18 Mayıs 1944: Kırım Tatarlarının Sürgün ve Soykırım Faciası – Sessizliğe Karşı Vicdan Çağrısı

BASIN AÇIKLAMASI
18 Mayıs 1944: Kırım Tatarlarının Unutulan Faciası – Sessizliğe Karşı Vicdan Çağrısı
Dünya Kırım Tatar Derneği Başkanı Mustafa Sarıkamış yaptığı açıklamada
18 Mayıs 1944 tarihi, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bugün, Sovyetler Birliği lideri Josef Stalin’in emriyle Kırım Tatar halkının anayurdundan zorla ve topluca sürgün edildiği kara gündür. Yaklaşık 193 bin 865 Kırım Tatarı, hiçbir ayrım gözetilmeksizin; yaşlı, kadın, çocuk demeden hayvan vagonlarına doldurulmuş, Orta Asya’nın çorak steplerine sürülmüştür. Yolculuk sırasında ve takip eden aylarda yaklaşık 30.105 kişi açlık, hastalık ve ağır yaşam koşulları nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Bu trajedi, Stalin rejiminin “toplu cezalandırma” politikalarının en ağır örneklerinden biridir. Kırım Tatarları, hiçbir somut delil olmaksızın Almanlarla iş birliği yapmakla suçlanmış; ancak yıllar sonra Sovyet arşivleri bu suçlamaların temelsiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Ne yazıktır ki, bu kadar büyük bir insanlık suçu uluslararası camia tarafından yeterince tanınmamıştır. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar, 18 Mayıs’ı resmen tanımamış, demokrasi ve insan hakları savunuculuğu iddiasındaki birçok ülke bu büyük acıya sessiz kalmıştır. Bu sessizlik, insanlığın vicdanı adına düşündürücüdür.
Buradan açıkça sormak istiyoruz: Kırım Tatarları Türk ve Müslüman oldukları için mi bu kadar kolay görmezden geliniyor? Eğer farklı bir etnik ya da dini kökene sahip bir topluluk olsaydık, dünya ayağa kalkmaz mıydı? Bugünkü Rusya Federasyonu, Sovyetler Birliği’nin açık mirasçısı olarak bu soykırımın sorumluluğunu kabul etmekten hâlâ kaçınmaktadır. 1991 sonrası başlayan vatana dönüş süreci, 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından yasa dışı şekilde işgal edilmesiyle yeniden akamete uğramıştır. Bugün Kırım’da yaşayan Tatarlar; camilerinin kapatılması, medya kuruluşlarının susturulması ve temsilcilerinin hapse atılması gibi ciddi baskılar altındadır.
Tarihle yüzleşmeden adalet sağlanamaz. Kırım Tatarlarının yaşadığı bu büyük felaket yalnızca bir milletin değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. 18 Mayıs 1944 – sadece geçmişin bir tarihi değildir; bugünün vicdan muhasebesidir.
Son olarak çağrımız şudur:
Dünya kamuoyu artık bu sessizliğe son vermelidir. 18 Mayıs’ı “Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı Anma Günü” olarak tanımalı, Tatar halkının haklı taleplerini duyup desteklemelidir. Unutulan her soykırım, yenilerine zemin hazırlar. Sessizlik, suça ortaklıktır.
Saygılarımla,

Mustafa Sarıkamış
Dünya Kırım Tatar Derneği Başkanı