Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un anahtarı Kırım’dadır
Kırım’ı kana boğabilir. Fakat bütün bunlar, Kırımlıların istiklal imanlarını yıkmaya değil, kuvvetlendirmeye yarayacaktır. Tarihin er geç yazacağı şey; müstakil ve mesut Kırım’dır.
Noman Çelebicihan
Ama önce buna inanmak gerek…
Türk İslam’la yoğrulmuş Kırım, şimdi sahipsiz. Evlatları vatanlarından bir kez daha koparılmak isteniyor.
Kimmer ve Sakalardan beri Türk yurdu olan Kırım’ın, 1783 yılında Osmanlı-Rus savaşı sonrası serbest bölge ilan edilmesiyle birlikte başlayan Çarlık Rusya’sının Türksüzleştirme politikası, günümüzde birçok ülkenin desteğiyle farklı amaçlarla devam ediyor.
Kırım üzerinde dünya devletleri her zaman hâkimiyet mücadelesine girişmiştir. Kırım demek; Karadeniz hâkimiyeti demek, Kırım demek; İstanbul’a sahip olmak demektir. Fatih Sultan Mehmet Han, Kırım’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla Kırım’ın önemini vurgulamış ve “İstanbul’un anahtarı Kırım’dadır” demiştir.
1939’da başlayan II. Dünya Savaşı’nda Almanların hızlı ilerleyişi sonucu, 30 Kasım 1941 tarihinde Alman kuvvetleri Kırım’a girmişti. O dönemde Almanlar, Çarlık Rusyası baskılarından bıkan Kırım Türkleri için bir kurtuluş umudu olarak görülmüştür. Almanların, Rusların geri çekilirken yaktıkları tahıllardan dolayı başlayan suni kıtlığı çözmeleri, halkın sempatisini kazanmalarına yardımcı olmuş ancak kısa bir zaman sonra Almanların da asıl niyeti belli olmuştur. Alman işgali boyunca Kırım’da 80’den fazla Türk köyü Almanlar tarafından yakılmıştır.
“Dünyada bir kişinin vatanını kaybetmesinden daha büyük bir keder yoktur.” (Euripides, M.S. 431)
Kırım’ı tekrar işgal eden Sovyet orduları, Almanlara yardımla suçladıkları Kırım Türklerine karşı katliamlarına 18 Mayıs 1944 tarihine kadar devam etti. 18 Mayıs gecesi Stalin’in emriyle bir gecede, Kırım Türklerine karşı sürgün harekâtı başladı. Bu durumu, sürgünden daha çok bir soykırım diye nitelendirmek daha doğru olur. Hazırlanmaları için sadece 15 dakika verilen Kırım Türklerinin mücadele etmeye vakitleri yoktu. Hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Türkleri, Sibirya’ya, Özbekistan’a ve Tacikistan’a sürgüne yollandı. Birçoğu daha yolda iken hayatını kaybetti.
Kırım Türkleri, sürgün bölgelerinde iş, barınma ve gıda sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. 1960’ta Kırım’a geri dönüşlerine izin verilmesine rağmen vatanlarına dönmeye çalışan Kırım Türklerine Sovyet yöneticileri tarafından baskılar uygulandı ve geri dönüşleri engellendi. Ancak 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kırım Türkleri, Ukrayna ve Kırım Özerk Cumhuriyeti hükümetlerince çıkarılan tüm engellemelere rağmen Kırım’a dönebilmişlerdir.
Kırım’a dönen Kırım Türklerinin en büyük sıkıntıları, barınma ve yiyecek olmuştur. Topraklarının altına kazdıkları çukurlarda yaşamaya başlayan Kırım Türkleri, zaman içerisinde evlerinin inşaatına başlamıştır. Günümüzde dahi, 27 senedir imkânsızlıklardan dolayı tamamlanamayan evler mevcuttur.
