Cengiz Dağcı, doğumunun 100. yılında “Kırım’ın Ebedi Sesi” başlıklı panelde anıldı
Türk edebiyatının önde gelen kalemlerinden Cengiz Dağcı, doğumunun 100. yılında “Kırım’ın Ebedi Sesi” başlıklı panelde anıldı. Türk Edebiyatı Vakfı’nda düzenlenen etkinlikte Prof. Dr. Abdülhavap Kara, İsa Kocakaplan ve Buket Kemiksiz, Dağcı’nın hayatı ve kitapları üzerine konuştu. 2011’de kaybettiğimiz yazarın edebiyata şiirle başladığına değinen Kocakaplan, “Mimarların yaptığını şiirle yaptı. Kelimeleriyle bize camileri, çeşmeleri, türbeleri gezdirir. Eserlerinde maziye özlemle birlikte yaşadığı zamanı anlatır ve gerçekle yüz yüze kalır. Romanlarında Türkiye Türkçesini kullandı. Savaş sonrası bahçesinde Türk çiçekleri yetiştirmiştir. Türkçeye çok kıymet verir. Zulüm karşısındaki psikolojiyi edebi dille anlatmıştır. O yazmasaydı çok şeyden mahrum kalacaktık. Kırım Türklerinin hafızasıydı. Türkçe, Cengiz Dağcı’yla irtifa kazanmıştır” dedi.
TÜRKÇEYE SAHİP ÇIKMAYA ÇALIŞIYORDU
Cengiz Dağcı’nın Türk dilleri dışında pek çevirisinin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Abdülhavap Kara şöyle konuştu: “İkinci Dünya Savaşında Sovyet askeri olarak Almanlara esir düşüyor. Yaşadıklarını hatırat değil roman olarak kaleme almıştır. Ölenlerin anısını yaşatmak için yazmıştır. Elimizdeki değerin kıymetini bilmeliyiz. Ömrünün bir kısmı kuru ekmeğin bayram sofrasına denk olduğu esir kamplarında geçmiştir. Nereye götürüldüğünü bilmezken Türkistan lejyonu adını duyduğumda karanlığın içinde ışığı görmüştüm der. ‘Tabur imamları vaaz veriyor, Türkçeye sahip çıkmaya çalışıyorduk. Aramızda Türkçeden başka dil konuşanı da uyarıyorduk’ diye de ekler.” Program sonunda ses sanatçısı Osman Eriş, Kırım Türküleri’nden örnekler sundu.