Kafkas İslam Ordusu
Bakû’nün İngiliz-Rus-Ermeni işgali altında olması ve Ermeni Taşnakların Bolşevik adı altında 20 binden fazla Azerbaycanlıyı katletmesi, genç cumhuriyetin varlığını tehdit etmekteydi.Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 8 Haziran 1918 senesinde Osmanlı Devleti ile aralarında Azerbaycan Milli Şurası da bulunan yeni Kafkasya devletleri arasında Batum Antlaşması imzalandı. Antlaşmada yer alan “dostluk ve karşılıklı yardım” maddesi gereğince Osmanlı Devleti, gerektiği takdirde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ne silahlı yardım yapmayı kabul etti. Kafkaslardaki Müslüman halka yönelik katliamların durdurulması için ve oradaki Türklere savaş yardımı yapmak için Azerbaycan Milli Şurası’nın Başkanı Mehmed Emin Resulzade bu anlaşmanın 4. maddesine uygun olarak Osmanlı Devleti’nden askeri yardım istedi.Batum’da Türkiye ile karşılıklı yardım mukavelesinin imzalanması, Bakü’nün yabancı unsurlardan temizlenmesi anlamına geliyordu. Söz konusu 4 Haziran mukavelesi uyarınca Osmanlı kuvvetleri Transkafkasya’ya girdi. Doğu Ordular Grubu’na bağlı bir askeri birim olan Kafkas İslam Ordusu, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle ve tamamen Müslümanlardan oluşmuş, I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya Cephesi’nde yer almıştır. Kafkas İslam Ordusunun amacı; Azerbaycan ve Dağıstan’ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlıklarını ilan etmelerine yardımcı olmak, Kafkasya’da kurulacak ordunun esasını vücuda getirmek, Kafkasyalı askerlere talim vermek ve Kafkasya’da yüksek İslam menfaatlerini ve hukuku mukaddesi hilafet ve Osmanlı ile siyasi rabıtayı ve askeriyeyi tesis etmekti. Bakü, Harbiye Nazırı Enver Paşa için büyük önem arz etmekte idi. Enver Paşa, Bakü’yü Türkistan’a açılan kapı olarak görmekteydi. Sadece Enver paşa değil Kazan Türklerinin istiklalini temin için hayatını feda eden Sadri Maksudi Arsal da Bakü’yü Türkistan’ın birinci kapısı olarak görenlerdendi.Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’nın komutasındaki çoğu eski muhacerete mensup askerlerden oluşan yaklaşık 20.000 kişilik Kafkas İslâm Ordusunun Bakü uğrundaki vuruşmaları Haziran ayı sonlarında başladı. Azerbaycan’da ilk mücadele Gence’de Ermeni mahallesinde silahları toplarken vuku buldu. Kafkas İslam Ordusu 10 Haziran’da Gence’ye dahil olduğunda Kazağ, Tovuz’dan geçerken kendilerini sevinçle karşılayan halkın büyük kısmı orduya katıldı. Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan’da sevinçle karşılanışını 1937 senesinde Stalin tarafından Pan-Turanist, Pan-Türkçü diye itham edilerek kurşuna dizilen Ahmet Cevat, “Vefalı Türk geldi yene, selam Türkün bayrağına” sözlerini içeren ‘Çırpınırdı Karadeniz’ şiiriyle dile getirmekteydi.Kafkas İslâm Ordusunun hareket istikameti İngilizlerin Tebriz’e girişini engellemek için bu yöndeydi. Bu amaçla Kafkas İslâm Ordusu Gence’den hareketle Bakü’ye doğru ilerlerken Nisan ayında Van’ı işgalden kurtaran Ali İhsan Sabiş Paşa emrindeki Osmanlı kuvveleri, İran sınırını geçerek Tebriz’e girdi ve 8 Haziran 1918 senesinde şehri ele geçirdi. Akabinde Hoy’a hareket eden Kafkas İslam ordusu, Karabağ’a yönelerek bir anlamda Kuzey ve Güney Azerbaycan’ı birleştirmiş oluyordu. Kısa bir zaman içerisinde Göyçay, Kürdemir, Ağsu ele geçirildi, 20 Temmuz’da Şamah, işgalci Ermeni unsurlarından temizlendi. Stepan