Ukrayna Hükümeti, Kırım’daki etnik Rus nüfusun karşısında Kırım Türklerini, Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı kalması için bir nebze desteklemiştir. Fakat Ukrayna, Kırım Türklerinin kendilerine verdiği desteğe ve bağlılığa rağmen, Türklerin bölgede güçlenmesini istememiş ve 25 yıl boyunca Kırım Türklerinin sorunlarının sadece %1’i çözüme kavuşmuştur. Sürgünden dönenlerin iskân problemi, vatandaşlık verilmesi, memuriyet haklarının devamı, emeklilik sigortalarının devri, diploma denkliği, sağlık hizmetleri, yerleşim bölgelerine elektrik-su-gaz hatlarının verilmesi, ana dilde konuşma ve eğitim hakkının tüm Kırım geneline yayılması gibi konularda sorunlar devam etmiştir.
2005’te Ukrayna’da yaşanan Sorosçu Turuncu Devrim’le iktidara gelen devlet başkanı Viktor Yuşçenko, Kırım Türklerine verdiği özerklik ve diğer tüm sözleri unutarak, Kırım Türklerine verilecek hakların ileride Ukrayna’yı sıkıntıya düşüreceği gerekçesiyle yapılmayacağını beyan etmiştir. Bu dönemde merkezi hükümetçe Kırım’a atanan Başbakan, emniyet müdürleri ve istihbarat daire başkanları dâhil olmak üzere tüm görevlilerin Kırım Türklerine karşı baskıcı tavırları devam etmiştir.
2010’da Devlet Başkanlığına seçilen Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in Kırım Tatar Milli Meclisi’ne (KTMM) sunduğu AB-ABD yanlısı politikaları terk ederek Rusya taraftarı olmaları yönündeki talep ise dönemin KTMM Başkanı Mustafa Cemilev (Kırımoğlu) tarafından reddedilmiştir. Böylece Kırım Türklerine baskılar, yeni devlet başkanı döneminde de değişiklik göstermeden devam etmiştir.
Kırım Türkleri, Ukrayna Devlet başkanı Yanukoviç’in ülkeden kaçmasına neden olan, AB ile müzakereleri terk etme kararı ve Rusya ile yakınlaşmasıyla başlayan Evromeydan eylemlerinde AB yanlısı olarak Ukrayna’nın başkenti Kiev’de, Kırım’da ve diğer bölgelerde eylemlere aktif destek vermişlerdir.
21 Şubat 2014 tarihinde Ukrayna devlet başkanı Yanukoviç’in aylar süren gösteriler sonrası Rusya’ya kaçmasının ardından Ukrayna hükümeti değişmiş ve yönetime AB-ABD yanlısı bir hükümet geldi. Rusya, AB ve ABD yanlısı bu yeni hükümeti tanımadı ve darbe girişimi olarak nitelendirdi. Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosunu oluşturan milletvekillerin %85’e yakını, Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya katılması için uzun zamandır planlanan proje için son hazırlıkları tamamladı.
26 Şubat 2014 tarihinde Kırım Parlamentosu önünde yaklaşık 4-5 bin Rus yanlısı, Rus Birliği (Russkoye Yedinstvo) Partisi taraftarları ile Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan yaklaşık 10 bin Kırım Türkü mitingde karşı karşıya geldi. O gün çıkan olaylar sonucu Kırım Parlamentosu’nun toplanamaması üzerine, Kırım’ın Rusya’ya bağlanma kararı alınamadı.
Ancak 27 Şubat gecesi, sonradan Rusya’nın Özel Kuvvetleri olduğu belirlenen rütbesiz askerler, Kırım Parlamentosunu ve Kırım bakanlıklarını işgal ettiler. Ukrayna’nın merkezi hükümetinin oturmamış olması ve silahlı kuvvetlerde etkin olamamasını fırsat bilen ve tarihe “Yeşil Giyen Adamlar” olarak geçecek olan Rusya Federasyonu askeri kuvvetleri, Kırım’daki tüm stratejik noktaları (havalimanlarını, televizyon kanallarını, radyoları, askeri ve idari binaları) ele geçirerek Kırım’ı işgal etti.
