Asrın karanlık yüzü : Çin
21. yüzyılda dünyanın gözü önünde temel hak ve hürriyetleri ayaklar altına alarak Doğu Türkistanlı Müslümanlar’a parya muamelesi yapan ülkenin kurucusu da olan iktidardaki Çin Komünist Partisi (ÇKP) Müslüman düşmanı politikalarıyla bu çağın karanlık yüzünü temsil ediyor. Binlerce Doğu Türkistanlı, Müslüman ve Türk oldukları için Çin zindanlarında akıl almaz işkencelere maruz kalıyor.
Diriliş Postası Muhabiri Büşra Kılıç/Mülâkat
Çin zindanlarında zulme maruz kalan Doğu Türkistanlı Abdulhaber Recep, doğup büyüdüğü topraklarda kelimelerle anlatılması zor bir süreçten geçti. Bugün Doğu Türkistan Basın Medya Ajansı İstiklal TV Muhabiri olarak bölgede yaşananları dünyaya duyurmaya çalışan Recep, vahşet boyutuna varan Çin zulmünü Diriliş Postası’na anlattı. Çinliler’in zulmünden 2016 Türkiye’ye gelerek kurtulan Recep, “Çinliler, Kur’an-ı Kerimleri toplayıp yaktılar!.. Dini kitapları yaktılar. Bizi inancımızdan vazgeçirmeye zorluyorlar. Bizi domuz eti yemeye zorluyorlar. Her bir Doğu Türkistanlı aileye bir veya iki Çinli yerleştirdiler. Bu Çinli erkekler aileleri domuz eti yemeye zorluyorlar” dedi.
İkinci vatanımız Türkiye
Kamptan çıktıktan 1 sene sonra Türkiye’ye gelen Recep, “Biz Doğu Türkistanlılar Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyoruz. Doğu Türkistanlılar olarak Türkiye’yi ikinci vatanımız olarak görüyoruz. Ben de başka ülkeye gitmedim. Türkiye benim ikinci vatanım diye buraya geldim. 7 çocuğum vardı. Ben oradan kaçtıktan sonra 7 çocuğumu getirmek için çok uğraştım ama olmadı. 7 çocuğuma şimdi ne olduğunu bilmiyorum. Muhtemelen çocuk kampındalar. Hiçbir iletişimim yok. Eşime 9 sene hapis cezası vermişler. Muhtemelen ben Türkiye’ye geldiğim için hapse attılar. Çinlileri Türkiye’ye gelen Doğu Türkistanlıların hepsine terörist diyor. Türkiye’ye gelip geri dönenlere 8-10 sene hapis cezası veriyorlar. Benim için çok zor. Çocuklarım kalbimden geçince özlüyorum.” ifadelerini kullandı.
İBADET ETMEK YASAK!
Doğu Türkistan’da bir Müslüman olarak yaşamanın çok zor olduğunu ifade eden Recep, Çinliler’in, Doğu Türkistanlılara soykırım uygulamasının tek sebebinin Müslüman ve Türk kimliği taşıyor olmalarından duydukları rahatsızlık olduğunu vurguladı. Doğu Türkistan’da namaz kılmanın,oruç tutmanın, abdest almanın, kadınların başörtüsü takmasının yasak olduğunu belirten Recep, Doğu Türkistan’ın Hoten şehrindeki 15 camiden geriye sadece bir tanesinin kaldığını,geri kalan hepsinin yıkıldığını söyledi.
“NEDEN TUTUKLANDIĞIMI BİLMİYORUM”
Doğu Türkistan’da tutuklanan ve cezaevinde yatan Abdulhaber Recep niçin tutuklandığını şöyle anlattı:
“Ben bir tüccarım ve ticaret işleriyle uğraşıyorum. Sebebini ben de bilmiyorum. Polis beni aradı ve karakola gelin iki çift sözümüz var dedi. Oraya gittikten sonra silahlı polisler beni kelepçeleyip tutukladılar. O zaman Hotan şehrinde hapishaneler doluydu. O yüzden beni Lop ilçesindeki cezaevine götürdüler. Cezaevine girince 4 polis elbiselerini çıkar dedi. Çıkar denince ben de reddettim. Sonra beni dövdüler. Kıyafetlerimi çıkarıp kırmızı renkli bir cezaevi elbisesi verdiler. Zorla elbiseleri giydirdikten sonra beni B-3 numaralı hücreye götürdüler.”
