GenelGüncelKırım TarihiKültür Sanat

1987 SSCB Kızıl Meydan Kırım Tatarlarının gösterisi Ya ölüm, Ya İstiklal

Moskova’da toplanan 600 kadar Tatar adına konuşan Bekir Ömerov, “26 Temmuz günü Tatar olan her yerde gösteri yapılacak” dedi. Ömerov, Kırım Tatarlarına tüm haklarının iade edildiğinin ilan edilmesini ve bu yolda mücadele verdikleri için tutuklanan Tatar eylemcilerin serbest bırakılmasını istediklerini söyledi.

Kırım Tatarları heyeti, bu olaylardan 20 gün kadar önce, 6 Temmuz 1987 günü Politbüro üyesi Petro Demiçev tarafından kabul edilmişler ve kendilerine en geç bir ay içinde cevap verileceği bildirilmişti.

16 Temmuz 1987 tarihinde Sovyet resmi haber ajansı TASS, 500 kişilik Kırım Tatarları grubunun gösterisini haber olarak bütün dünyaya geçti. Haberde ilk kez Kırım Türklerine haksızlık yapıldığı ve Devlet Başkanı Gromiko başkanlığındaki bir heyetin Kırım Tatarlarının müracaatlarını inceleyeceği belirtildi.

Kırım Tatarları Sözcüsü Bekir Ömerov TASS açıklamasını yetersiz bulduklarını, haberde Ruslar ve Ukraynalılar arasında da Nazi işbirlikçilerinin bulunduğunun belirtilmesi gerektiğini savundu. TASS 1944 sürgününü bir bölüm Tatarın faşist işgalcilerle işbirliği sonucunda yapıldığını, ancak binlerce Tatarın da Nazilere karşı savaştığından bahisle yapılan tehcirin haksız olduğunu söylemişti.

Konuyla ilgili olarak Milliyet gazetesi yazarı Sami Kohen de yorumlarda bulundu. Kızıl Meydan ‘da bir süredir garip şeyler oluyor diyen Kohen şunları yazıyordu:

En sonuncusu, Kırım Türklerinin dört gün süren gösterisi. Düşünebiliyor musunuz? Kremlin’in duvarlarının dibinde bir grup gösterici pankartlarla toplanıyor. İsteklerini Gorbaçov’a duyurmaya çalışıyor, yerli ve yabancı gazetecilere dertlerini anlatıyor… Ve KGB veya Sovyet Polisi hiç müdahale etmiyor, adamları apar topar içeri atmıyor. Üstelik Sovyet televizyonu olayı gösteriyor, gazeteler bu konuda yazılar yayınlıyor…

Stalin mezarından kalksa herhalde kahrından bir kez daha ölür!

Kırım Türklerini ortadan kaldırmak isteyen o değil miydi?

1944’te, Sovyet orduları Almanları geri püskürtmeye başladıktan sonra Stalin, 250 bin kadar Kırım Türkünü “Nazilerle işbirliği” yapmakla suçlayıp Sibirya’ya sürmüştü. Bunlardan 110 bini de ya yolda, ya da “Gulag”da ölmüştü. Stalin ayrıca Kırım’ı “eritmek” için o bölgeyi Ukrayna Cumhuriyeti’nin içine almıştı. Ne gariptir ki, (daha doğrusu ne kadar anlamlıdır ki) savaşta gerçekten Nazilerle işbirliği yapan Hıristiyan kökenli Ukraynalılara dokunulmamış, ayrıca bölgeye Ruslar yerleştirilmişti.

Kim derdi ki 43 yıl sonra Kırımlı Türkler kendilerine yapılan haksızlıklara karşı seslerini yükseltecekler, hem de Kızıl Meydan’dan ve anavatanlarına özerklik verilmesini isteyecekler?”

Londra’da yaşayan Kırımlı ünlü yazar Cengiz Dağcı, “Kızıl Meydan’daki gösteriler, Rusların bizlere yapılan haksızlığı sonunda kabul etmiş olmalarının bir delilidir” demekteydi.

Kırım Tatarlarının II. Dünya Savaşı sırasında çektiği çileleri anlatan “Korkunç Yıllar”, “Yurdunu Kaybeden Adam” ve “Onlar da İnsandı” romanlarıyla tanınan Dağcı A.A.’ya verdiği demeçte şunları ifade ediyordu:

1944’te Kırım Yarımadası’ndan topyekûn sürülürken, 100 bin ölü veren Kırımlı Türklerin sayısı bugün SSCB içinde yarım milyonu geçiyor. Elimizden alınan haklar geri verilse, bize yüklenen vatana ihanet gibi ağır ve haksız suçlama geri alınsa ve bizlere anayurdumuza tekrar yerleşme izni verilse bile bu en az 5-10 yıl alır. Önemli olan itibarımızın geri verilmesidir.”

Bilindiği gibi, Kırım Tatarları 18 Mayıs 1944’te KGB Şefi Lavrenti Beriya’nın talimatıyla yurtlarından sürgün edilmeye başlanmıştı. Beriya’nın emriyle Sovyet askerleri sabaha karşı saat 03.00 civarında Kırım köylerinde evlere silahlarıyla girmişler, Kırımlıları uykularından uyandırarak dışarı çıkarmışlardı. Elleri havada dizilen halka “15 dakika içinde yolculuk için hazırlanın. Elinizde taşıyabileceğiniz neyiniz varsa, yanınıza alın” denilmişti.