Ukrayna’nın Kırım Türklerine karşı kullandığı Kırım’daki Ukrayna askerleri, polisleri ve istihbarat personeli, olaylara hiç müdahale etmediler ve Ukrayna’nın talimatı doğrultusunda silahlarını garnizonlarda bırakarak garnizonların hâkimiyetini Rusya’ya bıraktılar. Bu süreçte Kırım’da görev yapan Ukrayna askeri, polisi ve istihbarat mensuplarının büyük çoğunluğu, Rusya tarafına geçerek Rusya’ya bağlılık yemini etti.
Ukrayna’da iktidarın değişmesinin hemen ardından Rusya’nın Kırım’da müdahaleye başladığı günlerde gerçekleştirilen Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Kurulu toplantısının Şubat 2016’da yayınlanan tutanaklarından şu gerçek ortaya çıktı: Eski Başbakan Arseniy Yatsenuk ile diğer siyasetçi ve generaller, Rusya ile çıkabilecek muhtemel bir savaşta Batılı ülkelerin Ukrayna’yı desteklemeyeceğini ve Ukrayna’nın böyle bir durumda kendi başına savaşmak durumunda kalacağını düşünüyorlar ve Rusya karşısında askeri seçeneğin mümkün olmadığını öngörüyorlardı. Ukrayna’nın bu sebeple Kırım’ın işgaline seyirci kaldığı anlaşıldı.
Ukrayna yönetimi, Rusya’nın Kırım’ı işgaline sessiz kalarak onay verdi. Buna karşılık ellerinde silahlı hiçbir güç bulunmayan Kırım Türklerine ise, Kırım’da Rusya’ya karşı protesto gösterileri ile Kırım’ın Ukrayna toprağı olduğunu belirten eylemler yapmaları konusunda önerilerde bulunuldu. Bu eylemlere Kırım Türkleri aktif katılırken, Kırım’da Kırım Türklerinden 3 kat çok nüfusa sahip olan Ukrainler ise sessiz kaldılar. Ve bu sessizlik, günümüzde de devam etmektedir
16 Mart 2014 tarihinde sonucu önceden belirlenen ve Kırım’ın geleceğinin oylandığı sözde referandum, Kırım’da yaşayan çoğunluğu Rus kökenli nüfus tarafından destek görmüştür. Kırım Türkleri referandum öncesi yaptıkları açıklama ile boykot kararı aldıkları için, referandumda yer almamışlardır. Rus hükümetince bile inandırıcı bulunmayan seçim sonuçlarına göre referanduma katılım %83, Rusya’ya bağlanma yönünde oy kullananların oranı ise %96,77 olarak açıklandı.
RUSYA İLHAKI DÖNEMİNDE KIRIM’DA KIRIM TÜRKLERİ
Kırım’ın tiyatromsu bir referandumla Rusya’ya bağlanması sonrasında Kırım Türklerinin durumu belirsizliğin içine çekilmiştir. Günümüzde Ukrayna’dan daha çok Kırım’ın Rusya’ya ilhakına karşı çıkan, Kırım’ın Ukrayna’ya tekrar bağlanması için mücadele eden ve Kırım’a girişleri yasaklanan KTMM eski Başkanı ve Ukrayna milletvekilleri Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu ve KTMM Başkanı Refat Çubarov’un çağrılarına rağmen, ABD, AB ve Ukrayna Rusya’ya ekonomik yaptırım haricinde somut bir karşılık gösterememiştir.
