege’deki ihtilâfları çözümleyeceklerine dair söylediği “Bay Evren, size asker sözü veriyorum, artık Yunanistan Türkiye’nin dostu olacaktır” örneğinde olduğu gibi yazılı olmayan taahhütlere Türkiye karar alıcı mekanizmaları itibar etmemelidir.
Türkiye’nin NATO’dan bir şekilde çıkması/çıkartılması durumunda ivedilikle GKRY’nin NATO üyeliğine alınacağı, Kıbrıs’ta ve Ege Kıta/Hava Sahanlığı Sorunlarında bütün NATO üyeleri ile karşı karşıya geleceği/getirileceği,
Suriye’nin kuzeyinde ABD ve NATO tarafından desteklenen PKK/PYD unsurlarına yapılması muhtemel kara harekâtında Türkiye’nin ABD merkezli NATO tarafından engellenmeye çalışılacağı,
gibi planlar yapıldığının anlaşıldığı Türkiye karar alıcı mekanizmaları tarafından hatırda tutulmalıdır.
Son Söz Olarak;
Türkiye aleyhine bu kadar planlar kurulurken Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi örneğinde olduğu Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri ile birlikte Pakistan ve bağımsızlığı ivedilikle tanınması gereken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de dahil edilerek güncel bir beyanname ile askeri yönden NATO, ekonomik yönden Avrupa Birliği gibi örgütletilmesi büyük önem arz etmektedir.
:
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı – BULTÜRK Ankara Temsilcisi, TDPB Basın Kulübü Kurucu Başkanı. [email protected]
[1] Kıbrıs Genç TV; “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Güney Kıbrıs’taki Temasları”, 15.06.2022.
[2] İsmail CİNGÖZ; “Filistin’den Doğu Türkistan’a Bakış”, Tarihistan, 19.05.2021.
[3] CNN Türk; “Stoltenberg: Savaşın Yıllarca Sürebileceği Gerçeğine Hazırlanmalıyız”, 19.06.2022.
—
Harita Kaynak: Süper Haber; “Bir ABD Üssü: Yunanistan”, 12.03.2021