ALPARSLAN’IN MALAZGİRT ÖNLERİNDE ZAFER DUASI
1040-1157 yılları arasında hüküm süren Büyük Selçuklu Devleti, Oğuzlar’ın Üçok kolunun Kınık boyuna mensuptur. Kuruluş devrindeki en önemli hükümdarları, ülkeyi ikili teşkilat geleneğine göre birlikte yöneten Tuğrul Bey ve Çağrı Bey olarak biliniyor. Onların vefatından sonra ise tahta Çağrı Bey’in oğlu Alparslan çıkacak ve fazlasıyla ses getiren fetihlere imza atacaktı. Alparslan öncelikle iç isyanları bastırıp orduyu yeniden düzenledi. Sonra babasıyla amcasının doğuya doğru genişleme politikasını sürdürerek Azerbaycan ve Gürcistan’ı ele geçirdi. Ardından Ani Kalesi, Cent ve Gürgenç şehirlerini hakimiyeti altına aldı ve devamında Vaspuragan Ermeni Krallığı’na son verdi. Bu başarılarından dolayı Abbasi halifesi ona “Fetihlerin Babası” anlamına gelen “Ebu’l-Feth” unvanını layık gördü. Böylece İslam dünyasındaki saygınlığı artmış oldu genç sultanın.
Alparslan’ın esas hedefi Bizans himayesi altında bulunan Anadolu toprakları idi. Bu toprakları ele geçirerek hem doğudan göçle gelen Türkmenleri yerleştirmek istiyor, hem de ataları gibi İslamiyet’in yayılmasına katkı sağlamayı amaçlıyordu. Nitekim Büyük Selçuklu komutanları onun izniyle beraber Anadolu’ya sık sık akın düzenlemeye başladılar. Çok geçmeden tehlikenin farkına varan Bizans ise Türkleri Anadolu’dan tamamen uzaklaştırmak adına savaş kararı aldı. Bu sırada Fatımiler üzerine sefere çıkmış olan Sultan Alparslan da haberi alır almaz geri dönerek savaşa dahil oldu.
İki ordu 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda karşı karşıya geldi. Bir tarafta Selçuklu Sultanı Alparslan, diğer tarafta Bizans İmparatoru IV.Romen Diyojen bulunuyordu. Günlerden cuma olduğu için Alparslan harekât emrini biraz geciktirerek öncelikle cuma namazını kıldırdı. Ardından bembeyaz bir kıyafet içerisinde ordusunun karşısına geçti ve şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Kumandanlarım, askerlerim!
Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım ya şehit olur Cennet’e giderim.
Beni takip etmek isteyenler arkamdan gelsin. Takip etmek istemeyenler diledikleri yere gitsinler!
Bugün burada emir veren bir Sultan yok! Emredilen bir asker de yok! Bugün ben sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim.
Peşimden gelen ve nefislerini yüce Allah’a adayanlardan şehit olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada rezillik beklemektedir!
Ey Askerlerim!
Eğer şehit olursam, bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.
Ey Allahım! Niyetim hâlistir bana yardım et. Sözlerimde hilâf varsa beni kahret!”
Manevi duyguları tavan yapan askerler hep bir ağızdan sultanlarının yanında olduklarını haykırıp hızla savaş meydanına atıldılar. Sadece birkaç saat süren muharebe, hilal taktiğini başarılı bir şekilde kullanan Selçuklu ordusunun kesin üstünlüğü ile sonuçlandı. Bu zaferde, Bizans ordusunda ücretli askerlik yapan Oğuz ve Peçenek Türklerinin taraf değiştirerek Selçuklu saflarına katılmasının çok büyük bir etkisi var.
Savaş sırasında Bizans İmparatoru Romen Diyojen esir alınacak ve yapılan antlaşma neticesinde Bizans her yıl Büyük Selçuklu Devletine 360 bin altın vergi ödemeye mahkûm edilecekti. Ayrıca Malazgirt, Antakya ve Urfa şehirleri de Selçuklulara bırakıldı. Bu sayede Anadolu’nun kapısı Türklere tamamen açılmış oluyordu.
Alparslan komutanlarına fethettikleri yerleri mülk edinme hakkı tanıdıktan sonra 1072 yılında Maveraünnehir seferine çıktı. Kuşattığı Hana Kalesi direnemeyerek kısa sürede teslim oldu fakat esir düşen kale komutanı huzura kabul edildiği sırada hançerle yaraladı sultanı. Sadece 4 gün dayanabilen Alparslan, 42 yaşında hayata gözlerini yumdu. Onun trajik ölümünün ardından ise vasiyeti gereği oğlu Melikşah devraldı tahtı.