Rusya hâkimiyetinde bulunan Kırım’ın bu durumu, Kırım’da yaşayan Kırım Türklerinin azınlığını oluşturan bir kesimini Rusya ile birlikte çalışmaya itmiştir. Kırım Türklerinin kaderlerini belirlemek için toplanan Kırım Tatar Milli Kurultayı’nda konuşan KTMM Başkanı Çubarov, konuşmasında; “Kırım’da haklarını savunmak için Rusya ile işbirliği kararı” için destek istemiş; Rusya vatandaşı milyoner ve ATR TV sahibi Lenur İslamov da; “Benim siyasi hırslarım yok, KTMM başkanı olmaya niyetli değilim. Görevim hayatta kalmak, şirketlerimi ve Kırım Tatar halkını korumaktır. Tüm halk, rejim muhalifi olamaz” açıklamasıyla Kırım Türklerini Rusya ile işbirliği yapmaya çağırmıştı.
Kurultayda delegeler, Kırım Türklerinin haklarını savunmak için Rusya hâkimiyetindeki Kırım devlet yönetiminde görev alması için Başbakan yardımcılığına Lenur İslamov’u, Kırım Cumhuriyeti Milletlerarası İlişkiler ve Sürgün Edilen Vatandaşlar İşleri Komitesi Başkanlığına ise KTMM başkan yardımcısı Zaur Smirnov’u önermesinin üzerine, Rusçu Kırım yönetimi bu kişileri istenilen görevlere atadı.
Birçok ülke tarafından uygulanan ekonomik ambargolar sebebiyle Kırım’da bankalar kapanırken, Başbakan Yardımcısı Lenur İslamov’un sahibi olduğu Jast Bank ve diğer şirketler Kırım’da şubeler açmaya başladı. Rusya Devlet Başkanı Putin’le Kırım Türkleri konusunda sadece Ruslar Kırım’ı terk ettikleri zaman görüşeceğini açıklayan Mustafa Kırımoğlu’nun Kırım’a girişinin yasaklanması nedeniyle 3 Mayıs’ta Kırım-Ukrayna sınırında yaşanan olaylarda dönemin başbakan yardımcısı Lenur İslamov, yanındaki FSB mensuplarıyla eyleme katılan Kırım Tatarını kayıt altına aldırmıştır. Türkiye’nin araya girmesiyle olaylar yatışmıştır.
Kırımoğlu’nun yıllarca yardımcılığını yapan, 2013’te Kırım Tatar Milli Kurultayı’nda Kırımoğlu’nun KTMM başkanlığını bırakması sonucu yapılan seçimlerde sadece 12 oy farkla Refat Çubarov’a yenilen Remzi İlyasov, Mayıs 2014’te Kırım Parlamentosu Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Eski yakın çalışma arkadaşları olan KTMM Başkanı Çubarov ile Remzi İlyasov, farklı iki devletin siyasetini yapmaya başladılar.
KTMM başkanı Refat Çubarov ise Ukrayna yanlısı politikaları sebebiyle Temmuz 2014’te Kırım’a girişinin yasaklanması sonrası, Kırım Yönetimi ile tüm ilişkileri askıya aldıklarını duyurmuş ve görevlendirilen Kırım Türklerinin istifa etmesi için çağrıda bulunmuştu. KTMM’nin Kırım’ı Ukrayna toprağı olarak gördüğü, bu sebeple Rusya ile hiçbir şekilde işbirliği ve görüşmenin yapılamayacağı yönünde karar almıştı.
Remzi İlyasov, Kırım Müftüsü Hacı Emirali Ablayev, bazı KTMM üyeleri ve Kırım Tatar Kurultayı delegeleri ise Kırım’a vatan olduğu için geldiklerini, hiçbir şekilde vatanlarını terk etmeyeceklerini belirterek Kırım Türklerinin haklarını aktif olarak savunabilmek için yönetimde söz sahibi olunması gerektiğini ve Kırım yönetiminde aktif görev alınması gerektiğini belirttiler.