Şaumyan’ın elinde bulundurduğu Bakü’deki hakimiyete 31 Temmuz 1918 senesinde son verildi.Bakü petrolleri meselesi I. Dünya savaşının müttefiki olan Osmanlı Devleti ve Almanya’yı Ermenilerin Bakü’yü işgalinde karşı karşıya getirdi. Türklerin petrol şartlarına razı gelmeyen Almanya, Ermenilerin hamiliğine soyundu. Bu durumu 1918 İstanbul Konferansına Azerbaycan adına delege olarak katılan M. Emin Resulzade: “Türklerle Almanlar arasında Kafkasya’ya bakış açısından tezatlar bulunmakta, petrol meselesi Azerbaycan-Almanya münasebetlerinden ziyade Türkiye-Almanya münasebetidir” ifadeleriyle özetlemekteydi.Almanya’nın tazyiki Türklerin Bakü’yü düşman unsurlarından temizlenmesi fikrine mani olamadı. Türklerin kararlılığını Menşevikler “düşman Bakü’nün girişindedir, onu büyük Rusya’dan ayırma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır” cümleleriyle ifade ederken Sentrokaspi hükümetinin Ağustos ayında yapmış olduğu toplantıda söz alan L. Umanski mevcut durumu; “Türkler, Bakü’ye girmesi durumunda bizi ancak İngilizler kurtarabilir” ifadeleriyle dile getirmekteydi. İngilizler öteden beri Türk-Alman bloğunun Bakü petrollerini ele geçirmesinden, Osmanlı Devleti’nin Orta Asya-Hindistan istikametinde ilerleyeceğinden endişe duymaktaydı.İslam ordusunun Bakü’ye ilerleyişi Hıristiyan parti ve cemiyetleri Türklere karşı birleştirmişti. L. Umanski ‘Son Dakikalar’ adlı makalesinde bu durumu: “Yoldaş Petrov, asla Rusya’nın anahtarını düşmana vermez” ifadeleriyle dile getirmekteydi. Bu sırada İran Konsolosu Mirza Muhammed Han Sedulvezir’in Türk ordusuna karşı Eser-Menşevik-Taşnak birliklerine yardım etmesi de unutulmamalıdır. Nihayet 2.509 kişilik kuvvetlerle Bakü’ye dahil olan İngiliz kuvvetleri, Ermenilerde hayal kırıklığına neden olmuşlardı. Çünkü onların beklentisi, 20.000 kişilik kuvvetlerle Bakü’ye girecek olan İngiliz ordusu sayesinde amaçlarına muvaffak olmaktı.Ş. Şaumyan ve arkadaşlarının hapsedilmesi, Menşeviklerin Rusya’da Bolşeviklerden iktidarı devralması vb. gelişmeleri takiben yeni Ermeni hükümetinin başı M. Tuyuşkov olmuş idi. Mürsel Paşa, yen Ermeni hükümetini kan dökülmesine sebebiyet verecek faaliyetlerden uzak durması hususunda uyarmakta fakat Tuyuşkov, bu ikazlara kulak asmamaktaydı. Neticede 14 Eylül gecesi İslam ordularının son hücumu karşısında Bakü’yü müdafaaya devam eden Sentrokapsi Hükümetinin Harp Nazırı General Bağratüni kaçan askerlerinin ayakları altında ezilmekten kurtulamadı ve 15 Eylül günü Bakü, İslam orduları tarafından kurtarıldı.Tabi ki tarihin zincirin halkaları gibi birbirine bağlı ve bütün olduğunu idrakinde olan tarihçi kimliğimizle hadisenin evveliyatına değinmemek olmazdı. Gelecek, tarih hafızasına sahip milletlerin yüzyılı olacak, tarihinden kopan milletler yok olacaktır. Tarihimizin birlik mücadelesi, onur savaşı olan Bakü’nün işgalden kurtuluşunun 102.yıldönümünde şehadete eren 1132 Mehmetciği, kahraman Azerbaycan Ordusunun şehitlerini rahmetle saygıyla anıyoruz. Okuyucularımızı sıkmadan konuyu özetlemeye çalıştığımız yazımıza yine Ahmet Cevat tarafından kaleme alınan şu mısralarla son verelim.Ey şanlı ülkenin şanlı ordusuUnutma Kafkas’a geldiğin günüGelirken kovmaya Turan’dan Rus’uAyağını Karadeniz öptü mü?İlk atarken eski burca adımıKars Kalesi selam topu attı mı?Sen yaparken orada zafer şenliğiMağlup düşman kaşlarını çattı mı?
Prof.Dr. Aygün Attar