1987 SSCB  Kızıl Meydan Kırım Tatarlarının gösterisi
1987 SSCB Kızıl Meydan Kırım Tatarlarının gösterisi

1966 yılında yapılan tespitlere göre, bu şekilde aniden ve hiçbir hazırlıksız insanlık dışı bir şekilde evlerinden, yerlerinden, yurtlarından sürgün edilen Kırım Tatarlarının sayısı 238.500’dür.

Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden bütün Kırım Tatarlarını hayvan vagonlarına tıktılar. Genç erkekler Sovyet ordusunda Almanlarla cephede savaşırken, çoğu yaşlı kadın erkek ve çocuklardan oluşan Kırım Tatarları haksız bir şekilde sürgüne, daha doğrusu ölüme gönderildiler. Kırım’da tek bir Kırım Tatarı dahi bırakılmadı. Her nasılsa Arabat isimli köyde unutulan ve sürgün vagonlarına bindirilemeyen Kırım Tatarları bir gemiye bindirilerek Karadeniz açıklarında batırıldı ve onlarda bu şekilde imha edildi.

İnsanların üst üste doldurulduğu hayvan vagonları içindeki yolculuk çok ağır şartlarda gerçekleştirildi. Varış noktası Orta Asya ve Sibirya’ya kadar olan asgarî 20-25 günlük yolculuk hemen hiç kapılar açılmaksızın, hiç yemek su verilmeksizin, cesetler dahi boşaltılmaksızın gerçekleştirildi. Analar ölü çocukları kucaklarında günlerce yolculuk yaptılar. Bu talihsiz Türk halkı Orta Asya’daki sürgün yerlerine vardığında nüfusunun yaklaşık yarısını (% 46,3) feci şekilde kaybetmiş durumdaydı. Sağ kalanlar da uzun yıllar bomboş Orta Asya çöllerinde, Sibirya’da pek çoğunun galip çıkamadığı bir hayatta kalma mücadelesine girdiler.

Aslında bu sürgün veya Kırım’daki Türk varlığının imhası sadece Kırım Türkleri ile alakalı değildir. Bu imha planının Türkiye ile de ilgisi vardır. O dönemde ve daha sonra gelecekte Türkiye’yle bir savaşı kaçınılmaz gören Stalin Türkiye’ye bağlılığı bilinen etnik unsurları Türkiye sınırları civarından uzaklaştırmayı, hatta düpedüz yok etmeyi amaçlamıştı. Aynı maksatlarla Gürcistan’daki Ahıska Türkleri de sürgün ediliyordu. Yani bu insanlar yalnızca Türk soyundan olmaları ve Türkiye’ye duydukları büyük bağlılıkları sebebiyle yok edilmek istenmişlerdi.

Zulüm ve imha sadece Kırımlılara değil, onların vatanlarındaki kültürel mirasa da yapıldı. Kırım’da Tatarları hatırlatacak her türlü bina, yapı ve maddi miras tamamen yok edildi. Başka bir deyişle, Kırım’da Türklere ait hemen hemen her eser ve 1500 civarında cami yok edildi. Kırım Tatarlarının evleri, tarlaları Sibirya’dan getirilen Ruslara dağıtıldı. Ayrıca Kırım Tatarları sanki tarihte hiç var olmamışlar gibi kitaplardan da onlara ait her şey çıkartıldı.

Sürgün edilen Kırımlıların yurtlarına dönmeleri de yasak edildi. Kırım’a dönme teşebbüsünde bulunan sayısız Kırım Tatarı da Sovyet döneminde çok ağır hapis cezalarına ve işkencelere maruz kaldılar.

Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi I. Sekreterliğine seçilen Nikita Khruşçev Stalin’in baskı ve terör uygulamalarının yanlış olduğunu dile getirdi. Özellikle 1956’da yapılan XX. Komünist Partisi Kongresi’nde Stalin’in yaptıklarını düzeltme adına “Destalinizasyon” politikasını başlattı. Bu çerçevede vatanlarından sürgün edilen halklara haksızlık edildiği kabul edildi. Hatta sürgün halklarından bazılarına yurtlarına dönme hakkı tanındı. Ancak, Kırım Türkleri, Ahıska Türkleri ve Volga Almanlarına bu hak tanınmadı. Sadece sürgündeki bazı kısıtlamaları kaldırıldı.

Kırım Türkleri Taşkent’te “Teşebbüs Grubu” oluşturarak diğer sürgün halklar gibi vatanlarına dönüşlerine izin verilmesini talep etmeye başladılar. Sovyetler Birliği Komünist Partisi başta olmak üzere yüksek makamlara mektup ve dilekçeler yazıldı.

Tüm bu çalışmalardan kısmı neticeler alındı. Sovyet yönetimi Kırım Türklerine Sovyetler Birliği sınırları içinde serbest dolaşım ve çalışma haklarını verirken, onların vatanlarına dönme isteklerini görmezden gelmeye devam etti.

Kaynak :Abdulvahap Kara

Kırım'ın Sesi Gazetesi

27 Şubat 2015 Tarihinde hizmet bermege başlağan www.kiriminsesigazetesi.com maqsadı akkında açıklama yapqan Mustafa Sarıkamış İsmail Bey Gaspıralı’nıñ bu büyük mirasına sahip çıqmaq ve onun emellerini yaşatmaqtır. Qırımtatar Türkleriniñ ananevî, körenek, ürf, adet kibi yaşamlarında ne bar ise objektif şekilde Dünya cemiyetine taqdim etilmektir.

Pin It on Pinterest