Rusya vatandaşı olan milyoner işadamı Lenur İslamov ise Kırım Başbakan Yardımcılığı görevinden alındıktan bir süre sonra Ukrayna anakarasına geçerek Rusya’ya karşı açıklamalarda bulunmaya başladı. Ayrıca Kırım’ın yeniden Ukrayna’ya bağlanması için silahlı mücadele ve “cihat” çağrısı yaptı.
Bu süreçte Kırım Türkleri, iki ülke arasında kaldı. Ya Rusya yönetimindeki Kırım’da yaşayacaklar, ya Kırım’ın Ukrayna’ya ait olduğunu savunacaklar, ya da Kırım’ı terk ederek Ukrayna ana karasında yaşamaya devam edeceklerdi. Kırım’dan Ukrayna’ya geçen Kırımlıların sayısının 20 bin civarında olup bunların 8 bininin Kırım Türkü olduğu tahmin edilmektedir. Kırım’ı terk eden Kırım Türklerinin büyük çoğunluğunu ise; AB-ABD yanlıları, Ukrayna taraftarları, FETÖ mensupları ve radikal örgütler (Hizbu’t Tahrir, Vahhabiler, IŞİD ve El Kaide taraftarları) oluşturdu. Bu radikal gruplardan bazıları, daha sonra Suriye’ye geçti veya Doğu Ukrayna’da ayrılıkçı Ruslara karşı yapılan savaşa gönüllü katıldılar. Bunlardan bazıları ise Ukrayna makamlarınca silah, uyuşturucu ticareti, adam kaçırma ve tehdit gibi suçlardan tutuklandı).
Kırım’da yaşayan ve Ukrayna’yı savunan Kırım Türkleri ise Rusya yönetimi tarafından siyasi ve ekonomik baskılara tabii tutulmakta. Kırım’da görev yapan ve Rusya Federasyonu vatandaşlığına geçmeyen Kırım Türkleri ve Kırımlılar, yabancı ülke vatandaşı muamelesi görerek çalışma ve oturum izni almaya mecbur bırakıldılar. Rusya kanunlarına göre devlet kadrolarında yabancı ülke vatandaşı çalışamayacağı için birçok memur, görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
KTMM Başkan yardımcısı Ahtem Çiygöz, bu baskıların kurbanı olmuş ve Kırım Savcılığı tarafından 26 Şubat 2014’te Kırım Parlamentosu önünde yaşanan eylemleri organize etmek ve Rusya Federasyonu’na karşı gelmek suçlamasıyla tutuklanması için hakkında dava açılmıştır. Ahtem Çiygöz, bu davadan dolayı tutuklu olarak yargılanmaktadır. Kırım, resmi olarak 17 Mart 2014 tarihinde Rusya’ya bağlanmıştır (Türkiye referandum sonuçlarını kabul etmemektedir). Yani 26 Şubat 2014 tarihinde henüz Kırım Rusya’ya bağlanmamış iken, Ukrayna’ya bağlı bir bölgenin toprak bütünlüğünü savunmak suçlamasıyla Ahtem Çiygöz’ün yargılanması, tamamen yasadışı ve baskı ürünüdür.
26 Şubat davasında eylemlere katılan tüm Kırım Türkleri hakkında Kırım Savcılığı tarafından soruşturma açılmaya başlanması da dikkat çekicidir. Kırım’ın Rusya’ya ilhakına tek karşı çıkan ve bu konuda mücadele eden KTMM ile anlaşamayan Rusya, Kırım Türkleri üzerinde KTMM’nin etkisini azaltmak için KTMM’yi yasaklamıştır. Buna gerekçe olarak da Kırım sınırında cihat çağrısı yapan Lenur İslamov ve faaliyetleri gösterilmiştir. KTMM’nin kapatılmasının Kırım Türklerinin birbirlerine olan bağlılıklarını artırmaktan başka bir faydası olmayacağı kesindir.