“9 AY ZİNCİRLİ KELEPÇEYLE YAŞADIM”
Hücrede yaşadığı tecrit ve işkenceyi soğukkanlılığını yitirmeden anlatmak için çabalayan Recep, “15 metrelik hücrede 20 mahkûm vardı. Geceleri yatarken yan yana dizilip yatıyorduk. Yatmak için yer yoktu. Bir grup uyuyor sonra onlar uyanıp diğer grup uyuyordu. Hücreye kapatıldıktan sonra bize zincirli kelepçe takıldı. Hem ellerimiz hem ayaklarımız zincirli kelepçeli bir şekilde gece de gündüz de duruyorduk. Oradaki bütün Uygur Müslümanların hepsi kelepçeliydi. Bu şekilde hücrede 8-9 ay kaldım. Hücre çok küçük ve dardı. Ayrıca ellerimiz ve bacaklarımız kelepçeli olduğu için kıyafetlerimizi değiştiremiyorduk. O yüzden çok bitleniyorduk” ifadelerini kullandı.
İnancımızdan vazgeçirmeye çalışıyorlar
Doğu Türkistan’ın ikinci Endülüs olmak üzere olduğunu vurgulayan Recep, “Çinliler, Kur’an-ı Kerimleri toplayıp yaktılar. Dini kitapları yaktılar. Bizi inancımızdan vazgeçirmeye zorluyorlar. Bizi domuz eti yemeye zorluyorlar. Her bir Doğu Türkistanlı aileye bir veya iki Çinli yerleştirdiler. Bu Çinli erkeler aileleri domuz eti yemeye zorluyorlar. Domuz eti yemeyi reddedeni ya kampa ya da hapishaneye atıyorlar. Ben buradan Doğu Türkistanlı olarak Türk kardeşlerime ve İslam alemine sesleniyorum. Doğu Türkistan halkına şu an Çinliler soykırım yapıyor. Ama Türkler ve İslam aleminden ses yok. Ben onlara sesleniyorum, Biz İslam âleminin bir parçasıyız” ifadeleriyle tüm İslam âlemine seslendi.
“HER GÜN İŞKENCE YAPIYORLARDI”
Hücreye atıldıktan 15 gün sonra karşı hücreden bir köpek sesi geldiğini söyleyen Recep, “Köpeğin sesinin ardından bir adamın bağırma sesi geldi. Yanımdaki arkadaş, gardiyanların birini köpeğe ısırttığını söyledi. 2 gün sonra arkadaş söyledi ki o mahkûm sabah kalkınca yüzünü yıkamış ve bu sırada gardiyanlar görmüş. Sen namaz kılmak için abdest aldın diye köpeği üzerine salmışlar. Ben de işkence gördüm. Her gün gardiyanlar ellerindeki sopa ve tel kamçılarla hücre hücre geziyorlardı. O zaman hepimiz Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i öven Çince şarkıyı söylüyorduk. Hatta Çince bir kelime bile bilmeyenlere, bu şarkı zorla ezberlettiriliyordu. Eğer bir kelime yanlış veya eksik olursa tel kamçı ve sopalarla vuruyorlardı. Bir arkadaşım vardı, Çince söyleyemediği, bir kelimeyi yanlış ezberlediği için bacak kemiğini kırdılar” sözleriyle yaşadıkları vahşeti anlattı.
“ÖLÜRSENİZ CESEDİNİZİ ÇÖPE ATARIZ”
E-3 hücresinde yatan Abdulhaber Recep, “Yanımdaki E-5 hücresinde kadınlar vardı. Onların her gün ağlama seslerini duyuyorduk. İşkenceden dolayı ağlıyorlardı. 3-4 ay geçtikten sonra bir olay oldu. Abduşükür diye bir arkadaş vardı. Gardiyanlar şarkı söyletmek için geldiklerinde gardiyanlara baktı. Memtimin isimli gardiyan (Uygur), Abduşükür’ü ‘Bana baktın’ diye demir kamçıyla vurarak sırtında yaralar açtı,ağzını ve burnunu kanattı. Gardiyan geri dönerken Abduşükür’ün ‘Ah Allah…’ dediğini duydu ve geri dönüp ‘Bana beddua ettin’ diye tekrar dövmeye başladı. Demir kamçıyla başında yaralar açtı. Ondan sonra gardiyan hepimize dönüp elini sallayarak ‘Uslu olun, şuan vaziyet çok farklı. Ölürseniz cesedinizi çöpe atarız, kimse ne olduğunu soramaz. Şuan savcılar da insan tutuklamakla meşgul’ dedi ve gitti” ifadeleriyle Çin işkencesi yaşadığı günlerin vahametini dile getirdi.