KTMM’nin kapatılmasının sebeplerinden biri olarak Kırım Türklerinin kaderini belirleme yetkisine sahip olan Kırım Tatar Milli Kurultayı’nın, KTMM Başkanı Refat Çubarov tarafından 3 yıl boyunca tüm girişimlere rağmen toplanmasının engellenmesidir.
Kırım’da yaşayan ve Rusya yönetimindeki Kırım hükümetinde görev alan KTMM üyeleri ve Kurultay delegeleri, Kurultayın toplanarak karar almasını istemişlerdir. Kurultayın toplanmaması üzerine bir bölüm Kırım Türkü, sürgünden döndükleri günden Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına kadar geçen süreçte Ukrayna’nın Kırım Türklerine iyi davranmadığı ve haklarını vermediği gerekçesiyle, Rusya Devlet Başkanı Putin’in imzaladığı Kırım Türklerine haklarını iade ve sürgünden dönenlerin rehabilitasyonu kararnamesini desteklemiştir. Önemli bir kısım Kırım Türkü ise “ister Ukrayna, isterse Rusya olsun, Vatan Kırım’da yaşamak için ne gerekirse yapılması” gerektiğini ve 27 senedir bunun için mücadele verdiklerini belirterek Kırım’da yaşamayı seçmiştir. Kırım Türkleri arasında ortaya çıkan “Rusya taraftarı” ve “Ukrayna taraftarı” gibi suçlamalar, halkı ikiye bölmüştür. İki kesim de birbirlerini vatan hainliği ve paraya satılmakla suçlamaya başlamışlardır.
KIRIM MÜFTÜLÜĞÜ
Kırım Müslümanları Kurultayınca seçilen Kırım Müftülüğü, tarihten ders alınarak ülkeler arası taraf olunmaması, ne olursa olsun Kırım’da kalınarak taraf olmadan dilini, dinini yaşatmak için mücadele edilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Hanefi mezhebine mensup Kırım Müftülüğü haricinde, Kırım’da faaliyet gösteren Hizb-ut Tahrir, Vahabiler, Habaşlar, Selefiler dâhil olmak üzere birçok dini grup mensubu, Kırım’ın Rusya’ya ilhakıyla ya Kırım dışına çıkmış, ya da Kırım’da kalarak Kırım Müftülüğüne karşı Ukrayna zamanından beri devam eden bölücü faaliyetlerine devam etmektedir.
Kırım Müftülüğü, Kırımlı Müslümanlara bölücü örgütlere karşı birlik çağrısında bulunarak, Kırım Müftülüğünce (Türkiye Diyaneti) hazırlanan dinî kitapların yasak olmadığını ve dini öğrenmek isteyenler için kapıların her zaman açık olduğunu belirtti.
Kırım Müftülüğü, Müslümanların bulunduğu Kırım’ın her köyünde, büyükler ve çocuklar için din eğitimi ile Kırım Türkçesi, dünya dilleri vb. kurslar düzenlemektedir. Ayrıca yardım vakfı aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine destek vermeye devam etmektedir.
Kırım yönetimi, Kırım’daki camilerde yaşanan sorunu çözmek için Müslümanların çoğunluğunun bağlı bulunduğu Kırım Müftülüğü’ne Kırım’daki tüm camilerin yönetimini teslim etmiş ve ayrıca Kırım’da Müslümanların tek temsil organı olarak Kırım Müftülüğünü gördüğünü beyan etmiştir. Bunun asıl sebebi Müftülüğe destek değil, sadece diğer aşırı dincilerin önüne geçmektir. Rusya, Kırım Müftüsü Hacı Emirali Ableyev’i görevden almak ve kendi piyonunu yerleştirmek için sürekli bir arayış içerisindedir ve bir açık aramaktadır. Ancak Kırım Müslümanlarının Kırım Müftüsüne olan güveninden dolayı henüz Kırım Müftülüğüne karşı bir eyleme girişmiş değildir.
TARİHTEN DERS ALINMIYOR
Tarihten ders almayan Kırım Türkleri, Beyaz Ordu ile Kızıl Ordu arasında veya Almanya ile SSCB arasında taraf olmaları sebebiyle çektiği acıları unutarak Ukrayna-AB-ABD ile birlikte Rusya’ya karşı cephe almaktalar.
Türklük ve İslam dışında başka güçlerin tarafı olmalarının sonuçlarını 1917-18 ve 18 Mayıs 1944 ve sonrasında gören Kırım Türkleri, Ukrayna’da meydana gelebilecek Rus yanlısı bir siyasi oluşumda Ukrayna’nın kendilerini terk edeceğini unutuyor.
2016-2017’de dünya siyasetinde yaşanan değişmeler ve Rusya ile yakınlaşmak isteyen siyasetçilerin Avrupa ve Amerika’da göreve gelmesiyle, Kırım’ın işgaline karşı Rusya’ya uygulanan yaptırımların ne kadar daha süreceği hususunda belirsizlik iyice artıyor.
KIRIM TÜRKSÜZLEŞTİRMEK İSTENİYOR
Kırım yeniden Türksüz ve vatan, evlatsız bırakılmak isteniyor. Kırım Türkleri, bazı odaklarca tarihte tüm devletlerin istediği yer olan vatanları Kırım’ı terk etmeye teşvik ediliyor. Onları vatanlarını terk etmeye teşvik eden odakların kimisi Ukraynalı, kimisi Kırım Türkü, kimisi AB-ABD menşeli, kimisi ise Türkiye’deki kurum ve kişilerden oluşuyor. Ukrayna tarafında yapılacak konutların kendilerine verileceği ve para-iş vaatleriyle Türklerin Kırım’ı terk etmeleri isteniyor.
Kırım’daki Türk nüfusun azalması, Rusya’nın işine geliyor. AB ve ABD ise Kırım Türklerini Rusya’ya karşı piyon olarak kullanma çabası içerisinde. Sadece Ruslar değil, Almanlar da, İsrail’in ilk kurulmak istendiği topraklarda Kırım’ın asıl sahipleri olan Türkleri istemiyor.
Kırım’a yapılacak en büyük ihanet, Kırım’daki Türk nüfusunun azalması için teşviklerdir. Tarihten ders alınmamaya devam ediliyor. 18. yüzyıldan günümüze kadar Kırım tarihine bakılırsa, Kırım Türklerinin diğer ülkelere göçleri sonucu önce Çarlık Rusya’nın Kırım’ı işgali gerçekleşti. 1917 Bolşevik işgali, 18 Mayıs 1944 Kırım Türk Sürgünü, 1990’larda nüfus azlığından dolayı Ukrayna baskıları, 2014’ten itibaren de Rusya işgali…
Kırım Türklerinin tek kurtuluşu, aralarına sokulan yabancı hayranlığı, Türk düşmanlığı ve radikal akımlardan temizlenerek kendi öz benliklerine dönmelerinden ve Türk-İslam ülküsüyle yetişecek yeni nesilllerden geçmektedir.
Başka ülke ve idealler, Kırım Türklüğünü yeni bir soykırıma götürmekten başka hiçbir yola götürmeyecektir. Bu sebeple Kırım’da Türk nüfusu, sosyo-ekonomik ve kültürel olarak desteklenmelidir. Bu sebeple Cengiz Dağcı’nın dediği gibi; “Güçlü olacaksın, karşı koyacaksın! Dayanacaksın! Ölmeyeceksin! Elli yıl, yüz yıl, yüz elli yıl”.
Kırım Türkleri bu sebeple yılmayacak, yıkılmayacak, satılmayacak ve Kırım Türk Devleti’nin kuruluşu için mücadele edecektir.
Kürşad ÖRNEK – SASAM Ukrayna Masası Uzmanı